. Ancak bir sığınmacı olarak Ruanda'da kalışı kısa sürdü.
Savaştan kurtulmak için 2007'de Eritre'den kaçıp, İsrail'e sığınma başvurusu yaptı.
Yedi yıl sonra oturma izni iptal edildi ve bir seçime zorlandı. Ya ülkesine geri gönderilecekti ya da 3 bin 500 dolar ödemeyi alıp, tek yön uçak biletiyle Ruanda'ya gidecekti.
Son yedi yıldır yaşadığı İsviçre'den BBC'ye konuşan Mengesha, BBC'ye bunun zor bir seçim olmadığını anlattı.
"Aklı başında hiçbir insan gönüllü olarak hapse geri dönmez. Hapsedilmenin kültürün bir parçası olduğu Eritre'ye gitmek de seçenek değildi."
Dolayısıyla, Ruanda'ya gitmeyi seçti.
Ancak Mengesha, kısa sürede bu Doğu Afrika ülkesinde de istenmediğini fark etti. Ruanda'nın başkenti Kigali'ye iner inmez, komşu Uganda'ya geçmesi gerektiği söylendi. Hepsinin masrafını da kendi cebinden ödemek zorundaydı.
Hem Babahelom hem de diğer göçmenler Ruanda'dan sınırdışı edilmelerin kimlerin organize ettiğini net bilmiyor. Ancak Mengesha, Ruandalı yetkililerin rol oynadığına inanıyor.
Ruanda'nın sığınmacılar için bir güvenli liman olup olmadığı geçtiğimiz günlerde, İngiltere'nin ülkeye gelen sığınmacıları Ruanda'ya yollamak için bir anlaşma imzalamasıyla yeniden gündeme geldi. Ülkenin insan hakları alanındaki sicili tartışmaya açıldı.
İngiltere ve İsrail'in Ruanda'yla yaptıkları anlaşma arasında önemli farklar var.
İsrail'in "gönüllü terk" programı, Ruanda'ya gitmeyi bir seçenek olarak sunuyor. İngiltere'ninki ise zorunlu.
Ve İngiltere'nin tersine, İsrail bu programı kamuoyuna açıklamadı ve Ruanda'yla hiçbir resmi anlaşma yapmadı.
Buna karşın, İsrail'deki 4 bin Eritreli ve Sudanlı sığınmacı 2013-2018 arasında Ruanda ve Uganda'ya yollandı. Daha sonra bu gizemli düzenlemeye son verildi.
Mengesha, Eylül 2014'te Ruanda'nın başkenti Kigali'ye gitti.
"Ruanda'ya gönderilmek bizim Avrupa'ya geçişimizi engellemedi" diyor.
Ruanda'dan Uganda'ya geçtiğini anlatıyor ama "orada durmadık" diye de ekliyor.
BBC, İsrail'den Ruanda'ya gönderilen bazı eski sığınmacılarla görüştü. Hepsi 2014-2016 arasında programa katıldı ve şimdi Avrupa'ya yerleştiler. Ayrıca, en az bir eski sığınmacı da şimdi İngiltere'de yaşıyor.
Göç uzmanlarının görüştüğü diğer göçmenler de benzer şeyler anlatıyor.
Birçoğu Kigali'de adının John olduğunu söyleyen bir Ruandalı tarafından havaalanında karşılandıklarını söylüyor. Yıllar içinde aynı şeyi söyleyen sığınmacılar var. Dolayısıyla John'un hep aynı kişi olup olmadığını bilmek imkansız.
Ruandalı yetkililer gibi görünen bazı kişilerin belgelerini kendilerinden aldığını, dışarıdan korunan ve ayrılmalarına izin verilmeyen bir otele götürüldüklerini anlatıyorlar.
Gruplar halinde Uganda sınırına götürülmek için 500 dolara kadar para talep edildiğini söylüyorlar. Uganda tarafında da, sığınmacıları başkent Kampala'ya götürecek araçlar bekliyordu. Bu yolculuk için de para ödemeleri istendi.
Ancak işleri ve belgeleri olmadığı için, buradan da gitmeye zorlandıklarını ve Avrupa'ya gitmek için Afrika ve Akdeniz üzerinden bilinen göç güzergahlarını kullandıklarını belirtiyorlar.
"Size bu parayı ödeyip gitmeniz gerekiği söylendiğinde, tabii ki size ne söylenirse onu yapıyorsunuz."
Bir başka Eritreli sığınmacı Mebrahtom Tesfamichael da, "John"a neler olup bittiğini sorduğunu aktarıyor.
İsrail'deki Holot gözetim merkezinde dokuz ay geçirdikten sonra 2014'te Kigali'ye varan Tesfamichael, "John ile baş başa konuştum. Bana 'Buradan gitmelisiniz' dedi. 'Neden gidelim ki?' diye sordum. İsrail'den ayrıldığımızda Ruanda'da bize sığınmacı statüsü verileceği ve burada yaşayabileceğimiz söylendi' dedim" diyerek başından geçenleri anlatıyor ve şöyle devam ediyor:
"Bana sadece, 'üç gün kalabileceğimizi ve üç günden sonra gitmemiz gerektiğini' söyledi."
Şubat 2015'ta Ruanda'ya varan Eritreli Tesfay Gush, Ruandalı yetkililerin insan kaçakçılarıyla işbirliği yaptığına inanıyor.
"Ben de bir Afrikalı olarak adil muameleyle karşılaşacağımı ve Ruanda'da daha iyi bakılacağımı düşündüm" diyor.
"Bu insanları gördüğümde kalamayacağımı fark ettim. Güvenlik görevlileri ve siviller birlikte çalışıyor gibiydiler. Bizi orada istemiyorlardı.
"Genelde biri size bir sınırı geçmeye yardımcı oluyorsa, bu gizli yapılır. Ama bu adamlar açıktan yapıyorlardı. Kontrol noktalarına geldiğimizde doğru belgeleri çıkartıyorlardı ve hemen geçiliyordu. Bu yüzden onların yetkililer olduğunu düşünüyorum"
Ruanda hükümeti, yorum yapması istendiğinde, bu tür iddialardan haberi olmadığı yanıtın verdi.
Bir hükümet Sözcüsü "Soruşturma yapacağız ve etik kuralları ihlal ettiği bulunanlardan hesap sorulacak. Ruanda hükümeti halkının ve ülkemize gelen herkesin güvenliğini başlıca önceliği olarak görür. Bunlara sığınmacılar ve ekonomik göçmenler de dahil" dedi.
'Sığınmacıların şansını deneme yolu'
Mengesha küçük bir tekneyle Yunanistan'a gitti ve karadan İsviçre'ye geçti.
Şimdi Zürih'e yerleşen Mengesha, lisanslı bir tesisatçı olabilmek için son sınavına girmek üzere ve İsrail'den Ruanda'ya gönderilip yine Avrupa yollarına düşen diğerlerine kıyasla şanslı olduğunu söylüyor:
"Libya'da hayatını kaybeden en az 10 kişi biliyorum. IŞİD'in başlarını kestiklerini ya da denizde boğulanları."
Oxford Üniversitesi'ndeki Mülteci Çalışmaları Merkezi'nden akademisyen Dr. Yotam Gidrom, İsrail'deki programın sonuçlarını gözlemlemiş bir isim.
Gidrom, programa dair haberlerin göçmen toplumunda yayıldığını ve Avrupa'ya insan kaçakçılığı güzergahına katılmak için bilinen bir yöntem olduğunu söylüyor.
"Kamuoyu önünde geri gönderme programı Sudan ve Eritrelilerin Ruanda ya da Uganda'da bir geleceğe kavuşabileceği bir düzenleme gibi sunuldu" diyor.
"Ancak hızla, İsrail'in bu ülkelerdeki yasal statü, haklar ve geçim kaynağı sözlerinin boş olduğu anlaşıldı. Program uygulamada, İsrail'de kendilerine bir gelecek bulamayan sığınmacıların, Afrika ya da Avrupa'daki diğer yerlere ulaşmak şanslarını denediği bir yönteme dönüştü."
Uzmanlar, sığınmacıları üçüncü ülkelere yollamanın, bu göçmenleri insan kaçakçılarının istismarına daha açık hale getirdiği uyarısını yapıyor.
Uluslararası Af Örgütü'nün Sığınmacı ve Göçmen Hakları İngiltere Direktörü Steve Symonds BBC'ye yaptığı açıklamada "İltica etmek isteyen insanları bilmedikleri ve herhangi bir bağlantılarının olmadığı ülkelere yollamak akut bir sorun" diyor.
İngiltere hükümeti kendi Ruanda'da iltica programını başlattı. Beş yıllığına denenen programda bazı mültecilerin işlemler ve uzun vadeli yerleşim için gönderilmesi amaçlanıyor.
Ruanda hükümeti, İngiltere'yle yapılan anlaşmanın, "işe yaramadığı netleşince terk edilen" İsrail programıyla tamamen farklı olduğunu savunuyor.
Hükümet, "Yeni programla, göçmenler ve ev sahibi toplum için masraflarını İngiltere hükümetinin karşıladığı kapsamlı bir destek paketi söz konusu. Bu desteğe iyi barınma şartları, hukuki destek, çeviri hizmetleri. Dil ve meslek eğitimleri ve aralarında psikolojik desteğin de bulunduğu kamu hizmetlerine erişim de var" diyor.
Açıklamada ayrıca "Yeni gelenlerin, Ruanda'da yeni bir yaşam kurmuş olanlarla tanıştıralacağı bir gözlem programı da sağlayacağız. Bunların hiçbiri İsrail progmannda yoktu" deniyor.
İngiltere İçişleri Bakanlığı da programın uygulanmasının yakından gözlemleneceğini söylüyor.