Korktuğum oldu. ELAM’ın saldırısı sonrasında ne acıdır ki Kıbrıs’ın kuzeyinde de alarm sinyalleri yükseliyor. İki yanlışın bir doğru olmadığı günümüz şartlarında Kıbrıs’ın kuzeyinden tehditkar sesler artmaya başladı. Güney’de yaşanan bu olayda Kıbrıslı Türklerin ucuz atlattığını dile getirmiştim. Umarım benzer bir olay kuzeyde yaşanmaz diye de vurgulamıştım geçtiğimiz gülerde. Şimdi milliyetçilik kisvesi altında kuzeyden bazı marjinal gruplar ELAM’a çağrı yapıyor. Şiddet daha da körüklenirken “meydan boş değil” mesajı veriliyor. Bu doğrultuda sosyal medyadan “Elamcılarla Hesaplaşma Günü..!!!” başlıkları ile ELAM’a hodri meydan çekiliyor. İstenmeyen olayların, gerginliklerin, karşıtlıkların, çatışmanın önünü açmak için çalışmalar yapılıyor. Bu olumsuz gelişmelerin bedeli üzerinde yaşadığımız topraklarda çok kötü sonuçlar getirebilir. Tepkinin şiddet ile değil, barışçıl mesajlar, barışçıl eylemeler, yaratıcı düşünceler ile olması gerekiyor. Marjinal grupların yaptığı eylemleri, saldırıları daha da marjinalleştirmek, ötekileştirmek gerek. Yapılan bu davranışların tüm toplumu yansıtmadığını iki taraftan da daha güçlü şekilde haykırmak lazım. Ortadoğu’da yaşanan Arap Baharı’nı örnek vermiştim geçtiğimiz günlerde en az 150 bin kişinin yaşamına mal olan bir sokak satıcısının kendisini yakması ile fitillenen ateşin nasıl birçok hayatı kararttığı, bazen beklenmedik bir davranışın bir çok yeni gelişmeyi beraberinde getirdiğini söylemiştim. Şimdi Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum liderlerine çok ciddi bir görev düşüyor. Sınırın iki yanında da liderler güvenlik yönünde ciddi adımlar atmalı. Bir kriz masası oluşturulmalı ve güvenlik güçlerinden, daha ciddi tedbirler alınması için güvence istenmeli. Tedbirlerin çok net ve keskin biçimde belirlenmesi ve bunların kamuoyuna da yargıyı kapsayacak şekilde açıklanması lazım. Tüm dünyada ciddi bir önem arz etmeye başlayan nefret suçunu körükleyici faaliyetlerin önüne geçmek adına yapılan çalışmaların adamızda da gerçekleşmesi gerekiyor. Son dönemlerde tüm dünyada ırkçılıkla mücadele hız kazanmış durumda. Etnik çatışmaların bugün ve bundan sonraki dönemde oluşmaması için bir an önce işe yarar güven yaratıcı önlemlerin, işbirliği olanaklarının vakit kaybetmeden artırılması gerekiyor. Bu topraklarda dini, dili, ırkı, cinsiyeti ve cinsel tercihleri nedeni ile hiç kimsenin sözlü ve fiziki şiddete maruz kalmaması gerekiyor. Adalı olmanın, rahat olmanın, zaman zaman ağır çekimde olmanın getirileri şeklinde de nitelendirilen o hoşgörü ve barış ortamının zihinlerde tesis edilmesi şart oldu. Yapılması gereken hem kendi iç barışımız, hem de ülke barışı adına insanca ilişkilere, modern topluma yakışanı yapmak ve daha emin adımlarla yürünmesinden başka bir şey değil…