Kıbrıs Müzakere sürecini takip ediyorum. Yine satranç oyunu gibi, kazan/kaybet polemiği içerisinde iki liderin çırpınışları göze çarpıyor. Aslında bu süreçte de koltuğun insanları ne kadar hızlı değiştirdiğini fark ediyoruz. İlk olarak Eroğlu’nun seçim sürecinde söyledikleri ile göreve gelir gelmez verdiği demeçler düşündürdü. Cumhurbaşkanı olmadan çözüm konusunda daha keskin kırmızıçizgileri olan Cumhurbaşkanı Eroğlu hemen seçimin ardından “Talat’ın bıraktığı yerden devam edeceğiz” diye açıkladı. Sınırın öte yanında ise muhalefette iken çözüme NAI (evet) diyen Rum Lider seçimi kazanır kazanmaz bir anda hayırcı (OXI) kesildi. Farklı ön koşullar ortaya koydu. Üstelik Talat ile Hristofyas arasında masada karara bağlanan konuların kamuoyu ile ‘Ortak Metin’ altında paylaşılmasını talep etti. Bunu haksızlık olarak gördüm hep. Kıbrıs Türk tarafının ve özellikle Eroğlu’nun ‘Ortak Metin’ konusunda ayak sürümesi ‘Çözüm İstemiyor’ yorumlarını getirdi. Oysa tarihi iyi okumak gerek. Ortak açıklama ilk olarak Rum tarafının tutumu ile duvara toslamıştı. Kıbrıs’ta 2008’de başlayan müzakere sürecinde 2. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ile dönemin Rum lideri Dimitris Hristofyas, 3 Eylül 2008-30 Mart 2010 tarihleri arasında 73 kez bir araya geldi. 73. toplantı sonrasında ise Talat ayni metni ısrarla talep etmişti. O gün açıklanmayan metin Talat’a seçim galibiyeti olarak yansıdı. Hristofyas, Eroğlu’nu yani çözümsüzlüğü seçip, Talat'ı ekarte etmişti. Çözümsüzlük Hrsitofyas’ın da sonunu getirdi. Ancak o gün açıklanmayan metin 4 yılın ardından yeniden masaya geldi. ABD baskısı, Yunanistan ve Türkiye baskısı sürece yeni bir ivme kattı. Şimdi ortam daha da kızışacak. Al-ver süreci gizli kapılar ardında başladı bile. Senaryolar yazılıp çiziliyor. 2004 referandum süreci ile karşılaştırdığımızda Rumlar süreci daha yakından takip ediyor. Bizde ise halk oldukça ilgisiz. 2004’te Kıbrıs’ın güneyinde basına uygulanan karartma bu kez çok daha az. Rumlar bir anlaşma yoluna girdiklerini fark etmeye başladı. Bizde ise temkinli duruş sürüyor. 1 Mayıs 2004’te AB’ye giren Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kırgınlığını, OXI’nin kazanımlarını unutmuş olmayan Kıbrıs Türkü, plan ortaya çıkmadan ‘evetçi’ ama umursamaz ve umuda kapılmadan bekleyişini sürdürüyor. Bizim için bedeli ağır olan referanduma bu kez CTP, TDP gibi sol partilerde uzaktan bakmayı tercih ediyor. İçten içe bir umut var ama ötesinde yine kırgınlık yaşama ihtimaline karşın suskun izleniyor süreç.