Altmış sekiz kuşağının gençleriydik. Lefkoşa’da, Mağusa’da, Girne’deydik… “Lozan” vardı. (*) Her yolda kaldığımızda Hızır gibi yetişen... Bir gün Limasol’da 31 konyak içtik..Sarhoştuk..Kalenin arkasından denize atladık gecenin bir yarısında… Parasızdık; Pulsuzduk.. Çulsuzduk.. Ayakkabılarımız eskiydi… Çoraplarımız yırtık pırtık… İSYANKARDIK…. ASİYDİK… Laf anlamaz, uslanmaz,durulmazdık…. Şair ruhlu. Romantik… Gitmediğimiz şehirleri seviyorduk… Paris, Londra, Moskova, Prag, Tokyo… İstanbulu Orhan VELİ’den dolayı seviyorduk.. Düşler gördük..Yatmadığımız kadınlarla seviştik.. Sanal aşklarda tatlı uykulara daldık… *** Solcuyduk… İmparatorlara karşı arenanın solunda yer aldık… Despotlara, Eli kanlı diktatörlere, Hitlere de Staline de…. Savaş sevicilerini,silah üreticilerini ve silahı sevenleri sevemedik.. Nefretimiz büyüktü… Nazım kanımıza girdi… “Nereye gider bu yüz direkli gemi?” “SEN İstanbullusun oğlum Ahmet” “Bıraksalar ince uzun bacakları üzerinde yaylanarak…” *** Gençliğimizin çıkmaz sokaklarında şiirler yazdık… Kaya ÇANCA “Y” Sokağında bir kadına aşıktı… Ben liseli bir kıza vuruldum.. Gözleri yeşil erik rengindeydi…Bakışları üzgün ve ağlamaklıydı… Yıllar sonra onu çok aradım. Kimse nerede olduğunu bilmiyor… Evlendi mi, çocukları mı oldu boyu kadar..? Şimdi saçlarına ak düşmüş, torunlarına masal anlatıyor olmalı… *** Gençliğimizin ter kokuları… “Ey dertli başım, dertli başım, Dün gece seni Eiffel kulesinden Seine Nehri’ne atmışım”… **** Sonra uzun yolculuklara çıktık… Yeni dünyalar,kentler, nehirler… Kayın ağaçları bu kadar uzun muydu ? Sarışın, mavi gözlü , Selvi boylu kadınlar tanıdık.. Vodka içtik, çarpıldık…. Ve nasıl ışık hızında geçti,gitti zaman… Yankılandı tüm anılar karşıki dağlarda, Bir bir döküldü uğursuz yıldızlar toprağa…. YAŞLANDIK…. Sevdalarımız genç kaldı… “ Seni sevdim, Yalnızlığımı sevdiğim kadar, Seni sevdim Buradan sonsuza kadar” Hasretlerin tutkuların şiiri kısa…. Zaten ne gerek var uzun uzadıya…. İsyanlarımızın gençliği, Yeşil erik gözlüm…NEREDESİN ? (*) Lozan otobüs şirketi.