Kanın Laneti…

Kıvanç BUHARA

Arabistan’dan gelen toz bulutunun ardından, sonunda yağmur yüzünü gösterdi! En fazla da ağaçlar için sevindim… Özellikle, toprak yolların kenarlarında bulunan ağaçların yeşil yaprakları tozdan görünmez olmuştu. Az da olsa yıkandılar, temizlendiler! Temiz bir soluk aldılar! Arkası gelir mi? Sel felaketine neden olmadan, tüm pisliğimizi temizler mi? Ana yollarımızın kenarlarına atılan pet şişeler, kola kutuları, naylonlar ve çöpler, yağmur suyu ile köprü altlarına ve arklara sürüklenince, etraf biraz daha temiz görünecek! Utancımız azalacak, yüz kızarıklığımız dinecek az da olsa… İkinci sevincim yaban hayatı içindir… Çobanların ovalara koydukları su depolarından korkarak içerek hayatta kalmaya çalışan kuşlar adına sevindim! Şimdi, küçük su birikintilerinden doya doya su içecekler! Su birikintilerine dalarak yıkanan kuşların sevincine hiç tanık oldunuz mu? Ufak kanatçıklarını açarak daldıkları göletçiklerde, gagaları ile tüylerini nasıl temizlediklerini hiç gözlemlediniz mi? Ne anlatılmaz bir mutluluk ve yaşam sevinci… *** Geçen günlerde bir arkadaşım anlattı! Yağmur damlaları düşerken, yılanın nasıl su içtiğini görmüş… Ağzını açar, gökyüzüne doğru çevirir, su damlalarının ağzına düşmesini beklermiş. İlk suyu içtiği zaman oluşan zehri çok öldürücüymüş! Toprağın ıslanması ile birlikte; kene, pire, bit gibi asalaklar da kaybolur, özellikle yaban tavşanlarının ölümüne sebep olan keneler toprak altından çıkamaz… *** Senfoni orkestrasının çaldığı hüzünlü bir “ sonbahar “ keman konçertosundan yayılan sesler gibi, toprağa düşen yağmur damlaları; körelmiş, beton kesmiş, kaşarlanmış vicdanlarımızı yıkar mı? Yıkanıp aklanır mı toprağa akan günahsız insanların kanı? Dün yağmur bulutları, Ak denizin üstünden uçarcasına Suriye’ye doğru gittiler! Oralara yağdı mı, bilemiyorum? Kanın aktığı yerde, uzun yıllar tohumlar çimlenmez, otlar bitmezmiş… Toprak ana küsermiş yağmura, suya ve berekete! Bir zamanlar, Çok eski devirlerde, Mesarya ormanlarında ceylanlar,  karacalar, geyikler dolaşırmış! Kan akınca bu topraklara, Ve isyan edince yer kabuğu katliamlara, cinayetlere; Mesarya çölleşmiş, yüzümüze tükürürcesine! *** Şu sıralar, hortlaklar homurdanmaya başladılar yine… Böğürtüleri yerin altından geliyor, sinsice! Daha çok kan akıtacaklar ki can çekişen kurumuş toprağa, Daha çok vuracaklar ki cana, canana, Barışa dair ne varsa, Bir daha yeşermesin buralarda…