2004 yılının kasım ayıydı. Bayrama bir hafta vardı. Bayram hafta sonuna denk geldiği için, fazla tatil yoktu. O yüzden de, ilk kez bayramda, Türkiye’deki ailemin yanına gidip gitmemekte kararsızdım. En sonunda, aylar öncesinden aldığım uçak biletimi, arife gününe bir gün kala iptal ettim. O gece yarısı, babamı kaybettik. Bir gün önce gitmiş olsaydım, vedalaşma fırsatı bulacaktım babamla. Oysa arife sabahı cansız bedeni ile vedalaşmak ve mezar taşı ile bayramlaşmak nasip oldu. Elbette ki; gitmiş olsaydım sonuç değişmeyecekti. Hatta, yıllarca her bayram ziyaret etmeye özen gösterdim. Ancak, yine de, son bayramda buluşamamak ve vedalaşamamak çok üzdü beni. Meğerse, ne çok söyleyeceğim şey varmış ertelediğim. Ne kadar, az sarılıp, koklamışım. Sanki hiç gitmeyecekmiş gibi, nasılda ertelemişim, sevgiye dair her şeyi. Gerçi, sevildiğinden şüphesi olmadan gitmiştir eminim ama hasretle gittiği kesin. O yüzden de hayatımda, tek “keşke” dediğim olay budur. Bayram sabahı, bu hüzünlü olayı, sizinle neden mi paylaştım? Hani, hala daha sevdiklerinizin yanına gidip bayramlaşmamışsanız, kendinize hayatınızın en önemli şansını, bir kez daha verin diye. Hayatımızda yaptıklarımızın, tekrarını bulmak mümkün ama, bazen hayat, sevgiyi telafiye ya da bir af dileyişe, ikinci bir şans, sunmuyor ne yazık ki. Sevgi tadında bir bayram olması dileğimle, herkese iyi bayramlar ve “keşkesiz” günler diliyorum.