Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Mart 2010 tarihli Dimopulos kararının müzakere masasında Rum tarafını hayal edilemeyecek şekilde zora soktuğu haber verildi.Fileleftheros “Mülkiyetle İlgili 5 Katı Nokta” başlıklı haberinde, Türk tarafının müzakerelerde atıf yaptığı 43 sayfalık Dimopulos kararının, malların bugünkü kullanıcısına hak tanıdığı gibi iade ve geri dönüş için müdahaleyi imkânsızlaştırdığını yazdı.
Dimopolos kararının 111 ve 112’nci paragraflarında, mal sahiplerinin mallarını bugün kullanmalarının ne kadar gerçekçi olduğunun şaibe altına sokulduğunu ve AİHM’in Türkiye’ye, malları sahiplerine iade etmeyi dayatamayacağını açıkça ortaya koyduğuna dikkat çeken gazete, Dimopulos kararının 111, 112, 114, 116 ve 117 numaralı paragraflarını incelediği haberinde özetle şunları aktardı:
“Teoride, Kuzey Kıbrıs’ta malı olduğunu iddia edenler mahkemeye gelip, kullanım kaybı tazminatı ve Kıbrıs sorunu çözülünceye kadar kira talep edebilirler. Bu aşamada, sahiplerinin, malların tasarrufunu kaybetmelerinin üzerinden on yıllar geçti. Birçok durumda mallar hibe, devir v.b. yöntemlerle el değiştirdi.
Zaman geçtiği için elinde bir tapu bulundurmanın, pratikte boş olabileceği kabul edilmelidir. Bu durumlarda başvuru sahiplerinin mülkiyet statülerini resmen kaybettikleri anlamına gelmez.
114, 116 ve 117 numaralı paragraflarda, mülklerin iadesi konusu Türkiye’nin iyi niyetine bırakılıyor ve mağdur, mevcut kullanıcılar arasında kargaşa yaratılarak, adalete erdirilemez deniliyor.
114’üncü paragrafta iade konusunun davalı devletle yani Türkiye’yle ilgili olduğu açıkça belirtiliyor. Mahkeme içtihadı yapılan ihlalin durumu önceki haline getirilmesine müsait ise bunu yapma sorumluluğu davalı devletindir. Ancak önceki haline getirilmesi mümkün değilse, mahkeme, değişmez taktik olarak taraf devletin, taşınmazın değeri için tazminat ödeme alternatif talebini sundu.
116’ıncı paragrafta, başvuru sahibi veya tapu hamillerinin, mülklerini terk edeli yaklaşık 35 yıl olduğuna ve mahkemenin (AİHM) bütün örneklerde veya pratikte imkansız olan durumlarda davalı devletli iadeye zorlamaya kalkmasının pervasızlık ve keyfilik olacağına vurgu yapılıyor.
Mahkeme, davalı devletin başka sebepleri dikkate almasının engellenmesi gerektiği görüşünü paylaşmaz. Sözleşmeyi yorumlamak ve uygulamak, sözleşme ihlal edildi diye mağdur olanları adalete erdirmek için bir devleti, çok sayıda kadın, erkek ve çocuğu kayıtsız şartsız tahliye etmeye ve yerini değiştirmeye zorlamak mahkemenin görevinin parçası olamaz.
117’inci paragrafta AİHM’in, geçmişin yaralarını sarmanın orantısız yeni hatalar yaratamayacağı görüşüne vurgu yapılıyor. Mahkeme içtihadında taraf devletin, şimdiki kullanıcıyı veya tasarrufunda bulunduranı dikkate almadan, standart bir malı yasal sahiplerine geri verme politikası uygulaması gerektiği görüşünü savunamaz.”