KTOEÖS ve KTÖS'ten Açıklama: Ortaçağ Zihniyetine Geçit Yok

Cumhurbaşkanlığı Sosyal Destek Komitesi ve Vakıflar İdaresi işbirliği ile 17-18 Şubat tarihlerinde düzenlenen 1. Aile Çalıştayı Kıbrıslı Türkler üzerinde yapılmakta olan toplum mühendisliğini bir kez daha gözler önüne sermiştir.

Cumhurbaşkanlığı Sosyal Destek Komitesi ve Vakıflar İdaresi işbirliği ile 17-18 Şubat tarihlerinde düzenlenen 1. Aile Çalıştayı Kıbrıslı Türkler üzerinde yapılmakta olan toplum mühendisliğini bir kez daha gözler önüne sermiştir.

Muhafazakar bir anlayış ve vizyonla organize edilen Aile Çalıştayı uzun yıllardır Kıbrıs Türk toplum yapısını, yaşayışını, değerlerini, kültürünü beğenmeyen, değiştirmeye çalışan zihniyetin ürünüdür. Geçtiğimiz yılın Ağustos ayında okullarda Kıbrıs Türk Tarihi Dersinin nasıl anlatılması gerektiğini öğretmenlerimize aktarmak ve öğretmenlerimizi şekillendirmek amacıyla yapılan çalıştay gibi, Aile Çalıştayı da aynı anlayışının ürünüdür. Bu anlayış, Kıbrıs Türk toplumunu gelenekçi, cinsiyetçi, farklılıklara saygı duymayan bir kalıba sokma gailesi taşımaktadır. 

Çalıştayda yapılan konuşmalarda, geleneksel tek tip aile yapısı kutsallaştırılmış, kadın bu aile yapısı içerisinde hapsedilmeye çalışılmıştır! Türkiye’den çalıştaya katılan bir akademisyen hiç çekinmeden LGBT+ düşmanlığı yapmış, “erkek ve kadın değilseniz ne olduğunuz belli değil” diyecek kadar ileri gitmiştir. Devlete ait kurumlarının böyle gerici  bir zihniyetle donatılmış çalıştayın düzenlenmesine ortak olması büyük bir talihsizliktir.

 Türkiye’deki muhafazakar iktidar,  toplumsal cinsiyet eşitliğinden çok aile ile kadının geleneksel rollerini merkeze alarak yıllardır kadını ikincilleştirmiş, değersizleştirmiş, kadını sadece “doğuran” bir obje olarak ifade etmiş ve “makbul kadın” anlayışı yaratmaya çalışmıştır. Gerçekleştirilen çalıştay, kadın ve erkeğin eşit olduğu söyleminin fıtrata aykırı olduğu ifadesinin vücut bulmuş halidir.  Toplumsal cinsiyet eşitilği kavramından ürkenler, kadınların erkeklere sorgusuz sualsiz itaatini ve ataerkil yapının devamını isteyenler, İstanbul Sözleşmesinden çekilenler, yıllardır kadını kutsal rol ve görevlerini yerine getirmesi gereken bir nesne olduğu anlayışına dayalı bir politika ortaya koymaktadırlar. Ensar Vakfında yaşanaları, çocuk gelinleri, kadın cinayetlerini normalleştirilmeye çalışanlar bir kez daha Kıbrıslı Türkleri dizayn etmeyi kendilerine görev bilmişlerdir. Kıbrısın kuzeyine yönelik siyasal, sosyal, ekonomik, toplumsal alanda planlı bir şekilde sürdürülen müdahaleler aile yapımızın nasıl olması gerektiğine kadar vardırılmış, siyasi liderlerimiz ise bu anlayışa alkış tutmuştur.

Atatürk’ün çağdaş Türkiyesi’ni karanlığa sürüklemeye çalışan din tüccarları ortada dururken, başta Sn. Tatar'ın “Orada ne varsa bizde de olacak” mantığı ile hareket edip, aynı kötüyü adanın kuzeyine de kopyalamaya çalışmasını protesto ederiz.

Kıbrıslı Türklere reva görülen muhafazakar kimliği kabul etmeyceğimizi, kadının birey olduğunu reddeden Ortaçağ zihniyetine karşı mücadelemizi sürdüreceğimizi bir kez daha vurgularız. Çalıştay sonucunda ortaya konulacak raporu merak içerisinde beklediğimizin bilinmesini isteriz.

Hatırlatırız ki Kıbrıs Türk Toplumunun kendi değerlerini tartışacak bilgi, beceri ve potansiyeli vardır.

Saygılarımızla.