Dün kimlik yenilemek için İçişleri Bakanlığına gittim.
Bakanlığın önündeki kalabalığı görünce eylem var sandım.
Ülkede artık eylemlere olan katılım düşünce, ister istemez o kadarcık insan birikintisi bile akla eylemi getiriyor.
Zira bir bakanlığın önünde halk başka ne için birikir ki?
Ama yanılmışım.
Azıcık daha yaklaşınca, kalabalığın arasından, kurulan tezgahları gördüm.
Panayır olsa yeri değil?
Tanıtım olsa halk ilgi göstermez diye düşünerek yaklaştım.
İnanın gördüklerim karşısında ne düşüneceğimi şaşırdım.
Bir yanda kasası portakal ile dolu bir araba tezgah olarak kurulmuş.
Diğer yanda manav tezgahı, hemen onun yanında da, ceviz, fıstık, v.s satan bir kuruyemiş tezgahı.
Bir köşede de, üst üste konulan birkaç kasa üzerindeki zeytinyağları, alıcı bekliyor.
Bir an düşündüm, bu duruma gülmeli mi yoksa ağlamalı mı diye.
Hani bir söz var ya, “Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık”
Tam da o misal.
Bir tarafta, dükkan kirası olmadan, vergisiz, kazanılan bir para ile diğer satıcılara karşı yapılan bir haksızlık var.
Diğer yandan mağdur edilen üreticinin, elinde kalan ürününü elden çıkarma çabası ve emeğinin karşılığını, ekmeğini, kim bilir belki de masrafını çıkarma gayreti.
Ancak yeri orası mı?
İç işleri bakanlığının önünde işporta tezgahları !
Bakan içeriye girip çıkarken, rahatsız olmuyor mu hiç?
Ya da, ülkenin ne hale geldiği ile ilgili rahatsızlık duyuyor mu?
Bir yandan, üreticinin, emeğinin karşılığını almaya çalıştığını düşünürken, diğer yandan, vergisiz bir kazançla diğer esnafa haksızlık edildiğini düşünüyorum.
Ama, üreticilerin içine sokulduğu çıkmazı düşündüğümde de, asıl haksızlığın, üreticiye yapıldığı geliyor aklıma.
Üretici, ürettiğinin karşılığını alsa ya da ürettiği mallar dışarıdan ithal edilmese gelip de bakanlık kapılarında üç beş kuruş kazanmak için, saatlerce beklerler mi?
Diğer yandan dükkan kirası, vergi ödeyenlere haksızlık etmek isterler m
Ya da diğer kesimin kendilerini suçlamasından hoşlanırlar mı?
Kim haklı , kim haksız?
Tek haklı sorunu görüp, çözmeyen bakan mı?