Basın Bildirisi:
5 Haziran, yüzü aşkın ülke tarafından “Dünya Çevre Günü” olarak kutlanmaktadır. Çevre Günü, Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği tarafından 1972 yılında Stokholm’da gerçekleşen konferans sonucu doğmuştur. Bu günün temel amacı, ülkelerdeki çevre bilincini artırmak, politikacıların çevre konusuna dikkatlerini çekmek ve çevreyi de göz önünde bulundurarak, hareket etmelerini sağlamaktı.
Doğal kaynakların hızlı tüketimi, sera olayına neden olan gazların üretiminde artış ve buna bağlı iklim değişiklikleri, kullanılabilir su kalitesinde düşüş, akiferlerin kirlenmesi, denizlerin kirlenmesi, biyolojik çeşitlilikte azalış dünyadaki sorunlardan bazılarıdır. 2021 yılı teması; gıda israfının, çevre üzerine olan olumsuz etkilerine odaklanmıştır. Bu yıl, “Ekosistem Restorasyonu” teması belirlenmiştir. Ekosistem restorasyonu, doğayı sömürmekten iyileştirmeye gitmek için hasarın önlenmesi, durdurulması ve tersine çevrilmesi anlamına gelmektedir. Ormanlardan tarım arazilerine, dağların tepesinden denizin derinliklerine kadar milyarlarca hektarın canlandırılması misyonu olan ‘Ekosistem Restorasyonu On Yıl’ girişimi başlatılmıştır. .
Ülkemizde ise çevre sorunları her geçen gün artmakta ve insan sağlığını tehdit etmektedir. Özellikle pandemi süresince kamu denetimlerinin ve haliyle çevre denetimlerinin etkin ve sürekli yapılamaması var olan sorunları körüklemiş, yeni sorunları da beraberinde getirmiştir. Atık su kirliliği, su kaynaklarının yönetilememesi, katı atıkların kontrolsüz bertarafı, Elektrik santrallerinin yarattığı hava kirliliği, CMC Maden Atıkları, deniz kirliliği, plansız yapılaşma gibi sorunlar, çevre sorunlarımızın sadece bir kısmıdır. Üstelik mevcut olan çevre sorunlarına kalıcı çözümler getirilemeden ne yazık ki her geçen gün yenilerinin eklenerek arttığını görmekteyiz. Ülkemizdeki çevre sorunlarının temel nedeni etkin ve sürdürülebilir çevre politikamızın olmamasından ileri gelmektedir. Bu nedenle Çevre, göz ardı edilerek birçok siyasi politika uygulanmakta, temel hedef olan sürdürülebilir kalkınma için sürdürülebilir çevre kavramı hiçe sayılmaktadır.
Sağlığa en çok ihtiyaç duyduğumuz bu günlerde sağlığımızı tehdit eden çevre sorunlarıyla baş etmek zorunda bırakılıyoruz. Örneğin atıksularımızın yarattığı kirliliğe ülkemizin bir çok bölgesinde rastlayabiliyoruz. Septik tanklardan ve emici kuyulardan toplanan vidanjör sularının çöp alanlarına , dere yataklarına ve hatta korunmaya muhtaç sulak alanlarımıza deşarj edilmesi sonucu oluşan kirlilik sağlığımızı tehdit etmekte denizlerimiz ve yeraltısuyu gibi doğal kaynaklarımızı kirletmeye devam etmektedir. Özellikle denizlerimizde meydana gelen kirliliğin boyutlarının yapılan tüm uyarılara rağmen halkın bilgisine getirilmemesi ve mikrobiyolojik deniz suyu tahlillerinin yapılmasında geç kalınması halkın göz göre göre sağlığının tehlikeye atılmasına neden olmaktadır. Katı atık olarak adlandırdığımız çöpler ise hala daha yerel yönetimlerimiz tarafından ideal bir şekilde toplanamamakta ve bertaraf edilememektedir. Üstelik de bu alanlarda dönem dönem çıkan ve hatta bazen çıkarılan yangınlar sonucu oluşan hava kirliliği sağlığımıza geri dönülemez şekilde zarar vermektedir. Elektrik santrallerimizde de durum farklı değildir. Yıllardır havamızı kirleten bu santraller için kalıcı çözüm istencimiz artarak devam etmektedir. Hava ve su gibi kirlenebilen bir doğal ortam olan topraklarımız her geçen gün kirlenmeye devam etmekte, Ülkemiz her geçen gün ormansızlaşmaya doğru gitmektedir. Bütün bunlar yanında bir çok çevre suçu işlenmekte, ve ne yazık ki bu suçların çoğu cezasız kalmaktadır
Ülkemizde kalkınmaya ve kentleşmeye paralel olarak çeşitli çevre sorunları meydana gelmiştir ve gelmektedir. Maliyeti çok yüksek olan çevre kirlenmesinin ortadan kaldırılması için, öncelikle devletin ve yerel yönetimlerin üzerlerine düşen tüm görevleri yapması gerekmektedir. Ancak çevre problemlerinin, tek tek hepimizin üzerinde düşünmesi ve mücadele vermesi gereken hayati bir sorun olduğu da bilinmelidir. Çevre yönetimi bir bütündür. Bu nedenle gerçek bir çevre yönetimi Halk ile Yönetenlerin ortak çabası ile mümkün olabilecektir. Sürdürülebilir bir çevre politikası belirlenmelidir. Etkin bir politika; Çevre konusunda eksik yasa ve tüzüklerin çıkarılması, yasayı yürütecek uygulayacak ve denetleyecek sistemin tüm kurumların mekanizmalarına yerleşmesi, caydırıcı cezalar ile “Kirleten Öder Prensibinin” işlemesi, çevre bilincinin artırılmasına yönelik çalışmaların yapılması ve bu adada yaşayan herkesin çevreyi sahiplenmesi ile mümkün olabilecektir. Unutulmamalıdır ki güçlü bir siyasi irade önderliğinde bu çerçevede yürütülecek bir çevre politikası ; çevrenin iyileştirilmesini , dolayısıyla da refah seviyemizin yükselmesini beraberinde getirecektir. Çevre adına yönetimin, izleme ve denetimin hükümetlerimizin tarafından daha etkin bir çevre politikası çerçevesinde yürütülmesi kaçınılmaz bir gerçektir. kaliteli ve temiz bir çevrede ,yaşamak herkesin Anayasal hakkıdır.
Umarız ki, önümüzdeki yıllarda, halkımız ve daha duyarlı idarecilerimizle daha sağlıklı ve daha temiz bir çevrede yaşarız.
Saygılarımızla,
K.T.M.M.O.B. Çevre Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu