Kıb-Tek diye diye dilimizde tüy bitmişti !..

Taner ULUTAŞ

Dinazorlar devrinden sonra Yontma Taş Devrinde, sonrasında da Cilalı Taş devrinde, en sonda İletişim Çağı olarak nitelediğimiz günümüzde sürekli olarak, yahu bu Kıb-Tek’tebirşeyler oluyor. Oralara birileri göz atsın diye diye dilimizde tüy bitti. Sonrasında o tüyler kıl oldu ve onları budamak için cımbız yerine saç kesme makinesi kullanmak zorunda kaldık.

Kıb-Tek’te yaşananları daha hiçbir arkadaşım kaleme almazken gündeme taşımaya başlamıştım. Yazdıkça siyasi erkin olaya el atacağını ve soruşturma başlatacağını ummuştum. Umut fakirin ekmeği ye babam derler ya, biz o ekmeği yedikçe hesaba alın dediklerimiz bıyık altından bize gülücükler gönderdi. Boşuna kürek çekme diye de haber yolladı. Dayandıkları siyasi duvarın kerpiç olmadığını, siyasetin sağlam demirleri ile örülmüş beton korugan olduğunu fark ettik. Etmesine ettik de pilavdan dönenin kaşığı kırılsın diyerek yapılanları gözler önüne sermeye çalıştık.

Önce, Kıb-Tek’te bazı kesimler arı olmuş, çiçekten çiçeğe konup bal alacağım diye uğraş veriyor dedik.  İhale Yasasından bir gün önce 8 ihaleyi alel acele açıklayarak ihale yasası dışında bırakmaya çalıştılar dedik. Duyan dinleyen olmadı. Daha sonra bu ihaleler ertelenerek bir bir hayata geçirilmeye çalışıldı.

Sonra akıllı sayaç ihalesi ortaya döküldü. Yönetim Kurulu Başkanı İsmet Akim’di. İhale şartnamesini hazırlayanlar bir maddeyi diğer madde götürdüğü için şartname bir şirketi işaret ediyor deyince, İsmet Akim, Sayıştay salonunda elektrik müteahhitleri ile basının önünce bir toplantı yaptı ve doğrudur diyerek ihaleyi iptal etti. Sonrasında birçok muslukları kapatarak birilerinin kovasına akan suyu kesti. Veya kesmeye çalıştı. Hatta bir defasında muslukları kapattıkça başka yerden patlaklar veriyor. Hepsine yetişemiyoruz diyerek bana serzenişte bile bulunmuştu.

Akim, tahsilatı %98’ler seviyesine çıkararak sürünerek gitmeye çalışan Kıb-Tek’i süzülerek gidenler seviyesine çıkarttı. Sonra hükümet değişikliği derken, Akim devri bitti, Hasan Erçin bir başka deyişle birilerine göre Paterson devri başladı. Genel Müdür Mehmet Salih Gürkan görevden alındı, yerine Gürcan Erdoğan getirildi.

Yeni yönetim göreve gelince birden söylentiler ayyuka çıkmaya başladı. Yönetim kurulu başkanı ve Genel Müdürü tarafından yönetim kurulu kararı olmaksızın verilen direktif ile Mahkemede anlaşma yolu ile Cratos Otel’e 9 Milyon tutarında indirim yapılması yönetimi karıştırdı. Bazı yönetim kurulu üyeleri fazla üsteledik, fazla kıymet verdik, çok önemsedi insanlar kendilerini orada yanlış yaptık iması ile yönetim kurulu kararı olmaksızın yapılan indirime karşı çıktı. Asbaşkan Ersin Görsav, tepki gösterdi ve toplantılara katılmadı. UBP kanadından yönetime giren Nusret İlktuğ, ‘Gocakarı’ yapacağını yaptıktan sonra kapıya mandal asılmasına karşı çıkarak ‘Hayır’ını koydu.Ve istenen imzayı atmadı. Atmayınca UBP ileri gelenleri devreye girerek onu görevden aldı.

LED ışıkları, fiyaskosu derken, iki yere kurulacak santral ihalesi ortaya çıktı. Neden, nasıl olduğu bilinmez, Hüseyin Halaçoğlu’nun dosyasından evraklar birden eksildi. Ve sen ihaleye katılamazsın denildi. Halaçoğlu mahkemeye başvurdu ve Mahkeme ihaleyi iptal ederek yeniden ihaleye çıkılması gerektiğini belirtti. Sonuçta parmağın işaret ettiği ‘Malum’ kişi yerine ihale bir başkasına kaldı.

İş bununla da bitmedi, hurda bakır, lastik ihalesine çıkıldı. Yekün olarak çıkılan ihalede bakırlar alındı, lastikler buyurun tepe tepe kullanın denilerek Kıb-Tek’e bırakıldı.

Nedense bu devirde yasalar hilafına yakınların yaptıkları işler arttı. Büyük otellere güneş enerjisi takılmaya, elektrik ile ilgili iş yapılmayacak denilmesine karşın Çin’e yapılan ziyaretler rağbet gördü. Acapulco’da özel bir odada, bir parti başkanı, bir bakan ve kurumu idare ettiği öne sürülen bir iş adamı ile yenen yemekler gündemi meşgul etmeye başladı. Dilin kemiği yok ki, kırasın, tamda bu noktada rezidans, villa sözcükleri havada uçuşmaya başladı.

Hatta daha da ileri gideyim bana gelen bir Kıb-Tek başlıklı kağıtta el yazısı ile bir yöneticiden diğer yöneticiye giden direktifte, falan ihale yapılacak, Teknecikte bizim adamı da oraya gönder gerekeni yapsın deniyordu. Ayrıca 4 ayrı kişi 27, 27, 27, 27 ifadesi vardı. Ancak niçin denildiğini inanın anlama yeteneğim olmadığı için hala çözemedim. Birde Kanal T’de olsun, Detay Gazetesinde olsun, her ay ihaleye çıkılmadan bölünerek müdür yetkisine indirilen ve birisine ödenen miktarlar var dedik. Tınlayan çıkmamıştı. Belki şimdi tınlayan çıkar diye düşünüyorum.

En son ek mesai olayı çıktı. Müdür ile arızaya gidildi 8 saat sözcükleri sürekli olarak kullanılan ek mesai çizelgesi sonrasında devenin avurdunu bıraktık, tırnak ve kuyruğunun bile geride bırakılmadığını gördük.

Sonuçta her saltanatın bir sonu vardır. Buna yalnız musalla taşları değil koltuklar da şahittir diye düşünenlerdenim. Eski hükümete güvenenler, düştükleri kuyuların, sandıkları kadar dipsiz olmadığını, aslında tutunmaya çalıştıkları iplerin çürük olduğunu anlamasına anladılar.

Haaaa şimdi bu hükümet yapılanların hesabını sorarak Hanya’nın Girit’te, Konya’nın da Türkiye’de olduğunu hatırlatır mı? Bak onu bilmem. Ama sormazlarsa, kendilerine olan güvenin sıfırlandığını birileri onlara hatırlatır sanırım.