KKTC yalanı ve tazminatlar

Oshan SABIRLI

Kıbrıs sorununun çözümsüzlüğü can yakmaya devam ediyor. Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşanan ekonomik krizler, işsizlik, göç, inançsızlık değil canımızı yakan. Canımızı yakan yıllarca “Anavatan, Yavruvatan” söylemlerinde, “bir karış toprak vermeyiz” edebiyatı üzerinden beslenen zihniyetin, kendi insanına sürekli yalan söylemesinden başka bir şey değil. “KKTC sonsuza kadar yaşayacaktır” şeklindeki yapılan hamasi konuşmaların ne kadar boş olduğu, Taşınmaz Mal Komisyonu’nun verdiği tazminatlar ile her geçen gün daha da sert şekilde yüzümüze vuruyor. Yukarıda bahsi geçen zihniyet her fırsatta, şehitlere sarılıp, kuru kuruya yapılan milliyetçilikle bu halkı uyuşturmaya devam ediyor. Ülkesini sevmek, vatansever olmak kadar güzeli yok elbet. Ama savaştan, kandan beslenmek ve bıkmadan usanmadan KKTC yalanına sarılmak, boş milliyetçilikten öte bir şey değil. Maalesef tanınma yalanları onlarca yıldır ifade ediliyor. Çok kısa bir süre önce, bir kez daha Taşınmaz Mal Komisyonu’nun verileri açıklandı. Açıklanan veriler tüyler ürperten cinsten. “Sözde devlet” olmanın, “cumhuriyet” olmanın, “sonsuza kadar yaşayacak” olmanın göstergesi sanki Kıbrıslı Rumlara çatır çatır verilen tazminatlar. “KKTC sonsuza kadar yaşayacak” diye hamaset yapanlara buzdağının görünen yüzünde 9 yılda 189 Milyon 219 Bin 93 Sterlin tazminat ödedi. Dedim ya bu rakam yalnızca buz dağının şu an itibarıyla görünen şekli. Yıl 2004’tü ve Kıbrıslı Rum Titiana Loizidu ile bir röportaj yapmıştım. Literatüre Loizodu davası olarak geçen ve Bayan Loizodu’nun 1974 sonrasında Girne’deki mülkiyeti nedeni ile Türkiye tarafından tam 1.12 milyon Euro'luk tazminat ödendi. Öte yandan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Loizidu'ya KKTC'deki mülküne dönmesiyle ilgili kararı 'ileriki bir tarihe' erteledi. Loizidu bu davanın daha bir başlangıç olduğunu ifade etmişti. Söylediği gibi de oldu. Xenides-Arestis Davası, Orams Davası, Anastasiou Davası gibi davaları da gördük tarihsel süreç içerisinde. Tümünde ortak nokta Kıbrıs’ın kuzeyinde resmi bir otoritenin olmadığı savunmasından geçiyordu. Aslında tüm bu davalarda Türkiye işgalci, Rumlar mağdur şekilde tanımlanmıştı. Bu kararlar ve AİHM’de bekleyen yüzlercesi, uluslararası arenada Türkiye’yi Kıbrıs’ın kuzeyindeki rejim ile ilgili sorumlu tutuyordu. Tek çıkış noktası ise geçici çözüm olarak ifade edilen, toplu davaları öteleyebilmek adına Türkiye’nin Kıbrıs’ın kuzeyindeki temsilciliği ve iç hukuk yolu için bir alternatifi olan Sarayönü’ne Taşınmaz Mal Komisyonu’na taşındı. Buzdağı dedik ya, sizi ödenen 189 Milyon 219 Bin 93 Sterlin tazminat korkutmasın sakın. Bu rakam devede kulak. TMK’ya tam 6 bin 76 başvuru yapıldı. İşin dikkat çeken yanı yalnızca 753 başvuru sonuçlandırıldı. Yani başvuruların yalnızca yüzde 12’si sonuca bağlandı. Daha sonuçlanması beklenen tam 5 bin 300’ü aşkın dava var. “Kıbrıslı Rumların, Kıbrıs’ın kuzeyindeki malımız Türkiye tarafından işgal edildi, tazminat istiyoruz” şeklindeki taleplerinde, Türkiye’ye KKTC’de iç hukuk yolu açan bu mahkeme karar üretmeye devam edecek, etmeli de. Zaten tazminatı da ödeyen Türkiye’den başkası değil. Neymiş? KKTC var ve sonsuza kadar yaşayacak…