K. T. Barolar Birliği İnsan Hakları Komitesi adına Avukat Aslı Murat, mesajında, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin kabul edildiği gün olan 10 Aralık’ın Dünya İnsan Hakları Günü olarak anıldığını belirtti.
Murat, II. Dünya Savaşı’nın yıkıcı etkisinin ardından hazırlanan bildirgenin, tüm insanların hiçbir ayrım gözetmeksizin sahip oldukları ve devletler tarafından korunması gereken haklardan oluştuğunu kaydetti.
“O günden bu yana değişen ve gelişen koşullar çerçevesinde, genel ve daha spesifik konulara özgü uluslararası insan hakları sözleşmeleri oluşturulmuştur” diyen Murat şöyle devam etti:
“Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi bu sayılanlar arasında, bulunduğumuz coğrafya açısından da, en fazla bilinen ve yargılama organı tarafından verilen kararlar neticesinde yaptırım uygulayabilen bir sözleşmedir. Kıbrıs’ın kuzeyindeki mevzuatın bir parçası olması sebebiyle, usulüne göre yürürlüğe koyulan tüm diğer insan hakları sözleşmeleri gibi yasalarımızla eş değerde kabul edilmekte ve Mahkemelerimiz tarafından da uygulanmaktadır.”
Avukat Aslı Murat, geçmişten bu güne kadar kadınların ve lgbti bireylerin, çocukların, insan ticareti mağdurlarının, hastaların, mültecilerin, işçilerin ve engellilerin haklarına yönelik düzenlenen sözleşmelerin KKTC Meclisi’nden oy birliği ile geçirildiğini ve tüm sözleşmelere yasa gücü verildiğini kaydetti.
Murat, “Ama buna rağmen devlet idaresi, ne yaşanan hak ihlallerini ortadan kaldırıcı bir adım atmakta ne de oluştuktan sonra mağduriyetleri ciddi manada iyileştirici mekanizmaları hayata geçirmektedir” ifadelerini kullandı.
Aslı Murat, bahsi geçen sözleşmeler ve anayasadaki temel haklara bağlı çıkarılan yasalar ortada olmasına rağmen ülkede insan hakları ihlalleri yaşandığını savundu.
Murat, çocukların, yapılan atış talimi ardından unutulan bombaların patlaması ile hayatını kaybetmesini, aile içi istismarı, kadına yönelik şiddeti ve bunun sebebi toplumsal ciddiyet eşitsizliğini, engelli bireylerin yaşadığı sorunları, gece kulüpleri başta olmak üzere birçok iş alanında ve yabancı öğrenciler arasında yaşanan insan ticareti mağdurlarını bu ihlallere örnek gösterdi.
Murat ayrıca, “yasaklı kitap” bulundurmaktan cezai takibat başlatılmasını, idare keyfi – masumiyet karinesine aykırı bir şekilde ülkede bulunan kişilerin sınır dışı edilebilmesini, mültecilerin sığınma haklarının yasal güvenceye kavuşturulmamasını, işkence vakaları hakkında ceza yasasındaki eksikliği, kişilerin cinsiyet kimlikleri –cinsel yönelimleri – cinsiyetleri sebebiyle iş bulamamasını, vicdani ret hakkı olmamasını ve yoksullara adli yardım sağlanamamasını örnekler arasında sıraladı.
Aslı Murat, “Kıbrıs’ta yaşanan çatışma ve savaş dönemlerinde gerçekleşen ‘kayıp şahıslar, savaş tecavüzleri iddiaları, mülkiyet meselesi’ gibi ihlâller, insan hakları perspektifi ile ele alınmıyor. Geçmişle yüzleşme ve bu yönde tesis edilecek adalete yönelik çalışmalar yapılmıyor” ifadelerini kullandı.
İnsan hakkı ihlali örneklerinin bunlarla sınırlandırılamayacağını ifade eden Murat, devlete bu alandaki pozitif ve negatif yükümlülüklerini hatırlatmak istediklerini söyledi.
Aslı Murat, bu bağlamda devletin kimi hakların elde edilmesi için somut olarak adım atması, yasal eksiklikleri gidermesi, özellikle işkence yasağı ihlali alanındaki cezasızlığın önüne geçmesi gerektiğini savunarak, devletin kendi eliyle veya toplum içinde oluşan ayrımcılığı ortadan kaldırıcı mekanizmaları hayata geçirmesi gerektiği görüşünü ortaya koydu.
Murat, özellikle ifade, düşünce, toplantı – gösteri yürüyüşü ve örgütlenme özgürlüğü gibi alanlarda ise haksız müdahale yaratacak işlem ve eylemlerden kaçınılması gerektiğini ifade etti.
Avukat Aslı Murat son olarak şunları kaydetti:
“K. T. Barolar Birliği İnsan Hakları Komitesi olarak, insan hakları alanında, yasal boyuttaki ilerlemelerin uygulamaya yansımadığını hatırlatmak isteriz. Devlet ya iç hukukuna dâhil ettiği uluslararası insan hakları sözleşmelerini uygulayıp mevzuatını bu konuda daha da zenginleştirecek, ya da demokrasi ve insan hakları karnesinin günden güne kararmasına göz yumacaktır. Ayrıca bugün açıklama yapacak idarecilerin, bu noktayı es geçmeyip, en azından öz eleştiri yaparak konuşmalarını talep ederiz.”