Geçtiğimiz günlerde gerçekleşen bir trafik kazası sonrasında kaza yapan aracın önüne geçip poz veren bir kişinin fotoğrafını internet üzerinden gördüm. İşte böylesi fotoğrafların her geçen gün farklı şekillerde yayınlandığını, trafik kazalarında her gün ürktüğümüz haberlerin medyada yer bulduğunu görürken, sosyologlar ve psikologlar trafik ve kazalar konusunda farklı araştırmalar yaparken karşılaştığım bir yazı, beni çocukluğuma götürdü. Benim gibi çocukluğu 1970’ler ile 1980’ler arasında sıkışan bir nesli, gayet net anlatıyordu bu yazı. Sizinle de paylaşmak istedim. Meclis Özel Kalem Müdürü sevgili Ahmet Muratoğlu’nun paylaştığı kısacık yazı kendi gerçeklerimizi yitirdiğimizi ve aslında hayatın, teknolojik gelişmelerin, ekonominin ne denli hayatlarımızı olumsuz yönde etkilediğini gösterir nitelikteydi. *** VELESBİTİNİN LASTİĞİ PATLAYINCA MARAZ EDEN JENERASYON Rum’dan kalan ganimet bir bisikletin, büyüyen yeğenden şahsıma geçmesi neticesinde sahip olduğum doşan bir bisiklet dünyanın en güzel bisikleti görünmüştü gözüme o çocuk hayal dünyamda.... Gözüm gibi bakar, elimden toz çaputu düşmez, boyasını çıkartırcasına silerdim özene bezene.... Makinist komşumuzdan rica minnet aldığım yağla, usulca yağlardım zincirini ameliyat yapan cerrah hassasiyetiyle... En büyük maraz, lastiği patlayınca tamir edecek parayı denkleştirene kadar bisikletin evin arkasındaki balkonda "üşümesin" diye örtülü olarak mecburen beklemesiydi... Severdik, değer verirdik ailemizin bin bir zorlukla elde ettiği ve bize aldığı veya kuzen ve akrabaların bizlere verdiği her bir oyuncağa..... Bir şey olmasın diye korkardık, üzülürdük.... Velesbitinin lastiği patlayınca maraz eden bir jenerasyondan kaza yapıp takla attıktan sonra kahkaha atıp poz veren bir jenerasyona yol aldık toplumca...... Ahmet Muratoğlu 12 Kasım 2014 – 20:23 *** Sevgili Ahmet’in söylediklerine ilave olarak maalesef değer bilmez bir toplum halini aldık. Yeğenlerimin kendilerine küçülmüş pijamaları ile büyüdüm. İlk oyuncaklarım hep aile büyüklerimin oyuncaklarıydı. Köye gitmek çocukça dünyamızda çok önemliydi. Golosine diye bilinen eski model köy otobüsü ile İskele’ye (İskele bizim için köydü) gittiğimizde yeğenlerim ile dağ bayır gezdiğimizi bilirim. Üstelik Chopper bisiklete 5 çocuğun eş zamanlı nasıl binip pikniğe gittiğini şu an bile tasvir edemiyoruz. Çamurla büyüyen bir neslin çocuğuyum. Kendi oyuncaklarımızı kendimiz yapardık. Soğuk yaz gecelerinde gürültünün, patırtının içinde oynardık. Aile sohbetleri daha fazlayı, üstelik o zamanlar ayni yere 2-3 araba ile değil eski model köy otobüsleri ile giderdik. Süpüre süpüre onlucuk bulunan gocagarıcığın hikayeleri ile büyüdük. Ama biz de kirlendik. Üstelik siyasetin, paranın, abuk subuk sınırların olduğu bir coğrafyada kirlendik. Tüm entelektüel gelişmişlik, tüm kültürel zenginliğimiz, tüm eğitimimize karşın kirlemek durumunda kaldı. [review]