Güpegündüz Kıbrıs’ın kuzeyinde iki silahlı kişi başlarında kar maskeleri ile Kooperatif Merkez Bankası’na ait üç milyon Türk Lirası’nı silah zoru ile çalıp ortalıklardan kayboldu. Soyguncuların ortalıktan kaybolması ile birlikte polis alarıma geçti. Günlerce soyguncuların izini sürdü. Medyaya doğru / yanlış bilgiler servis edildi. Tutuklamalar oldu. Tutuklananların bir kısmı serbest bırakıldı. Ardından ikinci tutuklama dalgası yaşandı. Bir polis memuru ülkeyi terk etti. Zanlı olduğu iddia edildi. Ardından tam on iki gün sonra çalınan üç milyon Türk Lirasının küçük bir kısmına ulaşıldığı iddia edildi. Çalınan paranın büyük kısmı ise ortada yok. Zanlıların soygunda kullandığı silah/silahlar da ortada yok. Soygunda kullanılan kar maskeleri ortada yok. Zanlıların avukatı mahkemede önemli iddialarda bulundu. Hemen ardından bazı polis memurlarına çalınan paranın küçük bir kısmı bulundu ve mesele çözüldü diye ödüller verildi. Adeta toplumun ve medyanın gözlerinin önüne bu meseleyi çözdük imajı çizilmeye çalışıldı. Demokrasisi gelişmiş ülkelerde hiçbir zanlı mahkeme tarafından suçlu olunduğu kayıda geçirilmeden suçlu ilan edilemez. Ama bilirsiniz burası asker kokulu 1983 anayasası ile idare edilen, bir de Avrupa Mahkemelerinde Türkiye’nin alt yönetimi olarak da kabul edilen bir yer. Buralarda mahkeme tarafından henüz suçu sabit olunmayan zanlılar adeta düzenlenen ödül töreni ile suçlu oldukları sabitmiş gibi afişe edildi. Şimdi soru şudur… Ya yarın mahkeme zanlıları serbest bırakırsa n’olacaktır? Güpegündüz silahlı soyguncular tarafından çalınan paraların da büyük kısmı ortada yoktur. Yoksa bu mesele de bu ada yarısında faili meçhul olarak mı kalacaktır? Çok Konuşulan
Asim Akansoy
Kamuoyu yoklamasını siyaset oluşturmak için kullanacaksak işimiz iş. Gerçekten akıl alır değil. Eğer meselemiz herhangi bir seçimde sadece ve sadece kazanmak ise, o zaman her seçim öncesi araştırma yapılır, en popüler olan saptanır, o seçime de bir şekilde girilir. Her seçim için de bir popüler sevdalı bulunur evelallah aday yapılacak. Ne güzel...yaşasın böyle yöneticilik... Bunun adı siyaseti hiçleştirmektir. İçini boşaltmaktır. Kamuoyu araştırması bir araçtır, amaç olamaz! Hele bir sol partide asla olamaz. Ne için araçtır, toplumun eğilimini saptamak için... Verdiğiniz kararı ileri götürmek için, hata yapmamak için, toplumu iyi okumak için, hassasiyetlerini, dönemsel beklentilerini, ölçmek için çok önemlidir. Ancak ağırlıklı kriter değildir. Günümüzde ağırlıklı olarak sağ parti yönetimleri, kamuoyu yoklamalarını kendi kitlelerini yönetmek için -mış gibi yaparak çok iyi kullanıyor. Gerekçe oluşturuyorlar, yapıyorlar bir işi yönetmek adına. Genel tespit de şu oluyor, zaten parti oyları cepte, acaba kararsız seçmen ne diyor? Bu bilinen bir gerçek. Kararsız oyları ya da merkez oyları dikkate almak üzerine yoğunlaşan bir karar organının kendini aslında baştan reddederek, kendine ters düşerek maçı baştan kaybettiğini çok yakın tarihimiz bize gösterdi. Hani üstelik araştırmaların güvenilirliği ile ilgili son zamanlarda yapılan haklı tartışmaları da bir yere not etmek lazım. Daha dün aynı metotlarla yola çıkılıp duvara vurulmuşsa ve bugün aynı akılla hareket ediliyorsa, ben buna yazacak bir şey bulamam. Bu durum acaba kaç metreden ofsayta düşmek demektir. Üstelik yöntem itibariyle araştırma var araştırma var... Karar verememek bir siyasi hastalıktır. Ne istediğini bilmemektir, yönetememektir. Doğru ile yanlışı karıştırmaktır, rotayı şaşırmaktır. Siyaseten toplumsal beklenti, ilke ve prensipleri unutmaktır. Mesele bu. Kendi kapasitesini yok sayan (ya da yok eden) bir siyasi hareket, araştırma sonuçları ile yol yapacaksa gerçekten vay halimize. Ya da buna kimin ne hakkı var?
Ulas Gokce
Bu sabah bir keklik yolumu keserek karşıya geçti. Biraz komik ama güzel bir yaratık. Etrafta kekliği vuracak veya arabayla ezecek birileri yoktu. Gözlem sonucu: vahşi doğa sabah uyuyor
Mustafa Karadayı
Olamaz böyle bir sıcak 45 derece Lefkoşa