Liderler toplandı yemeklerini yediler..
Akıncı'nın tutumu belli. Anastasiadis'in ''kaldığımız yerden devam''duruşuna karşılık ''İrademiz çözüm odaklı ve ucu kapalı bir süreç olacaksa başlayalım''
11 Şubat belgesi öncesi durumla çok fazla benzerlik var.O zaman yine Anastasiadis görüşelim derken ve belgeyi kabullenirken Eroğlu da hayır ben belgeyi kabullenmem imzalamam diyordu.
Ne oldu ?
Sonunda belgeyi imzaladı görüşmeye Akıncı başladı.
Sonuç olarak bu görüşme süreci bir şekilde başlayacak. Umudum çözüm konusunda en gerçekci iradeyi ortaya koyan Akıncı'nın düşüncesine uyun bir görüşme süreci başlar..
Tabi eğer garantörler da bu süreci çözüm yönünde desteklerse.
Sonrası Çavuşoğlu da geldi önce Akıncı sonra Parti başkanları ile görüştü.Yeni öneriler getirmiş. Konfederasyon gibi. Ortada 11 Şubat belgesinin görüşme süreci sonucu “İki bölgeli iki kesimli bir federasyon” önerisine bağlı Guterres belgesi çıkmış. Bu sonuç yıllardır iki tarafın üstünde uzlaştığı Federasyon çözümüne endeksli.
Şimdi bütün bunlaarı çöpe at ve masaya yeni bir öneri getir. Böylesi ciddiyetsizlik olur mu? Böylesi bir davranış sadece çözümsüzlüğe katkı koyar.
İşte bu nedenle Akıncı ben Federasyon dışında bir şey görüşmem demiş da maalesef masadaki siyasi partiler sadece dinlemişler, sadece TDP bizim PM kararımız Federasyondur demiş. Demek koltuklar çok kıymetli. Sonradan yapılan açıklamalar sadece günü kurtarıp tabanlarının tepkilerini yumuşatmaya yönelik olmaktan öteye bir anlam taşımaz.
Bu öneriler masaya neden niçin nasıl gelir? KKTC’yi bir inceleyelim.
Kuruluş tarihi 15 KASIM 1983..
Kuruluş tarihinden bu güne dek kaybettikleri
1- Nüfus artışı ile birlikte artık kendi topraklarında azınlığa düştü
2- Topraklarındaki mülk çoğunluğu da artık Kıbrıslının değil
3- Hava yönetimi kendinde değil
4- Yeraltı kaynakları kendilerinin değil
5- Turizm adası olarak konaklama yerleri Kıbrıslının değil
6- Üniversite ülkesiyiz fakat bir kaç üniversite dışındaki üniversiteler bizim değil.
7- Tanınmamış bir ülkeyiz fakat bizi tanıdığını iddia eden ülke ile futbol maçı bile yapamayız
8-Bizi tanıdığını söyleyen ülkeden bolca ithalat yaparız ama ancak devede kulak misali ihracat yapabiliriz.
Her ay maaş ödemelerine katkı koyarız derler ama her ay yaklaşık 5 kat parayı su karşılığı geri göndeririz.
9- Bizi tanıdığını iddia eden ülkenin parasını kullanırız ama kullandığımız para üzerinde söz sahibi değiliz.Nedendir bilinmez Merkez Bankamız var da müdürü Kıbrıslı olamaz
10- Anayasanın geçici 10.ncu maddesiyle ülkeyi bizim adımıza TC Genel Kurmayına bağlı GKK yönetir.
11- Sivil işlerin tümünü TC Elçiliği yönetir.
12- Oyun oynar gibi parlamento seçimi yapar vekillerimizi seçtiğimizi zannederiz. Ama sadece uluslararası hukuk çerçevesinde TC'nin alt yönetimi altında bizi onlar adına emir kulu gibi yönetecek kişileri ve partileri basit çıkarlarımız için seçtiğimizin farkında olmayız..
35 yılın özeti bu artık 5-10 yıl sonra Kıbrıslının nesi kalacak..
DÜŞÜNMEK BİLE İSTEMİYORUM..
Yine de sonuç olarak ben şunu iddia ediyorum.
“Ne kadar sallanırsanız sallanın
Sonunda bu Guterres belgesini kabullenip masaya oturacaksınız.
11 Şubat Belgesinde de ayni senaryoyu gördük.
Temennim görüşme sonrası ortaya referanduma sunulacak bir belgenin çıkması ve sorunun çözümüdür.”
Gutterres belgesi temelinde bir süreç başlar ve de referanduma gidilecek bir belge ortaya çıkarsa bu kez Güneyin böylesi bir belgeye HAYIR deme olasılığı olamaz. Hayır hakkını AB üyesi olduğu ve bu hakkı ona altın tepsi içinde sunduğumuz için kullandı. Fakat yeniden bir hayıra artık yeltenemez.Çünkü o zaman ayrılığı kabullenmiş olur ve ada bölünür.
Belki bu sonuç bizim benimsediğimiz bir çözüm olmaz fakat KKTC’nin oluşumundan sonra yaşadığımız süreç remen kabullenilmiş olur ve KKTC ortadan kalkar VİLAYET olur..