Ne yazık ki Milli Eğitim Bakanlığı TDP’nin eline düştü!
TDP’den son seçimde milletvekili adayı olan biri olarak bu sözü söyleyecek duruma geldiysem, bundan utanması gereken o partinin başında duran, Milli Eğitim Bakanlığı koltuğunu işgal eden ve çevresine topladıklarıyla yaptıklarına göz yumanlar olmalıdır...
Çocuğum Yedidalga İlkokulu’na gidiyor.
Bu okulda haftalarca boş kalan muzik ve beden eğitimi öğretmenliği kadrosuna geçici olarak gastronomi mezunu biri atandı.
Yapacağı iş hem müzik öğretmenliği yapmak, hem de beden eğitimi öğretmenliği yapmak.
Bu şahsın görevlendirme zamanı da çok manidar, TDP’nin sıradan bir dernek kurultayından bile daha sönük geçen kurultayından hemen sonra!
Belli ki, ortalıkta işsiz dolaşan sayısız beden eğitimi ve müzik öğretmeni olmasına rağmen Cemal Özyiğit o kadroyu doldurmak için birilerine söz vermiş, haftalarca bekletmiş, koltuğu garantiledikten sonra da hemen yapacağını yapmış...
Memleketin bu şartlarında, (ki iktidar ortaklarının tümü de bundan sorumludur, sorunun kaynağını Türkiye’ye yükleyip kurtulamazlar) işsiz kalan birine gel da sana iş vereceğim, al bu işi git da nasıl yaparsan yap dersen, kabul edebilir, ben bu işi layıkıyla yapamam deyip de kabul etmeyebilir...
Yedidalga İlkokulu’ndaki görevi kabul eden ve kabul ettiği görevle uzaktan yakından alakası olmayan şahsın niye bu görevi kabul ettiğini fazla sorgulamayacağım.
Ancak Cemal Hoca’yı ve bugüne kadar yaptıkları herşeyi yüzüne gözüne bulaştıran, rezil rüsva olan, toplum içinde üç kuruşluk esamesi bile kalmayan, kendilerine oy veren inançlı, idealist insanların bile bütün hayallerini suya düşüren ekibini sorgulayacağım.
Ha, sorgularsan sorgula, eline ne geçecek diyebilirler.
Seçim zamanı tekrar geldiğinde dünyanın değil ama Kıbrıs’ın kaç bucak olduğunu gördüklerinde kimin eline ne geçeceğini de alasıyla görürler...
İnsanların, özellikle de çocukların hayatlarıyla oynamak kimsenin haddine değil.
Madem bir gastronomi mezunu müzik ve beden eğitimi öğretmenliği yapabilir, bakanlıktan geçici öğretmen atama işlerini tamamen kendi tekeline almış olan Cemal Hoca isterse o göreve nenemi de verebilir, neneciğim hem yemek ustasıdır, hem da güzel maniler ve türküler söyler, hem da hepsini bedavaya yapar!
Yan inşaatta çalışan ve her fırsatta futbol oynayan yapıcı ustasından da iyi beden eğitimi hocası çıkar!
Manzara bu kadar vahimken merak ettiğim konu şu; Cemal Hoca ve bu durumdan sorumlu tüm ekibi çocukların eğitim hakkını bu şekilde katletme, gasbetme hakkını kendilerinde nerden buldular, çocukların bu hakkını acımasızca, düşüncesizce katlerderken, gasbederken acaba hiç yürecikleri sızlamadı mı, eğer varsaydı!!!
Ortalıkta işsiz dolaşa müzik öğretmenleri var, beden eğitimi öğretmenleri var, hepsi de bizim insanlarımız, bizim çocuklarımız...
Bir tanesini olsun göreve çağırsanız da bu işi bilen biri yapsaydı olmaz mıydı!!!
O yerden yere vurduğunuz UBP zihniyeti bile bu konuda çok daha hassas davranıp, partizanca davranacaksa bile en azından işi iyi kötü bilen birine verirdi.
Eğitimi bu şekilde katletmek, haddinize mi düştü!
Ve eğitimle ilgili sendikalar...
Milli Eğitim Bakanlığı’nda yaşanan bu rezaletler hiç mi umurunuzda değil ki Cemal Özyiğit o koltuğa oturdu oturalı gıkınız çıkmaz oldu?
İktidarda UBP filan olsaydı ve böyle bir atama yapsaydı, herhalde sendikacıklarımız yeri yerinden oynatırdı, ortalığı fena halde sallarlardı...
Diğer taraftan aynı okulda bir felaket yaşanmasının da eli kulağında.
Aylardır Milli Eğitim Bakanlığı’nda oturanların duyacağı, bileceği şekilde Yedidalga İlkokulu’ndaki tehlikeyi dile getirip duruyoruz, ancak kıpırdandılar, ama o da keyiflerinden değil, mecburiyet hissettiklerinden...
Ağır bir dille konuşmaya, eleştirmeye başlamasak, kıpırdanmayacaklardı.
Doğu tarafındaki okul binasının üzerinde kurulu olduğu toprak parçacığını genişliği topu topu 20 santim olan bir beton istinat duvarı tutuyor.
O incecik beton istinat duvarının taşıdığı ağırlık ise binlerce ton ve çökme ihtimali de çok yüksek, zaten orayı gören mühendisler de büyük tehlike olduğunu söylüyorlar.
Uzun ve yoğun bir yağmur yağsa, toprak iyice ağırlaşsa, o betoncuğun hiçbir koruyucu özelliği kalmaz, üzerindeki yükle birlikte pat diye çökebilir.
İstinat duvarı çökerse, üzerindeki koca bina da içinde çocuklarla birlikte aşağıya doğru devrilecek, tam anlamıyla bir felaket yaşanacak.
Peki sorumlusu kim olacak!!!
O abuk subuk inşaatı yapan mı, yapılmasına göz yuman mı, yoksa bu abuk subukluk bilgisine geldikten sonra aylarca, hatta senelerce kılını bile kıpırdatmayan ilgili bakanlığın yine ilgili görevlilerinin tümü mü, yoksa bu kepazelikte paydaş olanların tümü birden mi!!!
İstinat duvarının bittiği yerde de toprak bir duvar var, boydan boya çatlamış, her an aşağıya düşme tehlikesi var, eğer çocuklar altında oynarken düşerse tam bir felaket yaşanacak.
Okul müdürü çare bulmak için uzun zamandır ter ter tepiniyor, hatta çocukların aşağıya inip tehlikeli yerlerde dolaşmaması için kendi çapında tedbirler alıyor, ama yetmez, gözden kaçan bir çocuk oralarda dolanırken bir facia yaşanırsa, bunun hesabını kimse veremez...
Okul aile birliği de aynı dertle uğraşıyor.
En nihayet, geçen gün o beğenmedikleri TC Elçiliği’nin bugün adını bile değiştirdikleri yardım heyeti yetkilileri duruma el attı da durumu yerinde incelediler ve tedbir alınması için gereken adımların ilkini attılar.
Umarım bu soruna en acil şekilde çözüm getirirler, aksi takdirde bir felaket yaşanırsa, bunun sorumluluğu doğrudan doğruya Cemal Özyiğit ve ekibinin omuzlarında olacak, çatır çatır hesabını da verecekler.
Uyarmadı demeyin!