Kooperatifler(1)

Arif Alasya

1950’li yıllardaki İngiliz sömürge döneminde Kıbrıs Türkü’nün Ekonomik modeli İngiliz idaresinin çıkarttığı FASIL 114 KOOPERATİFLE YASASI altında kurulan Köy kooperatifleri ve Tümünün oluşturduğu Kooperatif Merkez Bankası idi(Bunun paraleli bir oluşum Rumlar için da vardı). Tüm bu kooperatifler ve bankacılık FASIL 114’de yazılı kurallar gereği KOOPERATİF İŞLERİ DAİRESİ’ne bağlıydı başında da bir mukayyit bulunurdu. Bu mukayyit yasanın kendine verdiği yetki ile bağımsız ve nerdeyse konusunda Vali’den daha yetkili idi. Tüm kooperatifleri denetler, hatalı bulduğu kooperatiflere her türlü cezayı verebilecek yetkiye ve organlara da sahipti. Kendi içinde yargılama ve karar alma yetkisine da sahipti.

İşte bu model içerisinde her Türk köyünde bir köy kooperatifi kurulmuş ve tüm bu köy kooperatifleri bir araya gelerek Koop merkez bankasını oluşturmuştu. Köy koop. Sekreterini köylü, Kooperatif Merkez Bankası yönetim kurulunu da bu köy kooperatiflerinin temsilcileri seçerdi.

Köylünün her türlü girdisi, Gıda, gübre, tarımsal aletler, tarım laçları, inşaat malzemesi, nakit kredi. Özetle her girdisi bu koopertiflerce karşılanır vede ürettiği ürüler için da pazarlamacı görevini üstlenirdi.

Ayrıca meslek örgütleri ve sendikaların oluşturdukları kooperatif bankacılığının da kurulmasını ve denetimi  sağlardı..Bu gün Bankacılık yasası kapsamında olmayan tüm kooperatif bankaları halen faaliyetlerini bu yasa altında sürdürmektedir..ÖYAK, Anme Memurları Bankası gibi.

Bu yapı 1974’e kadar Kıbrıs Türkünün direniş gücünü artıran en büyük destekledi.

1974’de Ecevit hükümetinin Maliye Bakanı Ziya Müezzinoğlu Kıbrıs Türkü’nün ekonomik kalkınma modelini zamanın Hükümetine dikte ettirirken belli ki ona bu modelimiz hiç anlatılmamış Dolayısiyle kalkınma modelimizi Kooperatifler üzerinden değil KİT ve Kamu kurumları üzerinden yapılandırmıştır. İşte bize uymayan gömleğin bize giydirilmesi o zaman başlamış oldu,

Bu yazımda söz konusu Kooperatiler olduğu için KİT ve diğer kuruluşlara değinmeyeceğim.

Oluşturulan yeni ekonomik modele rağmen kooperatifçilik da bu modelin içinde yerini almaya devam etti. Güneyden kuzeye geçen köy kooperatifleri iskân edildikleri köylerde ayni faaliyetlerine devam ettiği gibi Kooperatif Merkez Bankası da daha da büyük işletmelere sahip olmuştur, Hatta başarıları daha da artmış ve daha da büyümüştür.

Ancak 1976’da oluşturulan siyasi model bu büyüklükten vede kontrolun Hükümetlerde değil Kooperatif işleri dairesi Mukayyidinde olmasından büyük rahatsızık duymaya başlamışlar vede saldırı başlatmışladır. Önce Merkez bankası yönetim kurulu seçimlerini siyasi arenaya çevirmişler sonra koop. Şirketler Mukayyidini Vali yasaları ile demokrasi dışı kurulan yapı olarak bombardumana başlamışlardır. Koop Merkez Bankası seçimleri bir nevi genel seçim havasına sokulmuştur.

Sonunda Mustafa Hacıahmet’in yönetim kurulu başkanı olduğu bir dönemde Hükümet çok ciddi bir müdahalede bulunmuş önce Koop işleri dairesini Başbakanlık bünyesine katmiş sonra Başbakan yetkisini kullanarak Kooperatif Merkez bankası yönetim kurulunu görevden alarak Mukayyidi kayyum ve de siyasi tayinli bir yönetim kurulu atamıştır.(Yanılmıyorsam Sn.Halil Atakan kayyum olarak atanan ilk yönetim kurulu başkanıdır. İlk dönemde bilgisi sayesinde çiftlik oluşumunu engellemeye çalışsa bile başartamadığını anımsıyorum)

İşte bu tarihden itibaren adım adım tüm kooperatiflerde politika egemen olmaya başlamıştır. Yönetim kurulları Başbakanın atamaları ile belirlenmiş. Müdürlükler politize olmuş, bilinen ama önleri kesilemeyen müdürlerin her hareketleri mercek altına alınarak üst yönetime tabi olarak işlerini yürütmüşler onların isteklerini uygulamışlardır.

Belli bir süre özellikle muhalefet partileri Kooperatif Merkez Bankasını gerçek sahibi köy kooperatiflerine devredeceklerini programlarına alsalar da sonradan kaldırmışlar vede kendi iktidarları döneminde de populist politik yönetimi benimsemişlerdir.

2.nci bölümde bu yönetim biçiminin toplum ekonomisine yansımasını yazmaya çalışacağım.