Korkunun ecele faydası yok

Taner ULUTAŞ

Son günlerde her kafadan bir ses çıkmaya başladı. Anlaşma oldu detaylar konuşuluyor diyenlerin yanı sıra, bu 50’nci baskı. Bukez de bir şey olmaz. Umut yine bisikletin altında kalacağı için kırılan kemikleri iç kanama yapmasın diye yine hastanede buzdolabına kaldırılır diyenler de var. Hani böyle düşünenlerde haksız sayılmaz. 1977 ve 1979 ve sonrasındaki 2003 Zirve anlaşmalarından alıntılar yapılarak ortaya çıkan Annan Planında da bu iş bitti. Bukez bir anlaşma var denildikten sonra birden ortaya çıkan Umut’un bisikleti ile araba altında kalarak yok olması hepsimize acı bir ders olmuştu. Bukez galiba iş biraz daha ciddi. Önce Rum’un ekonomisi dibe vurduruldu. Sonra Yunanistan’a yıldızlar saydırıldı. Belki bunlar birer rastlantıdır diye düşünebiliriz. Ama İsrail’in tam 12’nci parsel sınırındaki Tamar ve Navihan bölgelerindeki gazın Türkiye’ye naklini yapılacağı boru hattının çalkantılı bir bölge olan Mağusa ve Karpaz yarım adasının tam yanından geçecek olmasının yansıra bu boru hattının güvenliğinin söz konusu olması sizce birilerini rahatsız etmez mi? Türkiye’den borular ile getirilecek olan suyun Gazze bölgesine de taşınacak olması. Gazın su ile taşınma zorunluluğu ve bu gazın İsrail’de büyük işler yapan Zorlu tarafından taşınacak olması buralarda bir şeylerin değişeceğine yönelik hafif de olsa bir işaret değil mi? Hadde bunları bıraktık. Estonya, Letonya ve Ukrayna ile Kuzeyden, Polonya ile batıdan, Türkiye, Yunanistan ile Güney’den, Azerbaycan tarafından da ABD’nin isteği ile ablukaya alınan Rusya’nın gazına muhtaç olmamak ve Kıbrıs’ın gazına şiddetle ihtiyacı olan Avrupa için buralarda da bir şeylerin değişmesi gerekmez mi? İşte tum bunları alt alta sıraladığımız zaman bukez Annan Planından da ileri bir safhada olduğumuzu anlamamız gerektiği inancındayım. Bu nedenle iki bölgeli bir federasyona kendimizi inandırma zamanının geldiği inancındayım. Bu nedenle avlumuzu yabani otlardan temizleme ve kapımızın önünü süpürme zamanı geldi de geçiyor. Bence önce 28 adet belediyeyi budamamız ve Büyük Şehir Belediyeciliğine geçmemiz gerekir. 28 Belediyeyi budayarak bunu 7 bilemedin 8’e indirgememiz şart. Uluslararası bir niteliğe sahip olan en büyük belediyemiz olan Lefkoşa Belediyesini maddi açıdan güçlendirmeliyiz. Büyük Şehir Belediyeleri belirlendikten sonra diğer belediyeler de Büyük Şehir Belediyelerine bağlı olarak bölgelerinde halka temizlik ve benzeri hizmetlerini sürdürebilirler. İmar ve benzeri işleri de Büyük Şehir Belediyeleri daha rahat yapabilir. Bunun yanı sıra Faiz Yasası, İcra ve iflas yasası gibi insan haklarını ilgilendiren yasalar Avrupa Yasalarına uygun hale getirilmeli. Ben yaptım oldu mantığı yerine hesap verirlik ön plana çıkartılmalı. Nerden buldun yasası ile herkes elindeki malın, para miktarının ve gelirinin kaynağını göstertmek zorunda olmalı.  Ansızın yüksek bir yerden gelen abuk subuk emirler yerine getirilmemeli. Kısacası Kanuni devrine son verilip gerçek anlamda ‘Hukuk devleti’ olunmalı. Haaaa bunları yapmak istemeyip bir usta bir memleket devam etmek isteyenler bizi Rum Hap gibi yutacak masalını yazmaya devam edecek. Bizi Beşparmak dağlarına hapsedecekler pilavını tekrar tekrar ısıtıp önümüze koyacaklar. Bir anlaşma sonrasında bu halk artık zenginliklerine zenginlik katmaya çalışan 15 aileye ‘Kunta Kintelik’ yapmayacak. Kısacası bu arkadaşlar için ‘Deniz’ bitecek. Korkuları bundandır ve korkunun ecele faydası olmayacağını da bilmelidirler.