İnsana dair olguların her gün biraz daha geriye itildiği, kültürel değerlerin asgariye indiği, “biz” değil, “ben” in öne çıktığı bir çağda yaşıyoruz. Doğruluk, adalet, iyilik, vefa, dostluk vb. soyut kavramların hayatımızda acaba ne kadar yeri vardır? Bütün bunlar aslında göreceli kavramlar... Bireyciliğin tavan yaptığı böyle bir zamanda örneğin “iyilik” kavramının bizim için anlamı nedir? Kimin için ne kadar iyiyiz?.. Nedir iyilik ve niçin yapılır?.. Gerçekten zorda olana yardım etmek için mi? Kendimizi rahatlatmak için mi? Tanrı bilsin diye mi?. Yapılan iyiliğin derecesini ölçüp biçen kim? Vicdanımız mı? Toplum mu? Tanrı mı?.. Acaba iyilik yapıp da bu dünyada -veya varsa ötekinde- hiçbir karşılık almayacağımızı bilseydik tavrımız ne olurdu? Bunların hepsi iyilik bulmak için iyilik yaptığımız sonucuna çıkarmıyor mu bizi? Peki, bunun tam aksi; iyilik yapıp karşılığında kötülük bulmak olursa tavrımız ne olur? Aslında iyiliğin makbulü karşılık beklemeden yapılanı olsa da içimizden hep bir gün bunun karşılığını göreceğimizi düşünürüz. Yine de karşılığını beklesek beklemesek, karşılığında kötülük görsek görmesek, iyilik; ruhumuza pozitif enerji yükleyen, rahatlatan, huzur veren bir duygu ve davranıştır. Dünya denilen bir gezegende, ayni yolda ama farklı hayatları yaşayarak geçiyor ömrümüz. Tanrının tüm yarattıklarına nasıl merhamet ettiğini, nasıl sabırlı olduğunu düşününce, insan olarak her canlıya şefkat ve sevgiyle yaklaşmak hiç de zor olmamalıdır. Esasen bütün toplum kuramları, ahlak felsefeleri bireylerin birbirlerine olan sorumluluklarını anlatır. Ancak ne yazık ki bu iyi duygularımızı istismar edenler, kötüye kullananlar da var. Merhamet ve şefkat çok yüce ve asil duygulardır da sonu bazen hayal kırıklığı da olabilir. İşte tam da bu noktada Nietzsce’nin “merhameti öldürün” sözleri çınlıyor kulaklarımda. “Merhametten maraz doğar, kimseye acıma, acınacak hale gelirsin” diyor bir başkaları. Peki de merhameti öldürmek mümkün mü?. Hele içiniz inanç ve sevgiyle doluysa!.. Merhamet!.. Kelime anlamı esirgemek ve korumak.. Bütünü yok sayarak parçanın varoluşu nasıl imkansız ise bireyin de toplumun bir parçası olarak tek başına var olması imkansızdır. Bu yüzden toplum halinde yaşamanın bir gereği de yardımlaşma olmalıdır. Ama bunu yaparken yardım edilen insanın karakterini tanımaya çalışmak da gerekir. Her ne kadar yapılan iyiliğin karşılığı beklenmese de; merhametten ileride maraz doğmaması için bunu yapmak zorundayız. Esasen kıymet bilmeyen, aksine iyiliğinize karşılık sizi üzecek davranışlarda bulunan böyle insanlara yardım etmek, onlara kötülük yapmakla eş anlamlıdır. Çünkü hayatta sadece almasını bilen bu tip insanlar bu davranışımıza devam ettiğimiz takdirde vermek fiilini asla öğrenemeyecekler; hatta kendilerini çok akıllı, karşılarındakini enayi sanacak kadar ileri gideceklerdir arsızlıklarında. ***** Her insan kendine olan yolculuğunda, tevazu, sevgi, saygı ve empati ile ilerlediği takdirde, kendine olan saygısı ortaya çıkar. Dünyadaki canlıların en değerlisi insansa, insanın en değerli olanı da; iradesi ve aklı ile iyiyi, doğruyu, güzeli seçebileni, fikirleriyle barışık olanı, doğruluktan şaşmayanıdır Hepimizin çoğu zaman yapmayı unuttuğu, önemsiz sandığımız, ama aslında çok önemli olan bir detay, bir ayrıntı vardır… Kendimizi sorgulamak!.. Her gece, gün içinde yaşadıklarımızın bir bilançosunu yaparak, kendimizi tarafsızca sorgulamayı başarabiliyorsak, hatalarımızdan dolayı vicdanımızı rahatlatacak kulplar bulmak yerine onları düzeltme yolunu seçebiliyorsak ve sabahleyin aynada kendi yüzümüze utanmadan bakabiliyorsak, onurlu yaşamaya azmetmişiz demektir. Fakat maalesef günümüzde onurlu ve erdemli yaşamak suç oldu. “iyi” nin kelime anlamı “enayi” oldu. İnsana verilen değer maddiyat ve mevki ile ölçülür oldu. Güven denen kelimenin içi boşaltıldı, dostluk sadece lafta kaldı. Öyle insanlar tanıdık ki, gerek sözleri gerekse yazdıkları ile laf ebeliğinde ne kadar mahir olduklarını gösterirlerken; iş, o söylediklerini veya yazdıklarını uygulamaya gelince bunun tam aksi davranışlarla karşımıza çıktılar ve bizi hayretler içinde bıraktılar. Başkalarına dürüst olmayan bu insanlar, aslında kendilerine dürüst olmadıklarını keşke bilselerdi.