Kısır döngüden çıkalım..

Arif Alasya

Kıbrıs’taki ikili görüşmelerin çok çok ciddi bir döneme girdiği dönemde. Türkiye’de bir darbe kalkışması meydana geldi.

Tesadüf mü nedir 15 Temmuz 21974’de de Kıbrıs için önemli bir tarihtir. Ayni tarihte Kıbrıs Cumhuriyeti garantörlerinden bir olan Yunanistan Kıbrıs’ta Makariyos’a karşı bir darbe gerçekleştirerek. Bu gün masada çözümüne ulaşılmaya çalışılan durumun zeminini hazırlamıştır.

Nedeni ne olursa olsun Kıbrıs konusunda taraf olan ve Uluslar arası mahkeme kararlarına göre KKTC’nin onun alt yönetimi olduğumuz Türkiye’de meydana gelen bir darbe teşebbüsünü veya literatürümüze yeni yerleşen bir terim olan kalkışma nedeniyle demokrasinin kesintiye uğramasını tasvip etmemiz mümkün değildir.

Bu kalkışmanın ilk saatlerinde bunun bilincine sahip olan Cumhurbaşkanı Akıncı hemen taraf olmuş ve yaklaşık 4 saat sonra şu açıklamayı yapmıştır.’’ Dünya’nın hiçbir yerinde demokrasi dışı hiçbir hareket kabul edilemez. Kıbrıs Türk halkı ile yakın ilişkisi olan Türkiye’nin de yoluna çoğulcu, demokratik hukuk devleti ilkeleriyle devam etmesi, sorunlarını bu çerçevede çözümlemesi hem Türkiye hem de bölgemiz için büyük önem taşıyor.’’Bu açıklamadan sonra da üst düzeyde durumun takipçisi olmuştur.

Bu saatlerde olayla ilgili hiçbir açıklama yapma gereğini duymayan hükümet nerdeyse bir gün sonra sanki kazanan tarafın kim olduğunu beklermiş gibi olaya müdahil olmuştur. Demokrasi mitingi da hükümetin kanatları altında gerçekleştirilmiştir. Ne kadar başarılı olduğunu tartışmanın bir anlamı yok. Temelde hepimiz demokrasiden yanayız demektir.

Demokrasi mitinginde ‘’halk burada Akıncı nerede’’ diye slogan attırılması ve hükümet ve derneklerin bu slogan çerçevesinde Akıncı’dan hesap sormaya kalkmamalı aymazlığın son noktasıdır. Akıncı bu aymazlığa cevap vermedi ancak verceği cevabın ‘’Kalkışma akşamı ben tarafımı ortaya koymuştum demokrasiden yanaydım o saatlerde sizin tarafınız bile belli değildi,şimdi taraf oldunuz da benden hesap sormaya mı kalktınız’’deyip sizlerle polemiğe girmek istemediğinden cevap vermediğini düşünüyorum.

Hükümet taraf oldu ve Başbakan ‘’Türkiye’deki mitinge katılacağını ve orda konuşma yapacağını’’duyurdu. Oraya kadar gitti sadece sahneye çıkıp el salladı,konuşma yapmadı.Garip olan Türkiye’nin önde gelen gazetelerinden Milliyet bu haberi şöyle duyurdu.Resimli bir haberde mitinge katılan 5 milyon kişi kürsüye çıkan birini tanımamış.Biz bulduk diyor KKTC Başbakanı.Yani bırakın halka hitap etmeyi tanınmamış bile.O zaman niye ordaydı ve temsil ettiği KKTC’yi küçük düşürdü.

Bunun hesabını vermek yerine aynen Lefkoşa’daki mitingde olduğu gibi Akıncı’nın mitinge katılmamasını eleştirmek bir başka aymazlık oldu.

Türkiye kendi demokrasisinden sorumludur. Bizler hep demokrasinin yanında olduk bundan sonra da yanında olacağız.

Dün KKTC’deki gazetelerden birinde Rum görüşmeci Kasulidis’in bir beyanatı bence bütün bu yaşananların önüne geçen bir beyanattı.

Kasulidis görüşmelerin çok iyi devam ettiğini görüşülen 6 başlığın 4 ünde anlaşma sağlandığını, toprak ve garantiler konusunda da uzlaşma noktasına yakın olduklarını Garantiler konusunda da iki tarafın hassasiyetlerine dikkat edilmesi gerektiğini açıkladı.

Bu açıklamada ilk defa Akıncı’nın baştan beri telaffuz ettiği ‘’Garantiler konusunda iki tarafın da hassasiyetlerine saygı duymak gerekir’’söyleminde tarafların uzlaştığını gösteriyor.

Şimdi toplum olarak artık bu kısır döngüden çıkalım.Kıbrıs konusunda olan gelişmelerde toplumsal insiyatifler geliştirelim.Türkiye kendi demokrasisine sahip çıktı.Bizler de kendi ülkemizdeki geleceğimize sahip çıkalım.

Oluşturacağımız inisiyatifler ille de çözüm tarafında olmaz ancak çözüm karşıtı olmak için yanlış ve uydurma bilgiler gerekmez.En azından görüşme tutanaklarını okumak da gerekecek.Uydurma haritalar da masaya sunulmuş ancak kabul görmemiş belgeler sadece halkı maniple etme olur çözüm karşıtlığı olmaz bilesiniz..