Çözüm umutlarının yine farklı baharlara ertelendiği bir dönemdeyiz. İşte bu dönem zarfında, gerek Kıbrıs’ın kuzeyindeki Cumhurbaşkanlığı seçimi, gerek Barbaros ile beraber Navtex’in yarattığı ortam, gerekse Kıbrıs’ın güneyindeki isteksizlik çözüm beklentilerin ötelenmesine neden oldu. Hal böyle olunca farklı kesimler, farklı inisiyatifler, İş dünyası itici güç olmaya çalışsa da ortaya bir şeyin çıkacağına şüphe ile yaklaşanlardanım. Önceki gün ara bölgede çok önemli bir tanıtım gerçekleşti. İki Toplumlu Kıbrıs Diyalog Forumu basın toplantısıyla tanıtıldı. Bu toplantıda hem Kıbrıs’ın kuzeyinden, hem de Kıbrıs’ın güneyinden liderlik makamlarının temsiliyetinin yanı sıra iki toplumun siyasi partileri, sendikaları, iş dünyası temsilcileri ve sivil toplum örgütlerinin bir araya geldi. Forum ile ortak kaygı ve zorlukların rahatlıkla ifade edilebileceği bir ortam yaratılmasının hedeflendiği açıklandı. Yayınlanan deklarasyonda, tüm kesimleri kucaklayan, kapsayıcı ve sürekliliği olan yapıcı diyalog ve bilgi paylaşım ortamına olan ihtiyacı gidermek üzere çalıma yapılacağı kaydedilirken, “İnanıyoruz ki diyalog toplumların en geniş kesimleri ile liderlikler arasındaki karşılıklı bilgilendirmeni güçlenmesine odaklanacak ve Kıbrıs sorunu ile ilgili konularda ortak görüş birliği sağlanmasına katkıda bulunacaktır” denildi. Kıbrıs’ta çok uzun süredir iki toplumlu bir barış tahsis edilemedi. Özellikle 2003 yılında sınırların karşılıklı geçişlere açılması ile birlikte iki toplum arasında ilişkiler yeniden yeşermeye başladı. Hal böyle olunca ticaret ilişkilerinin de zaman zaman oluştuğunu gördük. Vatandaş bireysel olarak kendisini yeni bir süreçte bulurken, iş dünyasının bu alanda yeterince işlevsel, en azından dişe dokunudur bir çalışma göremedik. Sınırların geçişlere açılmasının öncesinde de zaten siyasi partilerin ciddi temaslarda bulunduğunu, yine onlarında siyaset-muhalefet ilişkisinde irade gösteremediğini veya gösterilen iradenin işe yaramadığını görüyoruz. Kaçakçılar bu ilişkileri çoktan sağladı. Her türlü mal mülk kaçakçılığında sınırların açılmasını beklememişti. Öte yandan mültecilerin sınır tanımadığı, her türlü insan ticaretinin çözümsüzlük dinlemediği de gözlemlendi. Uyuşturucunun kuzeyden güneye, güneyden kuzeye geçtiğini, sınırda yakalanan çok az sayıda kişinin aslında ne kadar büyük bir transit geçişin habercisi olduğunu da fark ettik. Şimdi gözler “İki Toplumlu Kıbrıs Diyalog Forumu”nun yürüteceği faaliyetlere çevrildi. Ortak bir anlayış ve gelecek vizyonuna çok yönlü bir bakış açısı yaratma ve bir arada yaşama kültürü inşa etme yönünde sürdürülebilir bir yapı, yeni bir kazanım sağlanır mı bilmiyorum. Bu forumla birlikte ortaya çıkacak kazanımların bir an önce görmek özlemiyle… İyi hafta sonları...