İklim değişikliği ve şehirleşmenin artmasıyla ekolojik dengenin bozulması, insanların en yakın dostu olan hayvanların da sağlığını olumsuz etkiliyor. Önceleri sadece belirli dönemlerde daha yoğun olarak görülen iç ve dış parazitler, neredeyse tüm yıl hayvan dostları etkilemeye başladı.
“İNSANLARA BULAŞMA RİSKİ GİDEREK ARTIYOR”
Uludağ Üniversitesi Veteriner Fakültesi Parazitoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Bayram Şenlik, bu konu hakkında önemli bilgiler verdi:
* Son yıllarda iklim çok değişti. Ülkemiz de bu durumdan etkilendi. Dolayısıyla daha önce bizim pek görmediğimiz paraziter hastalıklar kedi ve köpeklerde görülmeye başlandı, insanlara bulaşma riski de giderek artıyor. Örneğin, halk arasında akciğer kıl kurdu olarak bilinen bir parazite önceden Türkiye’deki kedi ve köpeklerde tekli olgular şeklinde nadiren rastlanırken, son zamanlarda kedilerin yüzde 4’ünde bu parazite rastlanıldığına dair çalışmalar var.
* Kedi ve köpeklerin farklı organlarında yaşayabilen birçok iç parazit mevcut. Türkiye’nin hemen her yerinde rastlanabilen bu iç parazitlerin sokak kedilerindeki yaygınlığı yüzde 92, evde beslenen kedilerdeki yaygınlığı ise yüzde 47 civarı. Köpeklerde de durum pek farklı değil. Hatta gezindiğimiz herhangi bir alanda bile bu parazitlerin gelişme dönemleri bulunabiliyor. Buralara gelen her hayvan, bu enfeksiyonu alabiliyor.
* Köpeklerin bağırsaklarında yuvarlak kurt olarak da bilinen Toxocara canis diye bir parazit var. Bu parazitin yumurtaları köpek dışkısı ile çevreye bulaşabilir ayrıca köpeğin tüylerine de yapışabilir. Dolayısıyla köpek dışkısının temas ettiği alanlardan, (sebzeler, çocuk parkları, kum havuzları ve hatta köpek tüylerinden) bu yumurtalar insanlara bulaşabilir. Bu yumurtanın içindeki larvalar göz, beyin, karaciğer gibi çeşitli organlara giderek ciddi hastalık tablolarına neden olabilir. Mesela yapılan bir araştırmada bir okulun bahçesinden alınan kum örnekleri parazitolojik açıdan incelenmiş ve bu parazitin yumurtaları tespit edilmiş.
“HİÇ DIŞARI ÇIKMAYAN HAYVAN DA DÜZENLİ TEDAVİ ALMALI”
Evcil hayvanların hiç dışarı çıkmasa dahi dışarıdan eve gelenlerin patojen taşıyabildiğini de vurgulayan Prof. Dr. Şenlik, şu uyarılarda bulundu:
* ‘Benim kedim ya da köpeğim hiç dışarıya çıkmıyor, tedavi ettirmeme gerek var mı?’ En çok bu soruluyor. Unutmayalım ki dışarıya giden her birey ya da her hayvan, etkeni dışarıdan içeriye getirebilir. Mesela bizim Toxocara canis dediğimiz parazitin yumurtaları, sinekler ve hamam böceklerinde de bulunabilir. Herkesin evinde zaman zaman sinek ve hamam böceği olur. Bazen de parazitleri giysilerimiz üzerinde de eve getirilebiliriz.
* Hayvan hiç dışarıya çıkmasa bile belirli aralıklarla dışkı muayenesi yapılıp bunlarda herhangi bir etken var mı, varsa buna göre tedavi yapılması lazım. Hayvan ev dışına çıkıyorsa yılda minimum 4 kez veteriner hekim kontrolü lazım.
“BU ÇOK YANLIŞ, BU KESİNLİKLE AŞI DEĞİL”
Prof. Dr. Bayram Şenlik, paraziter hastalıklar açısından hayvanlarda aşı ve tedavi kavramlarının çok yanlış kullanıldığına dikkat çekerek şöyle devam etti:
* Hayvanlar veteriner hekime götürüldüğünde antiparaziter ilaç uygulamaları aşı olarak zikredilebiliyor. Bu çok yanlış, bu kesinlikle aşı değil. hHayvan sahibi ilaç yapıldıktan sonra hayvanını eve götürüp sevip, okşayıp, koklayabiliyor. Böyle olunca da bulaşma riski katlanıyor. Oysa iç parazitlerin tedavisi amacıyla verdiğimiz ilaç, 2-3 gün boyunca hayvanların dışkısıyla parazitler ve bunların yumurtaları yoğun bir şekilde atılmaya devam edecektir. Dolayısıyla bu sürede hayvan sahibi için bulaşma riski artmış olacaktır.
* İç parazit tedavisi alan hayvanların dışkılarının 2-3 gün toplanıp uygun şekilde ortadan kaldırması gerekir. Örneğin imkan varsa, dışkılar bir bidonun içerisinde yakılabilir. Eğer bu imkan yoksa da dışkılar toplandıktan sonra iki üç kat çöp torbasına konulmalı ve çöp kutusuna öyle atılmalıdır.