Dün insanlığımdan bir kez daha utandım. Detay’ın bugünkü manşeti ülkenin fotoğrafını tam anlamı ile ortaya koyan bir manşet. Yaşı henüz 4 olan, umutları, sevinçleri, hayalleri ile geleceği kucaklamak isteyen bir bebeğin trajik durumunu, ülke ölçeğinden anlatıyoruz. Oysa Facebook üzerinden binlerce kişi tarafından beğeni alan, yani internet sözlüğünde,” destekliyorum”,” farkındayım” ifadesine denk gelen bu tutum, maalesef bu minik canı kurtarmaya yetmiyor. Aranan para 40 bin TL. Birçok kişi için çok büyük bir para değil belki. Birlik olsak, tek yürek olmayı becersek, 40 bin TL, özellikle Ramazan Ayı’nın sonuna yaklaşırken, çok daha kolay bulunabilir ve bir bebek, yeniden yaşamla kucaklaştırılabilir… Oysa Facebook üzerinden, paylaşılan haberin, bin beş yüz dolayında “beğeni” aldığını görmek ve detayları gördüğümüzde, bir anlam ifade etmediğine tanık olmak insanı üzüyor. O haberi internet üzerinden her okuyan kişi 20 TL verse (toplamda en az 1.500 kişi) 30 Bin TL toplanmış olacaktı. Yani Facebook üzerinden “Like” tuşuna basmakla dünya kurtulmuyor. Bir bakıyorsunuz Facebook kahramanları, internet üzerinden çevre sorunlarını tartışıyor. Bu tartışmalar zaman zaman kıran kırana geçiyor. Hatta yaratıcı fikirler, idealist düşünceler, sistemi sorgulayan, yargılayan ülkem insanları iş eyleme gelince, sanal dünyadan gerçeğe dönmek gerektiğinde sus pus oluyor. Ötesinde siyaset, devrim, çözüm isteyenler sokağa inmeye cesaret edemiyor. *** Bu ülke batıklar ülkesi. Batık gemi müzesindeki batık bile yaşam koşullarımızdan çok çok daha değerli. Hürbank, Yurtbank, Finansbank, Everestbank, Kıbrıs Kredi Bankası, Kıbrıs Endüstri Bankası, Akdeniz Garanti Bankası ve diğerleri… Batık iş insanları, batık resmi hava yolu şirketi, batık belediye, batık vatandaş. Spor kulüpleri batıyor, oteller batıyor hatta yaşamımız batıyor. *** “Her şeyi devletten beklemeyin” sözünü çok sevmeme karşın, devletin sahip çıkamadığı toplumun, ülkeye, insana, ilişkilere, aile kültürüne zarar verdiğine tanık oluyoruz. Geçtiğimiz günlerde 18 yaşındaki bir gencin külhan beyliğine tanık oldum. Bir yanlış anlaşmanın, enerjisini kanalize edemeyen bu bahsettiğim genç tarafından onlarca kişinin kolaylıkla uzlaşılabilecek bir olaya karıştığını ve büyütüldüğünü, hatta “seni mahvederim, sevdiklerinle vedalaş, seni evinden alırım ve öldürürüm” şeklinde, yine bu genç tarafından ifadeler kullandığını gördüm. Bu elektriklenme ile polisin en alt seviyeden, en üst seviyeye kadar seferber olduğunu izledim. Tamam, her şeyi devletten beklememek gerek ama aklı başında, enerjisini spora, kültüre, sanata, ekonomiye aktarabilecek gençlerimizin nasıl olurda tehditkar ifadeler ile yüreklenebildiği beni endişelendirdi. Şu sıralar Türkiye’deki bonzai türü sentetik uyuşturucu mücadelesini, haberlerden takip ediyorum ve gülüyorum. Bizim polisimizin yıllardır savaştığı, önünü kesmeye çalıştığı bu uyuşturucu yeni yeni Türkiye’de keşfedilmiş olacak ki orada popülerleşti. Gençleri eğitim olanakları, iş imkanları ile meşgul edebilsek, sorumluluk sahibi yapabilsek, tüm olumsuzlukların çok daha kısa sürede bertaraf edileceği inancındayım.