Salgından bu yana 27-28 aydır ayakta kalma şansını yakalayan ve bankalar karşısında “itibarını” koruyanlar bu krediye erişebileceklerdir. Geriye kalan ve çoğunluğu oluşturan işletmeler ise hesaba bile girmiş değil!
Bu süreci atlatamayarak boynu altında kalanlar ölüme terk edildi. Vahşinin de vahşisi bir politika… Bu bir politika mı? Evet politikadır. Ancak yaşanan olağanüstü koşullar altında ne insanidir ne de vicdanlara sığar! Davalık olanlar, iflas edenler ve borç taksitini aksatanlar kendi ayıplarıymış gibi defolu ilan edilerek, yaşam hakları ellerinden alındı.
Daha da kötüsü; borçlu olanlar için yeni bir kararname ile yeniden öteleme kararı çıkartıldı. Dolayısı ile bugüne kadar ki ötelemelerde olduğu gibi faiz yükü altında ezim ezim edilmelerine bir kez daha kapı aralandı. Borçlu olanlar bu kararla haciz ve mülksüzleşmeye bir adım daha yaklaşmış olacaklar. Tüm dünyada devletler sorumluluk alarak faiz indirimine gitmiş, hatta olağanüstü durum göz önüne alınarak faizler silinmiş, borçların da vadeleri uzatılarak insanlara ve işletmelere en azından yaşam hakkı tanınmıştır. Bütün bunlar göz önünde iken bizde yapılanlara kelime bulup söylemek gerçekten çok zor.
Özellikle yoksullar ve küçük işletmeler için hayat pahalılığı patlarken, çalışan tüm kesimlerin alım gücü gittikçe yerlerde sürünürken, üretim ve hizmet maliyetleri tavan yaparken, söz konusu ekonomik politikalarla kaç tane ekonomik işletme ve çalışan ayakta kalabilir gerçekten sormak gerekiyor. Bu olağanüstü şartlar altında iş ve üretim yapabilirlik mümkün mü?
Devlet veya hükümetin her şeye göz yumarak hatta zamları adeta teşvik ederek topladığı vergiler üzerinden en azından çalışanlara, alım gücü dipte olanlara destek olması hem ekonominin gereği hem de sosyal anlamda adaletin sağlanması için şarttır. Bu yapılmazsa küçük işletmelerin iş yapabilirliğinin ortan kalkması ve iflaslarıyla birlikte, bırakın işsizliğin çığ gibi büyümesini ayni zamanda tekelleşme yaşanacak, kaos daha da büyüyecektir.
Sorunu yaşayanlarla tartışma ihtiyacı duymayan ve başına buyruk kararlar alanlara bir kez daha önerilerimizi vurgulama ihtiyacı duyuyoruz:
1- Alım gücünü geçtik satın alma gücünün kısmen de olsa yükseltilmesi için özel sektör çalışanlarına katkı yapılmalıdır.
2- Sigorta prim ödeneklerine destek artırılmalıdır.
3- Borçlu işletmelere öteleme değil faiz desteği yapılmalı, ödenebilirlik için borç vadeleri uzatılarak yaşama şansı verilmelidir.
4- Hayat pahalılığın başlıca kaynağı olan elektrik, akaryakıt ve gübre gibi temel girdilere tüm dünyada olduğu gibi müdahale edilmelidir.
Bu çerçeveyi gözetmeyen ve gereğini yerine getirmeyen, ekonomik destek adı altında çıkan her paket yıkımı, işsizliği ve tekelleşmeyi hızlandırmaktan başka hiçbir anlama gelmeyecektir. Bu koşullar ve politikalar devam ederken, hayat pahalılığında yapılacak her artış daha çok vergi toplamaya yarayacak ve göstermelik olmaktan öteye gitmeyecektir.