Yıl 2014 yılıydı. Ahmet Davutoğlu ismi kimsenin aklının ucundan bile geçmezken birden Türkiye’de Başbakan oldu. ABD yanlısı bir isimdi. Türkiye’nin politikası da ayni paralellik doğrultusundaydı. Recep Tayyip Erdoğan’ın BOP’unEş başkanısıfatı ile anılmaya başlanması sonrasında,Suriye ile iyi giden ilişkiler ve kardeşim Esat paralelliğindeki politika, birden değişime uğradı. Kardeşim Esad politikası, birden kafası ezilmesi gereken, Esed politikasına dönüştü.
2014 yılında Davutoğlu Başbakan olurken, 2015 yılında da KKTC’de Akıncı Cumhurbaşkanı oldu. Akıncı, uzun zaman Amerika’da kalmış, kızı orada evlenmiş birisi olması nedeniyle,Davutoğlu ile ayni paralellikte politika izleyeceği nedeniyle, kanımca KKTC Cumhurbaşkanı olması birilerini rahatsız etmeyeceği için o makama getirilmesine pek ses edilmedi.
Obama döneminde, hem Türkiye’de hemde KKTC’de ABD yakını politika izlenirken ve ABD Dışişleri Bakanı Hilary Clinton, ABD’de gerçekleşen Türkiye – ABD İşadamları toplantısında biz Türkiye’ye bölgede bir model uygun gördük. Türkiye bölgede gelişmekte olan radikal İslam’a karşı Ilımlı İslam için yardım ediyoruz. Buna paralel olarak da Kıbrıs’ın Kuzeyine de ayni model için destek verdik demiş ve Türkiye – ABD politikalarının bu noktada bir olduğu mesajını verdikten sonra patlayan Gezi parkı olayı ipleri gerdi.
Sonrasında faiz sihirbazı George Saroz’un Türkiye ekonomisi üzerindeki oyunları ve en sonda 15 Temmuz kalkışma harekâtı, Türkiye’yi, Rusya’ya yaklaştırdı.ABD yanlısı Davutoğlu görevden alındı. Sonrasında, Akıncı’ya yönelik söylem ve tavırlar değişti. İpler gerildi ve son aşamada rahatsız edici boyutlara kadar geldi.
ABD’nin müttefik bir ülkeye yakışmayacak tarzda yarattığı olaylar. PKK’nın Suriye silahlı kolu, YPG ile Suriye’deki siyasi kolu PYD’ye lojistik destek vermesi sonrasında şımaran YPG ile PYD, sınıra yerleşerek terör faaliyetlerini sürdürdü. Sonrasında işi abartı derecesine vardıran ABD, bunlara silahın yanısıra, eğitim de vererek yarı ordu şekline soktu.
PKK’ın, uyuşturucu ticareti yaparak elde ettiği para ve emperyalist güçlerin katkıları ileTürkiye’de iç savaş çıkartma girişiminde bulunarak bu durumu yıllarca sürdürmesi bardağı taşırdı ve Türkiye’nin güvenliği için Suriye’ye girmesine neden oldu.Tabi Türkiye’nin harekâtı, oralara silah satan ve hatırı sayılır gelir elde eden, bunun yanısıra, Türkiye’yi ekonomik ve askeri yönden de güçsüz bırakılmasını isteyen büyük devletleri memnun etmedi.
Türkiye, diyalog yerine silah gücü ile Suriye’ye girmesine girdi. Tamam, da,o bölge geniş ve kontrolü oldukça zor.Oraları parmaklayan ülkede çok.Ara bölgeye 1 milyon insan yerleştirileceği söyleniyor. Türk Ordusunun o bölgenin çeşitli yerlerine gözlem noktaları olacağı açıklandı.Peki, Türkiye’nin harekâtından mutlu olmayan ve sürekli eleştiren,‘Batı’maddi yardımda bulunmazsa bu iş nasıl olacak dersiniz?
Türkiye harekâtı, ABD ile varılan mutabakat nedeniyle, şimdilik donduruldu. Ancak bir sürü soru, kafalarda cevap bekliyor. Örneğin,Rusya, Humeyn üssünde, PYD - YPG yetkilileri ile gizli olarak neler görüştü? Sonrasında,YPG’nin Suriye rejim ordusunun 5. Kolordusu olacağı açıklanarak Suriye Rejim Ordusuna dâhil edilmesi sonrasında neler yaşandı.
ABD’nin, Türkiye’nin gerçekleştirdiği harekât sahasındaki bir üssünü,harekât devam ederken, F 18 savaş uçakları ile mühimmat ile birlikte neden yerle bir etti. Trump’ın, Erdoğan’a tehdit dolu mektup yazıp, sen binlerce insanın katledilmesinden, bende Türk Ekonomisini yerle bir edilmesinden sorumlu olmayım. Sert bir adam olma aptal olma dedikten ve Erdoğan’ı aptallık ile suçlamasından sonra, bildiğimiz Erdoğan neden bu sözlere cevap vermeyip, sineye çekti? Ve sonrasında ayni ABD neden Erdoğan’a,YPG’nin sözde generali ‘Mazlum’ ile görüş dedi. Bence bu soruların cevabıhavada kalmamalı.
Birde eski ÖSO şimdiki Suriye Milli ordusu konusu var. Bu birlik, Türkiye’ye destek veriyor tamam. Ama onlarda pek temiz bir birlik değil. El Nusra gibi radikal dincilerin bir başka kolu olduğu söyleniyor. İdlip’te kestikleri kelleler, vurdukları insanlar sosyal medyada paylaşılıyor. Ama denize düşen yılana sarılır misali Türkiye bunlar ile kol kola girdi. Türkiye bombalıyor. O alan boşalınca bunlar o kasabaya giriyor.
Türkiye tarafı, Suriye’nin Toprak bütünlüğünden yana. Hatta rejimin,Membiç ve Ayn El Arap yani Kobani’yi kontrol etmesine karşın Cumhurbaşkanı Erdoğan orası onların topraklarıdır diyerek, rejim askerlerinin orada olmasına karşı olmayacağını söyledi. Bu noktada neden Esad ile diyalog içerisine girip bu konuyu çözme girişiminde bulunulmuyor. Akıncı bunu dile getirdiği zaman yüksek perdeden saldırıya geçilmesi sonrasında, ABD ve Rusya ile başlatılan diyalog, bu noktada Akıncı’yı haklı çıkartmıyormu?
Erdoğan’ın, Salı günü Putin ile önemli bir görüşmesi var. Ve muhtemelen, Mümbiç, Kobani ve Kamışlı yöresinde rejim ordusunun kalması yönünde anlaşmaya varılacak. Peki,bugüne kadar akan kanlara yazık olmadı mı? Esad geçmişte, YPG,PYD’yiterörist olarak ilan etmiş ve bunu BM’ye bildirmişti. Ancak yanlış politika ve diyalog reddi nedeniyle, gelinen noktada, Esad terörist ilan ettiği YPG’nin Suriye’nin 5’nci Kolordusu olması konusunda PYD ile anlaştı. Ve YPG ile birlikte hareket ederek, onlara giydirdiği üniforma ile onları Mümbiç’e soktu. Kobani’nin varoşlarına getirdi. Kamışlı’ya kadar soktu.Bu konuda Rusya ile nasıl bir anlaşma yapılacak?
Bence,ABD, Rusya ve Türkiye anlaştı. Suriye’ye Türkiye’ye belli bir yere kadar girme izni verildi. Rakka bölgesindeki petrol rezervleri Suriye’ye dolayısıyla Rusya’ya bırakılacak. Kobani ve Mümbiç’de rejim güçlerine bırakılacak. ABD belli bir bölgede kalacak. ABD Başkan Yarımcısı Pence ile Dışişleri Bakanı Pompeo Türkiye’ye geldi. Kapılar arkasında anlaşmaya varıldı.Peki, son zamanlarda Kıbrıs’ı ağzından düşürmeyen ve burada bir çözüm istediğini dile getirip, BM’yi harekete geçiren. Ayrıca Akdeniz’de belli bölgelerde, Türkiye’nin petrol arama ve sondaj çalışması yapmasına sessiz kalan ABD, Türkiye ile kapalı kapılar arkasında Kıbrıs için neler konuştu? Bir konuşma olduysa, neler vaat edilip neler karşılığında nelerin yapılması istendi?Çok bilinmeyenli bir denkleme dönüştü.
Suriye’de, mesele Kürt sorunu veya Kürtler değil. Mesele terör ile Türkiye’yi yıpratmak ve iç savaş çıkartmak sorunuydu. Türkiye’nin, bence politikalarını yeniden gözden geçirme vekişisel politikalar ve tek kişinin almakta olduğu karar ile hareket etmek yerine, geniş ve çoğulcu katılım politikaları üretme zamanı geldi kanaatindeyim.