İyi başlayan ve Kötü biten bir günün özeti…

Kıvanç BUHARA

Dün, Pazar sabahı yani, Her gece kapının girişindeki paspasın üzerinde uyuyan sevgili köpeğim Popi’nin, önce hırlaması sonra da boğuk boğuk havlaması sayesinde, saatin altısında uyandım! Avluda neler oluyor diyerek, pencereden dışarı baktım… Popi, bir kirpinin başında durmuş, sinirli hareketlerle havlayıp duruyor! Kirpi, dikenlerinin arasına saklanmış, öylece kıpırdamadan yatıyor. Popi ayağı ile itelemeye çalışınca, canı yandı. Beni fark edince daha gür havlamaya başladı. Aklınca beni kirpiden koruyacak! Kirpiyi uzaklaştırmazsam, seremoni devam edecek! Nasıl yapsam diye düşünürken, onu kürek içinde uzaklaştırmak geldi aklıma… Ve öyle oldu; kirpiyi küreğe doldurup beş yüz metre uzaktaki şinyaların arasına bıraktım! *** Günlerden Pazar da olsa, erken uyanmak çok güzel… Geceden düşen çiğ, sabah güneşi ile buharlaşmaya başlayınca, harup ve çam ağaçlarından yayılan doğal parfüm kokusunu hiç duyumsadınız mı? Bereket ki, Teknecik santralinin zehirli dumanı buralara kadar ulaşmıyor; çam, harup, şinya ve konizolarda yükselen o mis gibi tütsüyü ciğerlerime doldurdum! Kentlerde, beton yığınları arasında yaşamak zoruna olanlara öneriyorum… Sabah çok erken saatlerde, diyelim ki beşte, orman içlerinde yürüyüşe çıksınlar; beraberlerinde götürecekleri haşlanmış yumurta, tam buğday ekmeği, az tuzlu Kıbrıs zeytini ve hellimden oluşan kahve altını (*) afiyetle yesinler! Termos varsa, önceden hazırlanmış ada çayını da içebilirler! *** Keyiflendiniz değil mi? Ne yazık ki; Bundan sonra yazacaklarım keyfinizi, tadınızı bozabilir! İsterseniz bundan sonrasını okumayın ki, moraliniz bozulmasın… Ben yine de, okumak isteyenler için yazayım! Gün doğumunda, uzaktan denizi de seyrettikten sonra, eve girdim. Güneş panellerinden elde ettiğim elektrik enerjisini de tepe tepe kullanıyorum! Bahçe ve avlunun tüm ışıkları sabaha kadar her tarafı aydınlatıyor… Elektriğe zammış, zummuş beni hiç ilgilendirmiyor! Çevre kirliliği yaratmayan, sonsuz enerji kaynağı… *** Telegörüşü (**) açtım, açmaz olaydım; iyi, güzel başlayan bir Pazar sabahı berbat oldu. Gün boyu sürecek moral bozukluğum başladı! Güzel, sağlıklı yaşanacak günlere dair tüm umutlarım bir anda sabah esintisiyle uçup gitti! Basın özetlerini veren bir Türkiye kanalından birbiriyle ilintili iki ayrı haberi sizlerle de paylaşayım ki, önlemlerinizi sizde alın! Türkiye’de yapılan gıda denetimlerinden çıkan ürkütücü, öldürücü sonuç… Süt ürünlerinden et ürünlerine, ekmekten zeytine, döner kebabından peynire ve aklınıza gelebilecek her türlü gıda maddesinde zehirli katkılar var. Gıdada hile ve sahtekarlık diz boyu! İkinci haber, birincinin sonuçlarından biri… Küçük kızı lösemi tedavisi gören bir babanın dramı! Kemoterapiden saçları dökülen küçük kızına moral olsun diye, kendi saçlarını kökünden kazıyan babanın fotoğrafı… *** Türkiye’de üretilen her türlü gıda maddesi, bizim marketlerimizde satılıyor değil mi? Anladın mı şimdi Kıbrıslı Metin Münir kardeşim? Kıbrıslı Türkler niçin Rum tarafından özellikle gıda maddeleri satın alıyor… Ve Rumlar niçin KKTC’de alış veriş yapmazlar? (*) Kahvaltı sözcüğünün doğrusu! (**) Televizyonun Türkçesi…