KTÖS: İlkokul çağındaki çocukların bu denli manipüle edilmesi duygusal istismardır!

KTÖS Basın Açıklaması: İlkokul çağındaki çocukların bu denli manipüle edilmesi duygusal istismardır!

İlkokul çağındaki çocukların bu denli manipüle edilmesi duygusalistismardır

Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası (KTÖS) Genel Sekreteri Burak Maviş, son günlerde gündem olan küçük yaşta çocukların yatılı dini eğitimlere gönderilmesi ile ilgili kamuoyuna bilgi paylaşımında bulundu.

Maviş, Kıbrıs Türk toplumunun laik yaşam modelini seçtiğinden beri gerici faaliyetlere şüphe ile yaklaştığını, çeşitli dönemlerde din algısını menfaatleri için kullanmaya çalışanlara karşı mücadele ettiğini anımsattı.

Dr. Fazıl Küçük’ün bu mücadeleyi verenlerin başında geldiğini hatırlatan Maviş, “Ezanın Türkçe okunmasında da, müftünün Türkiye’den değil Kıbrıs’tan birinin seçilmesinde de, tarikatların faaliyetlerinin sınırlanmasında da Kıbrıs Türk toplumunun laik ve demokratik bir duruşu vardır” dedi.

Son yıllarda gerici faaliyetlerin artığı gerçeğiyle karşı karşıya olunduğunu söyleyen Maviş, “Dini cemaatler, tarikatlar, vb. derneklerin ekonomik kaynağı belirsiz bir şekilde faaliyetlerini açık bir şekilde icra ettiğini ifade etti.
İstismarın boyutu orantısız tehlike arz ediyor

Maviş tarikatlara ait derneklerin camilerde, evlerde dini sohbetler  yaptığını, yaz aylarında küçük yaşta çocukları Kur’an kurslarına yönlendirdiklerinin basına yansıdığına dikkat çekerek, hafta içi veya hafta sonu yatılı din eğitimi kursları ile istismarın boyutunun orantısız tehlike arz ettiğini belirtti.

Maviş, dinsel faaliyetlerin kurumsal olarak da toplum mühendisliğinin bir projesi haline dönüştüğünü belirterek, gericiliğin devlet eliyle vatandaşın sağlık ve eğitim hakkından daha önemli bir mesele haline getirildiğini ifade etti.

Soyut işlemler dönemini tamamlamamış olan bir çocuğun dini eğitime yönlendirilmesiistismardır ve devlet buna alet olmamalıdır

Maviş, çocukların olgunluk çağına gelmeden siyasi ve ekonomik sömürüsünü kabul etmediğimiz gibi, soyut işlemler dönemini tamamlamamış olan bir çocuğun dini eğitime yönlendirilmesini ve devletin bu istismara alet edilmesini de kabul etmiyoruz, dedi.

İlkokul çağındaki çocukların din hakkındaki kavramların soyut bilgiler olup algılama ve anlama durumlarının mümkün olamayacağı, anlamlandıramadıkları için de çocuklarda korku, kaygı vb. olumsuz etkiler yaratma riski olduğunu söyleyen Maviş, soyut kavramların 12 yaş ve sonrasında anlaşılabilir olduğu için herhangi bir dini durumun, bilginin ve soyut kavramın 12 yaşından küçük çocukların duygusal istismara uğramasına neden olabileceğini belirtti.

Maviş, yetişkinlerin kendi dini inanç ve çıkarlarına yönelik ilkokul çağındaki çocukları bu denli etkilemesi ve manipüle etmesinin ise duygusal istismar olarak tanımlandığına işaret etti.

Çocuklar okulda ve öğretmenlerin elinde güvendedir

Çocukları istismar veya ihmal pahasına yatılı din okullara gönderme amacının arkasında siyasi ve ekonomik menfaat olduğunu ifade eden Maviş, cemaat ve tarikatlara yakın görünmenin prim yaptığını bir ülkeye dönüştürülmeye; rıza, biat kültürünün de yayılmaya çalışıldığını belirtti.

Maviş, her türlü öğretim ve eğitim etkinliğinin Eğitim Bakanlığının denetim ve gözetimi altında olması gerektiği kuralı, Eğitim Bakanlığının izni olmadan herhangi bir eğitim faaliyetinin başlatılamayacağı veya yapılamayacağını gösterir, dedi. Maviş, ancak, sadece izin almakla denetim ve gözetim hakkının yerine getirildiğini kabul etmek mümkün olamayacağını belirterek, izin aldıktan sonra denetim ve gözetim görevinin yapılabilmesi için kursun amacı, plan-programı, eğiticilerin nitelikleri, eğitim yeri ve ortamı da Eğitim Bakanlığının denetim ve gözetimine tabi olmadığı müddetçe, verilen iznin Anayasa’nın 23. ve 59. maddelerinin kapsamından çıkacağının Anayasa Mahkemesi’nin Hafızlık ve Kur’an kurslarını da ilgilendiren Din İşleri Dairesi’yle ilgili gerekçeli kararında belirtiğini söyledi.

Eğitimin okulda verilebileceği, çocukların okulda ve öğretmenlerin elinde güvende olacağına değinen Maviş, okullarda din, kültür ve ahlak dersinin mevcut olduğunu ifade ederek, bu dersin seçmeli hale dönüştürülmesi ve her çocuğun kendi dini ve mezhebine göre eğitim alma/almama hakkının din ve vicdan özgürlüğü çerçevesinde dikkate alınması gerektiğini vurguladı.

Eğitim Bakanlığı’nın düzenleyeceği bir eğitim şurasında, din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin içeriğini, eğitimcilerin tartışabileceğini ifade eden Maviş, geçmiş beş eğitim şurasında bunun aksi yönünde karar alındığını hatırlattı.

Tarikat/cemaatların faaliyetleri ile ilgili Sendikaya yapılan ihbarları yetkili kurumlar ile paylaştık

Maviş, 4 Temmuz tarihinde Bilgi Edinme Hakkı Yasasının 5. maddesinden hareketle yaz aylarında düzenlenen Kuran kurslarıyla ilgili Eğitim Bakanlığı’ndan bilgi talep ettiklerini fakat yasanın “İdare, başvuru üzerine istenen bilgi veya belgeye erişimi, başvurunun alındığı tarihten itibaren on beş iş günü içinde sağlar.” emrini vermesine rağmen, talep  edilen konularda bilgi verilmediğini söyledi.

Maviş, 27 Eylül 2022 tarihinde Yüksek Yönetim Denetçisi (Ombudsman) Sn. İlkan Varol’u ziyaret ederek idarenin tutumu ile ilgili şikayetimizi yaparak, konunun idari olarak denetiminin yapılıp yapılmadığının da araştırılmasını talep ettiklerini ifade etti. 

Maviş, her iki kurumdan da henüz bir yanıt alamadıklarını belirterek, bu süre zarfında sendikaya bir takım ihbarlar yapıldığını söyledi. Bu süre zarfında sendikamıza bir takım ihbarlar da yapılmıştır. İlgili ihbarlara göre özel araçlarla okula götürüp getirilen ve yatılı olarak evlerde kalan öğrenciler vardır.18 yaş altındaki bireylerin tamamı çocuktur ve ebeveynleri dışında birileri tarafından bakım verilmesi ancak devlet kontrolünde ve Sosyal

Hizmetler Dairesi tarafından yapılabilir. Eğer bu evlerde eğitim de veriliyorsa, bu da ancak devlet kontrolünde ve Milli Eğitim Bakanlığı izni ve denetimine tabi olmalıdır

Maviş, bu ihbarların değerlendirilmesini hem sendikal, hem toplumsal hem de Anayasal olarak bir görev olarak bildiklerini ve G. Mağusa Polis Müdürlüğü, Sosyal Hizmetler Dairesi, Milli Eğitim Bakanlığı, Ombudsman ve çeşitli sivil toplum kuruluşları ile bilgileri paylaştıklarını ve takipçisi olacaklarını söyledi.

Din İşleri Başkanı’nın ifade ve düşünce özgürlüğü sınırlarını aştı

Din İşleri Başkanı’nın infial yaratan sözlerine de değinen Maviş, Kıbrıslı Türkler kendi dinini kendi tercihleri doğrultusunda öğrenebilecek olgunlukta olduğunu; aile yapımızı, kültürümüzü, giyim kuşamımızı birinin bize anlatmasına ihtiyacımızın olmadığını,çocukların ise olgunluk çağında istediği din ve ibadet tercihi yapabilecek  özgürlüğü ve deneyimi kendinde bulabileceklerini söyledi. Din İşleri Başkanı’nın ifade ve düşünce özgürlüğü sınırlarını aştığını belirten Maviş, Din İşleri Başkanı’nın nefret söylemine dönüşen sözleri nedeniyle yetkili makamların harekete geçmesi gerektiğini söyledi.

Cesaretli olun, kayıtsız kalmayın!

Maviş, Türkiye’deki dini örgütlenmelerin devlet içerisine sızıp Türkiye’yi karanlığa sürüklediği gerçeğinden ders alınması gerektiğini ifade ederek, bağnazlığa, aşırılığa, istismara karşı toplumun uyanık olması, bu tarz örgütlenmeleri yetkili mercilere şikayet etmesi ve linç söylemlerine karşı kayıtsız kalmaması gerektiğini belirtti.

Saygılarımızla,