Cumhurbaşkanı ve bağımsız Cumhurbaşkanı adayı Mustafa Akıncı, ‘Güven ve Kararlılık Belgesi’ni açıkladığı ve önümüzdeki dönem vizyonunu paylaştığı gecede vurguladı:
“ORTAK YOLCULUĞUMUZ GÜVEN VE KARARLILIKLA HEP BERABER DEVAM EDECEĞİZ”
Cumhurbaşkanı ve bağımsız Cumhurbaşkanı adayı Mustafa Akıncı, 2015 yılında siyasal vizyonu ile ilkesel duruşunu; ‘Kıbrıs sorununda çözüm odaklı siyaset’, ‘Toplumsal konulara duyarlılık’, ‘Türkiye ile kişilikli ve karşılıklı saygıya dayalı ilişkiler’ ve ‘Tarafsız ve bağımsız Cumhurbaşkanlığı’ başlıklarından oluşan “Dört boyutlu” bütünlüklü siyaset çerçevesinde ifadelendirerek yola çıktıklarını anımsatarak, geçtiğimiz beş yılda sözlerine ve vizyonlarına bağlı kaldıklarını, tüm çalışmalarının da bu vizyonun gerçekleşmesine dönük olduğunu vurguladı.
Toplumdan gelen güçlü mesajları dikkate alarak, önümüzdeki dönemde de karşılıklı güven ve kararlılık içinde beraber yola devam etmeyi hedeflediklerini belirten Akıncı, dört boyutlu siyaset anlayışının önümüzdeki dönemde de rehberleri olmaya devam edeceğini kaydetti.
Kıbrıs sorununu çözme konusunda sergiledikleri kararlı tutumu sürdürürken, toplumsal konulardaki duyarlılığın, Türkiye ile kişilikli ve karşılıklı saygıya dayanan ilişkiler kurma konusundaki samimi yaklaşımın önümüzdeki dönemde de süreceğini ifade eden Akıncı, “Yine gerçek anlamda tarafsız ve bağımsız bir Cumhurbaşkanı olarak görev yapacağımızdan kimse şüphe duymamalıdır. Önümüzdeki dönemde izleyeceğimiz siyasetin teminatı, geçtiğimiz beş yılda uyguladığımız siyasettir” dedi.
Coşkulu Katılım
Akıncı’nın etkinliğine Kuzey Kıbrıs’ın her yanından gelen coşkulu kalabalık salonla sığmazken, salon içinde ve dışında büyük bir coşku yaşandı, birçok yurttaşın da etkinliği salon dışında kurulan ekranlardan takip etti. Cemile Gürçağ’ın sunuşuyla başlayan ve bazı Tv kanalları ve haber siteleri tarafından canlı yayınlanan etkinlik, sık sık alkışlarla destek verilen 2 kısa video gösteriminin ardından söz ve bestesini Acar Akalın’ın yaptığı Akıncı marşı ile birlikte Mustafa Akıncı alkışlar ve coşkulu tezahürat eşliğinde, yanında eşiyle birlikte halkın arasında geçerek kürsüye çıktı. Cumhurbaşkanı ve bağımsız Cumhurbaşkanı adayı Akıncı konuşmasında ilk dönemine ilişkin ayrıntılı değerlendirme yaparak, önümüzdeki dönem hedefleriyle ilgili açıklama yaptı.
Mustafa Akıncı, ‘Güven ve Kararlılık Gecesindeki’ konuşmasına bugün Van’da yaşanan çığ faciasına değinerek başladı ve Elazığ’daki deprem faciasının acıları dinmeden, Van’daki çığ faciasında şu ana kadar 33 canın yitirildiğini üzüntüyle öğrendiklerini belirtti. Birbiri ardına gelen bu üzücü haberlerin kendilerini derinden sarstığını belirten Akıncı, “Şahsım ve Türk halkı adına Başta aileleri ve sevenleri olmak üzere tüm Türkiye’nin acısını yürekten paylaşır, şahsım ve Kıbrıs Türk halkı adına hayatını kaybeden kardeşlerimize Allah’tan rahmet, geride bıraktıklarına sabırlar dilerim” dedi.
Her zaman için halkına güvendiğini, kamuoyun araştırmalarında Cumhurbaşkanlığına olan güvenin hiç aşağı düşmediğini, KKTC Cumhurbaşkanlığı makamının halkın gözünde hep güven duyulan makam olarak ortaya çıktığını belirten Akıncı, “Sokağa her çıktığımda, halkın gözlerinin içinde her baktığında halkın güven duygusunu hep hissettim, sizler bu güveni ve kararlı duruşu bu akşam bir kez daha net bir şekilde gösterdiniz. Güven ve Kararlılık içinde hep birlikte ortak yolculuğumuza devam ediyoruz” dedi.
“Kararlılıkla Çözüm İradesine Devam“
“Halkımıza söz verdiğimiz ve onayını aldığımız çerçevede “çözüm odaklı” siyaset anlayışımızı ilk günden itibaren yaşama geçirdik. Federal bir çözüm yönünde ilerledik ve çok yol aldık. Süreci, yıllar sonra ilk kez garantörlerin de katılımı ile BM himayelerinde ve AB’nin de gözlemci olarak bulunduğu 5’li Kıbrıs Konferansı’na taşımayı başardık. Önümüzdeki dönemde de kararlılıkla çözüm iradesini sürdüreceğiz.”
Mont Pelerin, Cenevre ve Crans Montana süreçlerinde yine halka verdikleri söz doğrultusunda gerektiğinde inisiyatifler de kullanarak, adil bir çözümün sağlanabilmesi için tüm siyasi partiler ve Türkiye ile de istişare içinde var güçleriyle çalıştıklarını söyleyen Akıncı, konferansın, izahını daha önce defalarca yaptığı nedenlerle maalesef sonuçsuz kaldığını ve BM Genel Sekreteri’nin deyimiyle “tarihi bir fırsatın yitirildiğini belirtti. Sorun devam ediyorsa çözüm arayışının da sürdüğünü ifade eden Akıncı, bu bağlamda BM Genel Sekreteri Guterres’in yeniden devreye girerek, önce Jane Holl Lute’u görevlendirdiğini, ardından da Berlin’de 3’lü toplantının düzenlenmesini sağladığını anımsattı.
“Berlin Zirvesi’nde Halkımızın Üzerinde Hassasiyetle Durduğu İlkeler Kabul Edildi”
Berlin toplantısında ortaya çıkan sonucun, Kıbrıs sorununun çözümü ve Kıbrıs Türk Halkı için geçmişten beri üzerinde hassasiyetle durdukları ilkeleri içermesi açısından olumlu ve yararlı olduğunun altını çizen Akıncı, her iki tarafın da onay verdiği BM Genel Sekreteri’nin açıklama metninin, çözüm hedefindeki bulanıklığı giderdiğini, siyasi eşitlik, kararlara etkin katılım, dönüşümlü başkanlık gibi önemli hususları içeren belgelere vurgu yaptığını; stratejik anlaşma hedefi ve ucu açık olmayan sonuç odaklı süreç konusuna açıklık getirdiğini vurguladı.
Seçim sonrasında BM Genel Sekreteri’nin iyi bir planlama ve hazırlık aşaması çerçevesinde 5’li bir toplantı ile çözüm doğrultusunda süreci ilerletmesinin söz konusu olacağını belirten Akıncı, “Halkımızın güven ve kararı ile göreve devam etmemiz halinde çözüm doğrultusunda bu toplantının verimli sonuçlar doğurması yönünde çalışacağım kuşkusuzdur” dedi.
Rum Yönetimi Başkanı Anastasides’in Crans Monta’nın ardından çözüm şekline yönelik farklı görüşler olduğunu ortaya koyduğunu, o dönemde kendisine ‘Rum tarafı bile 2 devletli çözüm istiyor ancak Sn. Akıncı bunu kabul etmiyor’ suçlaması yapıldığını anımsatan Akıncı, “O günlerde eğer Rum yönetiminin iddia edildiği şekilde 2 devleti konuşma niyeti varsa, oturur gerçek niyetlerinin ne olduğunu konuşuruz dedim, ancak AB içinde 2 ayrı devlet şeklinde bir önermede bulunmadım, çünkü bunun oyun olduğunun farkındaydım. Rum tarafı doğalgaz kaynaklı oyalama taktiklerini girebilir ama bizim için aslolan Rum tarafının BM huzurunda neyi kabul ettiğidir, o da 2 bölgeli, 2 toplumlu siyasi eşitliğe dayalı federasyondur” dedi.
Mümkün ve makul olan çözümün siyasi eşitliğe dayalı, dönüşümlü başkanlığı içerecek, her iki tarafın kabul edeceği bir çözüm olduğunu belirten Akıncı, “Mümkün olmayanın peşinde koşarak, statükoyu daha da perçinlemenin peşinde değilim“ dedi. Akıncı,
Tek egemenlik olacağının imzasının altında Eroğlu’nun imzası olduğunu da belirtti.
“Önümüzde İki Seçenek Var”
Önlerinde ya Federal Çözüm, ya da bölünmüşlüğün pekişmesi yönünde iki seçenek olduğunu belirten Akıncı şunları kaydetti: “Görünür gelecekte KKTC’nin tanınmışlığının sağlanmasının mümkün olamayacağı açıktır. Biz TC ile dostluk maçı bile yapamıyoruz, TC takımları güneye geldiğinde bizim gençlerimiz tribünlerde oturuyor. Türkiye’nin bile tanımanın gereklerini, Rum tarafının ise tanımamanın gereklerini yerine getirmediği bir ortamda bu düşünce sadece ve sadece BM parametrelerinin ve uluslararası hukukun tamamen dışına çıkmayı öngörür. Bu arkadaşlar o dönemde benim yerinde olsalardı öngörüleri ile buna hizmet edeceklerdi.”
Akıncı, “Gerçek şudur ki, ya akıl yolunda ve makul olanda buluşup federal bir ortaklıkta uzlaşacağız, ya da bölünmüşlük daha da pekişecektir, Kıbrıs Türk tarafının bağımlılık ilişkisi daha da artacak. Biz ne Güney’in azınlığı, ne de TC’ye sürekli bağımlı bir alt yönetim olmak istiyoruz” dedi.
“Dünyada Onurlu ve Saygın Yerimizi Alıncaya Kadar“
Kıbrıs Türk Halkı uluslararası hukuk çerçevesinde onurlu ve saygın yerini alıncaya kadar çabalarının süreceğini belirten Akıncı şöyle devam etti: “BM parametreleri ve evrensel hukuk ilkeleri çerçevesinde yürüteceğimiz bu çabada özellikle yeni dönemde halkın daha çok katılımının büyük önemi olacaktır. Mevcut statükonun daha da pekişmesini istemeyen toplumumuzun başta sivil toplum örgütleri olmak üzere, tüm kesimlerin bu çabaya katılımı ve bu yolu beraberce yürümesi başarı için kaçınılmazdır.”
Güven Artırıcı Önlemler
Konuşmasında Güven Artırıcı Önlemlere de değinen Akıncı, 1974 sonrası belediye başkanlığı döneminde Lefkoşa’da her iki tarafın yararına olacak şekilde gerçekleştirilen ilk iş birliği örneklerini oluşturan projelerini anımsattı. Akıncı, iki toplumun yararına olacak adımların atılması fikrinin öteden beri sadece inandığı değil, aynı zamanda uyguladıkları fikirler olduğunu ifade etti.
Görev yaptığı dönemde kararlaştırılan tüm güven artırıcı önlemlerin ve hatta daha fazlasının yaşama geçirildiğini kaydeden Akıncı, geçişlerde vize uygulamasının kaldırıldığını, ana hedef Kıbrıs’ın tümünün mayından arındırılması olduğunu belirten Akıncı, 46 alanın mayından arındırıldığını, cep telefonlarının her iki tarafta da çalışır duruma geldiğini, elektrik şebekelerinin kalıcı bağlantısının gerçekleştirildiğini kaydetti. , Telefon ücretlerinin düşürülmesi gerektiğini ilk günden beri dillendirdiğini ancak toptan ücretler düşerken, perakendede bunun yapılmadığını belirten Akıncı, “Bizim insanımız da Rumlar gibi daha adil ölçüde bu konuşmaları yapmalı’ dedi. Akıncı, yine kendi dönemlerinde Derinya ve Aplıç kapılarının açıldığını, kendi önerileri ile Eğitim, Kültür ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği konularında iki toplumlu komiteler kurulduğunu, Kültürel Eserlerin karşılıklı olarak iade edildiğini, 28 Tarihi Eser ile alanda restorasyon ve konservasyon çalışması yapıldığını, zanlıların iadesinin sağlandığını, Radyo frekanslarında kanal paylaşımında uzlaşıldığını ve Kayıp Şahıslar Komitesi’nin çalışmalarına destek olunduğunu söyledi.
Kendi inisiyatifleri ile Kayıp Şahıslar Komitesi ile birlikte Tekke Bahçesinde yapılan kazılarda 1963 yılından beri kalıntılarına ulaşılmayan ve nerededir diye aranan Hüseyin Ruso’nun kalıntılarına ulaşıldığını, Şehit Ecvet Yusuf, Şehit Yüksel Ahmet Dereli, Şehit Kadir Mehmet, şehit Ali Kırma ve Şehit Hüseyin Ali Arabacı ile Şehit Selim Mustafa Mavili’nin gerçek gömü yerlerinin tespit edildiğini aktaran Akıncı, “ Bu konuyla ilgili bir vicdan sorumluluğumu yerine getiriyor, şehitlerimiz ve ailelerimizden özür diliyorum” dedi. “Başka kayıplar olmasın, başka şehitler olmasın, dileğim ve uğraşım budur” diyen Akıncı’nın konuşması coşkuyla alkışlandı.
Geçen seçim öncesinde Maraş konusunda ortaya koyduğu hedefe ulaşılamadığını belirten Akıncı şunları kaydetti: “TC yetkilileri toprağı bütün olarak değerlendirmek gerektiğini söylerken, Sayın Sn. Anastasiadis ile de konuyu ele aldığımda Ercan olayına sıcak bakmadı, Sn. Biden geldiğinde de Maraş’a bir ekibin girmesinde bile uzlaşı sağlanamadığını aktardıklarını belirten Akıncı, bu doğrultuda kapsamlı çözüme yoğunlaşma konusunda uzlaştıklarını ve Maraş’ın gündeme gelmediğini söyledi.
“Kararlılıkla Çalışmaya Devam”
Var olan iki toplumlu komitelerin verimli şekilde çalışmalarını sürdürmelerini gözeteceklerini, bunun yanı sıra Rum tarafına önerdikleri Spor ve Gençlik Komitesi’nin kurulmasının da yararlı olacağını belirten Akıncı, bir yandan kapsamlı çözüm için uğraşları ertelemeden sürdürürken, öte yandan da güven artırıcı önlemlerin geliştirilmesi için çabanın devam edeceğini söyledi.
“Doğal Gaz Gerginlik Unsuru Değil İş Birliği Alanı Olmalı“
Akıncı, solar enerji denilen güneş enerjisinden daha fazla yararlanmak gerektiğini söyledi.
Kıbrıs adası ve etrafındaki doğalgazın gerek iki toplum, gerekse bölge ülkelerinin işbirliği yapmaları halinde gelecekleri için potansiyel zenginlikler içerdiğini ve bu ortak zenginlikte her iki toplumun da payı olduğunu belirten Akıncı, doğal gaz yataklarını gerginlik değil, verimli bir iş birliği alanı olarak değerlendirmek gerektiğinin altını çizdi.
Rum tarafına 2019 Temmuz ayında yaptıkları ortak komite önerisinin yeterince değerlendirilmeden reddedilmiş olmasının ciddi bir yanlış olduğunu belirten Akıncı, “Elimiz kolumuz bağlı Rum tarafının bu zenginliklerden yaralanmasını bekleyemeyiz. Biz, Doğu Akdeniz’de gerginlik ve çatışma yerine, iş birliği ve barış koşullarının gelişmesini istiyoruz. Bu doğrultuda çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Kıbrıs sorununun çözümünün sadece Kıbrıs için değil, tüm bölgemiz için bir ihtiyaç haline geldiğinin bilinci içerisinde hareket etmeye devam edeceğiz” dedi.
“Türkiye ile Kişilikli ve Karşılıklı Saygıya Dayalı İlişkiler”
Türkiye ile aramızda hiyerarşik değil, eşit bir ilişkinin kurulmasının, dostluk ve kardeşlik bağlarını daha da güçlendirecek bir unsur olduğunu belirten Akıncı, bu nedenle Türkiye ile karşılıklı yarar temelinde iş birliğini gözeten, kişilikli ilişkiler kurulmasının önemini en başından beri vurguladıklarını kaydetti.
Güçlü tarihsel bağlarımız olan yanı başımızdaki Türkiye ile toplumsal ve kültürel etkileşimler içinde olmakla birlikte, yüzyıllar içinde oluşan kendimize özgü bir yaşam biçimimizin, duyarlılıklarımızın ve beklentilerimizin olmasının son derece doğal olduğunu, bu çerçevede benzerliklerin yanında farklılıkların olmasının da anlaşılır bir şey olduğunu belirten Akıncı şunları söyledi: “Siyasal, sosyal ve kültürel farklılıkların sorun olarak görülmesi ise büyük bir hatadır. Zaman zaman ortaya çıkan görüş farklılıklarının, çatışma nedeni sayılması da doğru değildir. Kıbrıslı Türkler kendilerini ifade ederken kısıtlanma duygusu içinde olmamalı, kendi görüşlerini açık biçimde yansıtabilmelidir. Unutulmamalıdır ki samimiyet ve açıklık, dostluğun en değerli kaynaklarından birisidir”.
Türkiye ile ilişkileri daha iyi bir noktaya taşıyacak bir diğer önemli unsurun, Kıbrıslı Türk toplumunun kendi kendine yetecek bir ekonomik yapıya kavuşması ve kendine ait tüm kurumlarda gerçek söz sahibi olacağı güçlü bir demokrasiye ulaşması olduğunu belirten Akıncı, “Polis bana bağlıdır demekle o gerçek olmuyor” dedi.
“İlk tepkiyi koyan KKTC Cumhurbaşkanlığı makamı oldu”
Türkiye Cumhuriyeti’nin seçilmiş yönetimine karşı 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe teşebbüsü karşısında ilk tepkiyi ortaya koyan, henüz bu girişimin sonucu belli değilken KKTC Cumhurbaşkanlığı makamı olduğunu, çeşitli TV kanallarına bağlanarak görüşünü ortaya koyduğunu anımsatan Akıncı, halkın oyu ile göreve gelmiş sivil yönetimin yanında yer alarak askeri darbeye böylesine net bir karşı duruş, Türkiye ile ilişkilerimiz konusundaki samimi ve dürüst yaklaşımın ve demokrasiye bağlılıklarının bir göstergesi olduğunu ifade etti.
Konuyla ilgili daha sonra çeşitli mitingler düzenlendiğini, o gece tavrını net ortaya koyan kişi olarak bu mitinglerin hiçbirine katılmadığını anlatan Akıncı, sivil yönetimin demokrasinin yanında yer aldıklarını kaydetti.
İlk dönemde olduğu gibi ikinci dönemde de Türkiye ile dostluk bağlarını kuvvetlendirmeyi amaçlayan, ortak yarar paydasında buluşan karşılıklı anlayış ve iş birliği ruhuna uygun iyi ilişkiler kurulması için gayretlerimizi sürdüreceklerini kaydeden Akıncı, “Başta Kıbrıs sorunu ve hidrokarbon konusu olmak üzere, her türlü bölgesel ve ikili konuyu, yapıcı ve sonuç odaklı bir anlayışla, birlikte ele almaya ve değerlendirmeye her zamanki gibi çaba göstereceğiz” dedi.
“BAĞIMSIZLIK VE TARAFSIZLIK“
“Sözde değil, Özde”
Güven ve Kararlılık gecesinde yaptığı konuşmada dört boyutlu siyasetlerinin ‘Bağımsızlık ve Tarafsızlık’ başlığına ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Akıncı, ülkemizde daha iyi yaşam koşullarını yaratma, özgürlüğümüze ve özgünlüğümüze yönelebilecek tehditlere karşı durma mücadelesinde taraflarının hiç kuşkusuz halkın yanı olduğunu vurguladı.
Siyasi partilerin elbette demokratik yaşamımızın vazgeçilmez unsurları olduğunu, fakat Cumhurbaşkanı’nın herhangi bir partinin sınırları içine hapsedilemeyecek kadar kapsayıcı ve kucaklayıcı bir anlayışla hareket etmesinin önemine dikkat çeken Akıncı, “Cumhurbaşkanlığı, partisel bağlılıkların toplumsal sorumlulukların önüne geçirilmesine izin verilebilecek ya da parti başkanıymışçasına yürütülebilecek bir görev değildir. Topluma liderlik eden makamın yüzü herhangi bir partiye değil topluma dönük olmalıdır” dedi.
Tarafsızlık; görüş, örgüt ve parti farkı gözetmeksizin toplumun tüm kesimlerine eşit mesafede durmayı gerektirirken, asla görüşsüz, tavırsız ve ilkesiz olmak anlamına gelmediğini belirten Akıncı, “Demokrasi, insan hakları, sosyal adalet, laiklik, barış ve özgürlük gibi ilkeleri savunmak, halkımıza olan sorumluluğumuzun vazgeçilmez gerekleridir” dedi.
Akıncı, önümüzdeki dönemde de tıpkı geçmiş dönemde olduğu gibi partilerle görüş alış verişini sürdüreceğini, sivil toplum örgütleriyle geniş katılımlı diyalog ve iş birliği toplantıları gerçekleştirmeye devam edeceğini, müzakere sürecinde farklı görüşlerin sentezlendiği katılımcı ortamın aynen devam edeceğini de belirtti.
Konuşmasında geçmiş dönemde alınan karar ve uygulamalara da değinerek, 3 yıl boş kalan Ombudsmanlık görevine atama yapıldığını, YÖDAK Başkanlığına siyasal yönüyle öne çıkmayan, akademik yaşamını yurt dışında sürdüren Kıbrıslı Türk tıp profesörünün atandığını, Kamu Hizmeti Komisyonu Başkanlığı’na üçüncü Cumhurbaşkanı tarafından atanan Kamil Kayral’ın görev süresinin daha önce kimin tarafından atandığına bakmaksızın verdiği başarılı hizmetler göz önünde bulundurularak uzatıldığını, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasına sanatçı istihdamında uygulanan adil ve şeffaf sınav yöntemiyle örnek bir model yaratıldığını anlatan Akıncı, tarafsızlık ve bağımsızlık ilkesine sıkı sıkıya bağlı kalarak, toplumun tümünü kucaklamaya ve daha iyi yaşam koşullarının sağlanması için halkın yanında durmaya devam edeceklerini kaydetti.
“Destekleyen parti, örgüt ve halka teşekkür”
Bu yola çıkarken parti organlarında kararlar üreterek bu yolculuğu kendileri ile yürümek isteyen TDP, TKP YG, BKP ve Bağımsızlık Yolu ile Sol Harekete teşekkür eden Akıncı, “Bu yolculukta en büyük teşekkürlerimi birlikte yürüyeceğimiz halkımıza sunuyorum dedi.
“Bunlar bizim işimiz değil”
Bu yolculuğun belli ki sancılı geçeceğini, fikir ve duruşları ile kendi düşüncelerini değiştiremeyenlerin başlattığı çamur kampanyasını arttığını belirten Akıncı, son olarak bir Tv kanalında yapılan bir konuşmada Kıbrıs Gazetesi’nin köşe yazarlarına Cumhurbaşkanlığı örtülü ödeneğinden para veriliyor iddiasının ortaya atıldığını anımsattı ve “Biz hayatımız boyunca hiçbir işimizi parayla yapmadık, kimseye maddi destek sağlamadık, Bunlar bizim işimiz değil” dedi.
Akıncı, Müsteşarının konuyla ilgili bu iddiayı ortaya atan kişiye ulaştığını, ve o kişinin kendilerini kastetmediğini, kendilerine sevgi ve saygısının olduğunu söylediğini aktardı.,,
Örtülü Ödenek
Örtülü ödenek konusunda bütçede Cumhurbaşkanlığının takdiri ile hangi çerçevede harcanabileceğini belirleyen yasada bir madde olduğunu belirten Akıncı, bu maddede öngörülenlerin milim dışına çıkılmadığını kaydetti.
Geçen seçimde konuyla ilgili bazı banka hesaplarında milyonların nasıl havada uçuştuğunun belgelerinin uçuştuğu bir ortamda kendi düşüncelerini ifade ettiğini belirten Akıncı, “Benim mal varlığım ortada, benim ve ailemin yaşantısı ortada. Mecliste çoğunluğu olanlar isterlerse o maddeyi kaldırabilirler, benim hiç sözüm olmaz” dedi.
Göreve başladığı ilk aylarda 2. Cumhurbaşkanı Talat’la bu konuyu konuştuğunu, ve Talat’ın kendisine bu kalemin gerekli olduğunu, kendisinin görev süresinde bazı konularda kullanıldığını, kaldırılması yönünde girişim yapmamasını söylediğini belirtti.
Rahmetli Denktaş zamanından gelen söz konusu maddenin bu dönemde en büyük mesele haline getirilerek, “Akıncı’ya nasıl vururuz” düşüncesi ile gündeme getirildiğine dikkat çeken Akıncı, “Bu madde Sn. Talat’ın döneminde oraya girdi, benim değil, bugün beni en çok eleştirenler de hep o kaynaktan kişiler” dedi.
Konuşmasında gönüllülerine de çağrıda bulunan Akıncı şunları kaydetti: “Çirkef ve kara çalma, çirkin propagandaya ne olur alet olmayın. Bu tür yayınlara katkı yapmayın. Bunları ikinci turda ihtiyacımız olacağı için değil, insanlığa yakışmadığı ve buna ihtiyacımız olamadığı için söylüyorum.“
“Benim adaylığıma Halk karar verdi”
Diğer adayların adaylığına Parti Meclislerin karar verdiğine, kendisi açısından böyle bir durum olmadığını, bağımsız, tarafsız duruşunun devam edeceğini belirten Akıncı, “Benim adaylığıma PM vermedi ama halk verdi, bundan dolayı sorumluluğum sadece ve sadece halkıma, sonra vicdanıma karşıdır” dedi.
“Büyük paralara değil, halkın inanç ve kararlığına ihtiyaç var”
Bugün yerel bir gazetede seçim kampanyasında harcanacak paralarla ilgili yayın yapılarak 2 Milyon TL’den bahsedildiğini belirten Akıncı, “Ben bile bilmiyorum onlar biliyor. Bu geceki organizasyonun parası bile verilmedi. Bizim bütçemiz gönüllülerin bağışları ile oluşacak, ne kadar toplarsak o kadar harcayacağız, kuruşuna kadar da geçen defa olduğu gibi kalem kalem açıklayacağız” diye konuştu. Akıncı, “Büyük paralara değil, halkın büyük inanç, kararlılığına ihtiyacımız” var dedi.
“Benim değil halkın seçimi”
Bu seçimin sadece benim değil, halkın seçimidir, benim değil halkımızın kaderidir, benim değil adamızın geleceği ile ilgili bir seçimdir” diyen Akıncı, seçimden sonraki süreçte de çok ciddi bir katılıma ihtiyaç olacağını kaydetti.
Konuşmasında Akıncı falanın aday olmasını istemez iddialarını da yanıtlayan Akıncı, böyle bir şeyin aklının ucundan geçmediğini, böyle bir şeyi söylemeye hakları da olmadığını, ancak Akıncı adaylığını açıklayınca ona da müdahale edilmeye başlandığını belirtti ve “Ona da bırakın halk karara versin” dedi.
Akıncı, “Linç kültürünü içselleştirenlerden oy beklemiyorum” dedi.
Parti Başkanı bir aday ‘Akıncı’nın karşısında kim olursa ona oy veririm’ dediğine de dikkat çeken Akıncı, “Kardeşlerim biz nabza göre şerbetçi değiliz. Her yönden oy gelsin diye bir duruşumuz da asla yoktur. Bu topraklarda uzun yılardır yaşatan, burayı vatan belleyen, değerlerimizi içselleştirmiş hani kökenden olursa olsun tüm insanlarımız da bizim kardeşlerimizdir” dedi. Akıncı, “Linç kültürünü içselleştirenlerden oy beklemiyorum” dedi.
Mustafa Akıncı ‘Güven ve Kararlılık Gecesindeki sözlerini, “Savaş değil Barış,
Çatışma değil Uzlaşı, Şiddet değil Hoşgörü, Biat değil Özgürlük
Bağnazlık değil Çağdaşlık, Tek doğru değil Çoğulculuk ve Demokrasi için;
Hep beraber yola devam edeceğiz” diyerek alkışlar eşliğinde sonlandırdı.