Kıbrıs sorunu üzerine.

Arif Alasya

Çözüm olabilir ama barış için daha aşılması gereken çok büyük engeller var.
Kıbrıs’ta iki toplum arasında yaşanlar sonrası 1974’den itibaren ada ikiye bölünmüş ve Türkçe konuşan Kıbrıslılar ile Rumca konuşan Kıbrıslılar kendi bölgelerinde yaşamaya başlamışlardır.
Hâlbuki iki toplumun birlikte inşa ettikleri ortak yaşadıkları bir Cumhuriyete sahip oldukları da bilinen bir gerçektir.
Ayrılmaya kadar geçen sürede ayrılma nedenleri ve kimin haklı kimin haksız olduğunu irdelemenin herhangi bir anlamı yok.
Aradan geçen yıllar sonrası yeniden bir çözüm sürecini yaşamaktayız.
Gerek çözüm gerekse yaşanacak barış sürecinde iki tarafın şahinleri her zaman hem barışı hem de çözümü engellemek için ellerinden gelen her türlü gayreti göstereceklerdir.
Bu yazımda ben bu süreçlerde yaşanan yargıyı irdelemek istiyorum.
Kıbrıs sorununun 1974 sonrası başladığını iddia eden Rum tarafı her fırsatta 1974’deki kayıpları için uluslar arası mahkemelerde hak arama girişimlerini hep sürdürmüş ve hemen hemen bu konuda açılan davaların tümünü kazanmış ve Türkiye’yi mahkûm etmiştir.
Ne gariptir ki sorunun 1963’de başladığını iddia eden ve 1974 nedeninin 15 Temmuz1974’de Garantör ülke Yunanistan’ın Kıbrıs’da Makarios’a karşı yaptığı darbe olduğunu savunan Türk tarafı bu tarihe kadarki mağduriyetleri ile ilgili olarak hiçbir uluslar arası mahkemeye müracaat etmemiş veya etmelerine müsaade edilmemiştir. Özellikle mal konusunda mahkemeye gidişler KKTC’de kurulan Mal tazmin komisyonu kurulması ile yeni bir sürece girmiştir.
Son yıllarda Kayıplar komitesi çok çok büyük aşama kaydetmiş ve kayıpları olan birçok aile yıllar sonra acılarını dindirme imkânına kavuşmuştur. Bu iki toplumun bir nevi karşılıklı yüzleşmesi anlamı taşımaktadır. Eminim bu çalışmalar Kıbrıs sorunun çözümüne ciddi bir katkı yapacaktır. Emeği geçen herkesi kutlamak gerekir.
Bu yazımı yazma nedenim iç hukukumuzda her iki kesimin mahkemeleri çözüm sürecinden fazla barış sürecine ciddi yara veren kararlara imza atmalarıdır.
Maalesef her iki kesimde iki toplum arasında meydana gelen olaylarda her iki tarafın mahkemeleri bana göre tarafsız davranmaktadırlar.
Belki çözüm için iki toplum belirgin bir gayret içinde olabilirler fakat maalesef Kayıplar komitesi dışında iki tarafda da olumlu adımların atıldığını söyleyemeyiz.
11 Şubat belgesi temelinde yürütülen çözüm sürecinde Liderler arasında varılan güven yaratıcı önlemlerle ilgili alınan kararlar her iki tarafın hükümetlerince yeterince destek görmemektedir.
Yargı konusunda dün okuduğum bir haber çözüme belki yakın olabiliriz ama barışa gerçekten çok uzakmışız.
Dün açıklanan bir mahkeme kararı ‘’ 2. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’ın 26 Mart 2014’te Limasol’da düzenlenen bir konferansa katıldığı sırada konferans salonunu basan ve olay çıkardıkları için yargılanan ELAM üyesi üç kişiden ikisi dün Rum mahkemesi tarafından suçsuz bulundu.’’
Eğer her iki tarafın mahkemeleri barışı engelleyici unsurlara prim verecekse çözüme ve barışa en büyük zararı yargı verecektir..