Türkiye'nin Avrupa'dan sığınmacılar için 3 milyar euro yardıma ek 3 milyar euro daha istemesini eleştiren Kılıçdaroğlu, "Biz verelim onlara 6 milyar euro’yu, bütün Suriyelileri, Afganları, Pakistanlıları kendileri alsın" dedi.
Hürriyet gazetesine konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Avrupa Birliği (AB) ile mülteci krizini önleme amaçlı yürütülen görüşmeleri eleştirdi. Türkiye'nin sığınmacılara yardım için AB'den 3 milyar euro yanında bir 3 milyar euro daha istemesi ve Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun bunu "Kayserili pazarlığı" diye nitelendirmesine değinen Kemal Kılıçdaroğlu, "Emin olun hiçbir Kayserili bu anlaşmanın altına imza atmaz. Siz Türkiye’yi tampon il yapıyorsunuz. Biz verelim onlara 6 milyar euro'yu, bütün Suriyelileri, Afganları, Pakistanlıları kendileri alsınlar" dedi.
Kılıçdaroğlu'nun açıklamaları şöyle:
"Bu kararla Avrupalılar, Türkiye’yi Avrupa ve Ortadoğu arasında bir tampon ülke olarak görüyor, ‘Ben Türkiye’den göç eden bütün göçmenleri size geri göndereceğim’ diyor. Üzülerek söylüyoruz, 3 milyar euro karşılığında Türkiye de bunu kabul ediyor. Anlaşma AB’nin Temel Haklar Bildirgesi’ne aykırı. Bu anlaşma ile Avrupa kendi değerlerine, kurallarına uymuyor. Bunu 'Kayseri pazarlığı' olarak görenler, kurnazca ‘Avrupalıları kandırdık, iyi avantaj elde ettik’ diye düşünebilir. Ama emin olun hiçbir Kayserili bu anlaşmanın altına imza atmaz. Benim bildiğim bütün Kayserililer saygın insanlardır, ticareti iyi bilirler ama böyle bir anlaşmanın altına imza atmazlar. Çünkü hiçbir Kayserili, Kayseri’nin tampon bir il olmasını istemez. Siz Türkiye’yi tampon bir il yapıyorsunuz."
"Avrupa ahlâki bir sürecin içinde değil"
"Biz verelim onlara 6 milyar euro’yu bütün, Suriyelileri, Afganları, Pakistanlıları kendileri alsınlar. Diyorlar ki, ‘Size geri göndereceğiz, kaç kişi geri gönderdik 10 kişi, sizden 10 Suriyeli geri alacağız’. Hangi Suriyelileri alacaklar, üniversiteyi bitirmiş, meslek sahibi olanları alacaklar. Diğerlerini siz ne yaparsanız yapın. Bu bir defa insan haklarına aykırı. Göçmenler arasında ayrım yapan böyle bir anlaşmaya imza atmak, insana en büyük saygısızlıktır. Bana göre Avrupa ahlâki bir sürecin içinde değil. Davutoğlu hükümeti de Avrupalının kuyruğuna takılmış. Bu iş parayla çözülecek bir iş değildir. Böyle bir mantıkla dış politikaya yaklaşamazsınız. Bir ülkenin onuru, kişiliği vardır. Bir ülkenin izlediği sağlıklı, tutarlı bir dış politika vardır. Üçü de yok bunlarda. Göçmenlerin insan ve uluslararası hukuk açısından güvenceye alınmış hakları var."
"Niye kendi ülkelerine göndermiyorlar?"
"Lübnan ve Ürdün bütün göçmen kamplarını Avrupalılara açtı. ‘Gelin bakın’ dediler, biz açmadık. Niçin, çünkü oralarda silahlı eğitimler görülüyor. ‘Kamplar çok iyi, yardıma ihtiyacımız yok’ diyorlardı. Şimdi kamplarda değil asıl Türkiye’nin içinde bu insanlar. Milletvekilleri bile alınmadı kamplara. Avrupalı diyor ki ‘Afganistanlıyı da Pakistanlıyı da Türkiye’ye göndereceğim.’ Niye bunları kendi ülkelerine göndermiyorlar? Suriye pasaportu varsa tamam başka ülkelere gönderemiyor, Türkiye’ye göndersin, ama niye diğer ülkeleri de Türkiye’ye geri gönderiyorsun?"
"Dokunulmazlıklar tamamen kaldırılmalı"
HDP'lilerin dokunulmazlıklarının kaldırılması tartışmalarına da değinen Kılıçdaroğlu,
"İlke olarak dokunulmazlıkların, kürsü dokunulmazlığı hariç, tamamen kaldırılması gerektiğini düşünüyoruz. Bir kişinin ihâle takipçiliği veya yolsuzluk yapması, Parlamento’da kalmasını gerektirmiyor. Bir karar alınacaksa bunun, Parlamento’nun itibarını koruma açısından ilkesel olması lâzım. Yoksa; ‘Ali’ye kızdım kaldıralım, ama Veli bizim arkadaşımız kalsın’ demek, Parlamento’nun itibarına gölge düşürür. İlkeli bir karar alarak, Parlamento’nun o kararın arkasında blok olarak durması gerekir. Siyasi parti ayrımı yapmadan ilkeli bir tavır belirlenirse, hem geçmişte düşülen hatalara düşülmemiş olur hem de gelecek açısından Parlamento’nun ne yapacağını toplum net öğrenmiş olur. Biz ilkeli bir tavır koyduk ve bu tavrımızın arkasında dururuz."
"Havanda su dövmek"
CHP lideri yeni Anayasa hazırlık süreci ve partisinin Anayasa Uzlaşma Komisyonu'ndan çekilmesiyle ilgili ise hükümeti ve Başkanlık sistemi tartışmalarını eleştirdi.
"Parlamenter sistemi güçlendireceksek oturalım, Anayasa ve darbe yasalarını değiştirelim. ‘Biz bunu düşünmüyoruz, sadece Başkanlık için komisyon kurmak istiyoruz’ diyorsa da biz bunda yokuz. Hem baştan gelip katılacağız hem de itiraz edeceğiz. Bu çok ahlâki değil. Sordular, düşüncelerimizi yazılı aktardık. Arkasından davet ettiler. Bu, ‘Sizin düşünceleriniz çerçevesinde çalışma yapacağız’ demektir. Gittik, böyle bir çalışmanın olmadığını gördük. ‘Hem katılırım hem de itiraz ederim, karar çıkmasın’ demek havanda su dövmektir. Bir komisyonu sonuç almak için kurarsınız. Sonuç almak için de çerçeveyi önceden çizer koyarsınız."
aljazeera