İşte Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı'nın konuşmadı;
Değerli konuklar,
Kıbrıs Akademik Diyalog’a böyle bir etkinlik organize ettikleri için teşekkür ederim.
Her zaman söylediğim gibi,
Kıbrıslı Türkler ve Kıbrıslı Rumlar birbirlerini düşmanlar olarak değil geleceğin ortakları olarak görmelidirler.
Düşmanlığın karşılıklı zarar, ortaklığın ise tam tersi olarak karşılıklı yarar ve yeni fırsatlar getirdiği aşikardır.
Yarım yüzyılı aşkın süredir birbirimize yeterince zarar verdik. Şimdi yeni yararlar ve fırsatlar sunacak olan bir ortaklığı kurma zamanıdır. Bunun için uğraşıyoruz. Bu bizim temsil ettiğimiz kuşağın çocuklarımıza ve gelecek nesillere ödemesi gereken bir borçtur. Bu sorumlulukla hareket ediyoruz.
Yapmaya çalıştığımız şey ne üniter devlet ne de konfederasyondur.
Hedefimiz 11 Şubat 2014 Ortak Deklarasyonu’nda öngörüldüğü çerçevede iki bölgeli, iki toplumlu, siyasal eşitliğe dayalı bir federasyonu başarmaktır. Birleşik Kıbrıs’ta federasyon eşit statüde iki kurucu devlete, tek uluslararası hukuk kişiliğine ve Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türklerden eşit olarak neşet edecek olan tek egemenliğe sahip olacaktır.
Ne istemediğimizi biliyoruz. Düşmanlık, statükonun devamı, zihinsel ve fiziksel bölünme vs.
Ne istediğimiz de biliyoruz. Barış, özgürlük, eşitlik, istikrar, işbirliği, refah ve güvenlik içinde bir Federal Kıbrıs.
Federasyonun ne olduğunu ve ne olmadığını anlamak ve yaşamımıza getireceği yeni fırsat ve sorumlulukları bilmek çok önemlidir.
Dünya nüfusunun farklı ülkelerde olmak üzere önemli bir bölümü federal bir devlet düzeni içinde örgütlenmiştir. Bunların hiç biri birbirinin tıpa tıp aynısı değildir. Her federasyonun kendine özgü özellikleri ve farklılıkları vardır. Elde etmeye çalıştığımız federasyon da Kıbrıs’a özgü olacaktır.
Birbirlerinden bazı konularda farklılıklar gösterseler de federasyonların belli ortak temel özellikleri vardır.
Tarihsel süreç ve evrensel boyutta federasyonu tek bir cümle ile özetlemek mümkün olsaydı bunu “ortak çıkarlar etrafında eşit yetkiler ve sorumluluklarla bir araya gelmek” şeklinde özetlerdim.
“Kıbrıs’ta federal yaşam nasıl olacak? Federalizm insanımızın günlük yaşantısına siyasal, kültürel ve ekonomik olarak nasıl yansıyacak? Bundan nasıl yararlanacağız? Bu sorulara yanıtları iki ayrı boyutta irdelemek mümkündür.
- Federalizm’in temel kavramları üzerinden gelen genel avantajlar.
- Kıbrıs’ın ve çözümün özel şartlarında ortaya çıkacak olan spesifik yararlar.
- Federalizm farklılık içinde birlik demektir. Kültürel farklılıklar federalizm içinde birliğe engel olmaz. Tam tersine federalizm bu farklılıkların özgürce yaşanabilmesi için gerekli olan zemini ve araçları sunar. Kültürel farklılıklar toplumları ayıran ve bölen bir tehdit olmaktan çıkıp onları birleştiren ve zenginleştiren bir unsura dönüşür.
- Federalizmde yetki sadece merkezi hükümette yoğunlaşmamaktadır. Yetkiler, Federal hükümet ve kurucu devletler arasında bölünür ve ararlarında hiçbir hiyerarşi yoktur. Federal hükümetin gerektiği gibi çalışabilmesi için Federasyon’un tüm organları arasında tam bir işbirliğine ihtiyaç vardır.
- Federal sistem halkın siyasi kararlara katılımını artırır. Seçimler hem federal hem de kurucu devlet seviyelerinde yapılır. Bu da halkın siyasi kararlara ve yürütmenin denetlenmesine daha yoğun katılımını sağlar. Ayrıca, federal sistemde siyasal partilerin aynı zamanda hem iktidar olma, hem de muhalefette yer alması gibi bir durum ortaya çıkabilir. Çünkü federal seviyede iktidarda olan bir siyasi akım kurucu devlet seviyesinde muhalefette kalabilir veya bunun tam tersi olur. Federalizm empati ve uzlaşı kültürünün hem toplumlar arasında hem de siyasi akımlar arasında gelişmesine katkı koyar.
- Federalizm birlik içinde yerinden yönetimi teşvik eder. Toplumların yerel gereksinimlerinin tespitinde ve yerel kaynakların verimli kullanılmasına imkan verir.
Değerli konuklar,
Geçiş döneminde bir takım geçici sıkıntılar yaşanacak olsa da öyle inanıyorum ki çözüm hem toplumların hem de bireylerin yaşamlarını ekonomik olarak da olumlu etkileyecektir.
- Her şeyden önce ve en büyük kazancımız çözüm olmaması halinde birbirimize verdiğimiz ve verebileceğimiz zararlardan kurtulmuş olmaktır.
- Çözüm yalnızca politik belirsizliği değil ekonomik belirsizliği de ortadan kaldıracaktır. Bireylerin ve kurumların gelecek planlama kapasitesi artacaktır. Belirsizliğin ortadan kalkması ekonomik riskleri de azaltacaktır. Bugüne kadar Kıbrıs’a yatırım yapmayı düşünmeyen yabancı yatırımcıların ilgisini artacaktır. Coğrafi konumumuz düşünülürse Kıbrıs çok daha büyük global yatırımlar için bir cazibe merkezi haline gelebilir. Bu tip sofistike yatırımlar sofistike iş gücüne ihtiyaç duyarlar. Biz Kıbrıslılar çocuklarımızın eğitimine ve yetişmesine çok önem veriyoruz. Yurtdışında yaşamak zorunda kalan pek çok iyi yetişmiş gencimiz kendi ülkelerinde iş olanağına kavuşacaklardır.
- Mülkiyetteki belirsizliğin ortadan kalkması hem iç hem de dış yatırımların önünü açacaktır. Ben şahsen, diğerlerini yanı sıra, özellikle inşaat sektörü ve turizmde çözüm sonrasında bir patlama bekliyorum. Her iki sektör de kendileri gelişirken aynı zamanda onlarca yan sektörü, yani ekonomiyi bir bütün olarak geliştirme potansiyeline sahiptir.
- Bir çözümle Türkiye’den gelen sudan her iki toplum da yararlanabileceği için bir bütün olarak tarımsal potansiyelimiz artacaktır. Türkiye’den gelen bu su yoğun sulama gerektiren ve sırf bu yüzden Kıbrıs’ta yetiştirilmesi düşünülemeyen pek çok ürün çeşidinin artık yetiştirilmesini mümkün kılacak ve ürün çeşitliliğimizi artıracaktır. Kıbrıs’ın tarımsal ürün ihracat kapasitesini hem artırmak hem de çeşitlendirmek mümkün olacaktır.
- Çözüm sonrasında Yeşil Hat Tüzüğü kaldırılacağından her iki taraftaki pazar birleşecektir. Bu durum, herkes için iç pazarın büyümesi anlamına gelecektir.
- Tüm Kıbrıslılar, nerede yaşadığına bakılmaksızın, tüketici hakları, iş sağlığı ve güvenliği, üretim standartları ve gıda ve sağlık nizamnamelerinin AB’ye uyumlu olacağı bir ortamda yaşıyor olacaklardır. Bu da hayat kalitesinin ciddi bir şekilde yükselmesi anlamına gelecektir.
- İthalat ve ihracat bakımından da herkes için imkanlar artacaktır. Bugünün şartlarında biz Kıbrıslı Türkler olarak dünyayla direkt ulaşım ve ticaret yapamıyoruz. Kıbrıslı Rumlar ise hemen yanı başımızdaki 78 milyonluk Türkiye pazarına erişimde zorluklar yaşıyorlar. Ulaşım ve ticarette Türk hava sahasını ve limanlarını kullanamıyorlar. Bu durum, ulaşım ve ticaret maliyetlerini artırmaktadır. Federal Kıbrıs’taki yaşamda hem ithalat hem de ihracat ürünleri daha ucuza alınıp satılabilecektir.
- Mecburi askerlik ortadan kalkacaktır. Gençlerimiz en dinamik çağlarında enerjilerini ekonomiye kanalize edebileceklerdir.
- Güzel Kıbrısımız benzersiz bir coğrafi konumdadır. Avrupa’da özellikle emekli kesimi içinde kuzeyden güneye doğru bir göç yaşanmaktadır. Bugünün çözümsüzlük şartlarında bile Kıbrıs coğrafyası bu göçten önemli bir pay almaktadır. Çözüm sonrasında bu daha da artacaktır. Buraya gelip yerleşen her emekli ailesi ve kendilerini ziyarete gelecek olan yakın çevreleriyle birlikte ekonomimiz için yeni bir fırsattır. İnanıyorum ki çözüm sonrasındaki elverişli koşullarda Kıbrıs’a gelip yerleşmek isteyenlerin sayısı artacaktır.
- AB üyeliği ve üniversitelerimiz arasındaki işbirliği eğitimde kalitenin yükseltilmesini sağlayacaktır. Bu durum ülkemize dışarıdan gelen kaliteli öğrenci sayısını artıracağı gibi, ekonominin talep ettiği yetişmiş insan gücünü yerel düzeyde karşılayacaktır. Üniversitelerimiz ülkemizin bilimsel araştırmalar ve uluslararası konferanslar için bir cazibe merkezi haline getirilmesi için ciddi katkı koyabilirler.
Değerli misafirler,
Çözümün Kıbrıs’a sağlayacağı ekonomik yararlar saymakla bitmez. Alt yapımızın daha da gelişmesi, hem alt yapıların geliştirilmesi hem de bölgeler arasındaki ekonomik gelişim farkının giderilmesi için AB fonlarından alınacak katkılar vb. gibi onlarca örneği daha sıralayabiliriz ki buna zamanımız yetmez.
Fakat izninizle en son olarak, en çok önemsediğim doğal gaz ve enerji kaynakları konusuna değinmek istiyorum. Doğal kaynaklarımızı en sorunsuz ve en verimli bir biçimde kullanma olanağını çözümle bulacağız. Kıbrıs’ta bulunan ve bulunacak olan enerji kaynaklarının başta İsrail olmak üzere bölgedeki diğer kaynaklarla birleştirilerek Türkiye üzerinden AB’ye gönderilmesi en ekonomik ve akılcı yoldur. Böylesi bir proje bütün taraflar için karşılıklı bağımlılığın gelişeceği, refahın ve fırsatların paylaşılabileceği istikrarlı ve güvenli bir ortamın gelişmesine katkı koyacaktır.
Benzer şekilde, İsrail ve Yunanistan arasında Kıbrıs üzerinden deniz altından geçerek Avrupa’ya ulaşması planlanan elektrik kablosunun maliyeti zaman ve finans bakımından çok yüksek olacaktır. Ancak, söz konusu kablonun yine Kıbrıs üzerinden Türkiye’ye bağlanması bu maliyetleri düşürecektir. Bilindiği gibi, Türkiye ve Yunanistan arasında gerektiği zamanlarda faaliyete geçirilen elektrik enterkonnekte sistemi vardır.
Kıbrıs’ın hem kendisi hem de etrafındaki coğrafya için oynayabileceği rol ve sorumluluk çok büyüktür. Özetlersek, barışa ve istikrara kavuşmuş, Avrupalı ve dünyalı bir Birleşik Federal Kıbrıs, Doğu Akdeniz’in yüksek öğretim, finans, taşımacılık, enerji ve iletişim gibi hizmet sektörlerindeki merkezi olma kapasitesine sahiptir. Bu bilinçle Birleşik Federal Kıbrıs için çalışıyoruz ve tüm siyasi irade ve kararlılığımızla çalışmaya devam edeceğiz.
Şimdiye kadar bir federasyonun getireceği faydaların altını çizmeye çalıştım; ancak şu anda görevimiz federasyona nasıl ulaşacağımızdır. Bunu gerçekleştirmek için yılsonuna kadar çok iyi değerlendirmemiz gereken bir süre var. Herkesin farkında olduğu gibi, yeni yıla çözüm olmadan girdiğimiz takdirde, Kıbrıs Rum tarafı 2018 yılında yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerine yoğunlaşacağından, bu fırsatı da kaçırma riskiyle karşı karşıya kalacağız.
Eğer karşılıklı siyasi irade ve kararlılık göstererek uzun zamandır beklenen iki kesimli, iki toplumlu federasyona ulaşırsak, eğitimin bunun yaşayabilir ve sürdürülebilir olmasında hayati bir role sahip olacağına inanıyorum. Eğitim Teknik Komitesi’nin görev yönergesinde de belirtildiği üzere, anlaşmazlıkların dönüştürülmesine, barışa ve uzlaşıya katkı koymak ve önyargı, ayrımcılık, ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve aşırılıkla mücadele için yeni bir anlayışa ihtiyacımız vardır.