Aşıların kimler tarafından kullanılabileceği, yaşam kalitesini ve süresini ne kadar etkilediği bu sorular arasında. Hastaların yanıtını en çok merak ettiği soru ise dozu 2800 dolar olan, 5 doz uygulanan ve SGK tarafından ödenmeyen aşıların devlet veya özel sağlık sigortalarının ödeme kapsamına girip girmeyeceği.
Kanserle mücadele edenlerin umut olarak gördüğü tedaviler arasında bir süredir Küba’nın kanser aşıları da var. Özellikleakciğer kanserlerinde kullanılan aşılar için bazı hastalar bir süredir Küba’ya gidiyor. Ancak Türkiye’deki hastaların bunun için Küba’ya gitmesine artık gerek kalmadı. Sağlık Bakanlığı’nın girişimiyle resmi kanallarla Küba’dan ithal edilmeye başlanan aşı, Türkiye’de onkologların yazacağı reçeteyle eczanelerden alınabiliyor.
Ancak Küba aşılarının Türkiye’de de yapılacağı haberi, hastalar ve yakınları arasında ne kadar heyecan yarattıysa fiyatı da o kadar endişeye neden oldu. Çünkü SGK ödeme kapsamında olmayan aşının bir dozu 2.800 Dolar ve 5 doz yapılması gerekiyor. Bu da hasta için çok ciddi bir ekonomik yük demek. Her hastanın bu miktarı karşılayamayacağı ise çok açık. Bu nedenle kanserle savaşanlar, bir taraftan bu aşılardan görebilecekleri yarara odaklanıp, onunla ilgili sorularına yanıt ararken, bir taraftan da aşıların yüksek maliyetinin devletin ve sigorta şirketlerinin ödeme kapsamına almasını ümit ediyor.
KÜBA’NIN KANSER AŞILARI NASIL ETKİ EDİYOR?
Hasta ve hasta yakınlarının Küba’nın kanser aşılarıyla ilgili merak ettiği soruları ntv.com.triçin yanıtlayan Fitoterapi ve Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Canfeza Sezgin, aşıların etki mekanizmasını, “Kanser tedavisinde kullanılan iki farklı Küba aşısı olup kansere karşı etkinlikleri benzerdir. Ülkemizde reçeteyle yazılıp TEB kanalıyla hastaların rahatlıkla tedarik ettiği aşının içeriği racotumomab olup kanser hücrelerinin yüzeyinde bulunan GM3 tip gangliozid proteinine karşı geliştirilmiş antikordur. Bu proteinin sadece kanser hücrelerinde bulunması nedeniyle aşı sadece kanser hücrelerini etkilemekte, bağışıklık sistemini bu proteini taşıyan kanser hücrelerine aldırmasını uyarmaktadır. Diğer aşı da kanser hücrelerinin büyümesini arttıran EGF büyüme hormonunu engelleyen antiEGF antikoru içeren aşıdır” şeklinde açıkladı.
“KANSER TEDAVİSİNE EK KATKI SAĞLAMAK ÜZERE GELİŞTİRİLMİŞTİR”
Bu aşıların bazı kanserlerden korunmada etkili olan Human Papilloma Virüs (HPV) ve Hepatit B (HBV) gibi aşılarla karıştırılmaması gerektiğini vurgulayan Tıbbi Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Gökhan Demir, aşıların, bağışıklık sistemi hücrelerinin kanser hücrelerini tanıyarak onları yok etmesi amacıyla geliştirildiğini belirtti şöyle devam etti:
“Temel prensipte bu aşılar kanserli hücreye ait çeşitli yapıları bağışıklık sistemine tanıtarak kanserle mücadeleye katkıda bulunurlar. Tümörün büyüme ve gelişmesini durdurmak, nüksleri engellemek veya geciktirmek, diğer tedavi seçenekleri tamamlandıktan sonra vücutta var olan kanser hücrelerinin yok edilmesi için kullanılabilirler. Bu aşılar kansere karşı koruyuculuk sağlayan HPV, HBV gibi aşılarla karıştırılmamalıdır. Çünkü anti-viral aşılar kanserin ortaya çıkmasına engel olurken, Küba’nın aşıları, var olan kanserin tedavisine ek katkı sağlamak üzere geliştirilmişlerdir.
“AŞILAR İMMÜN SİSTEMİN ANTİJENLERİ TANIMA VE YOK ETME KABİLİYETİNİ ARTIRIYOR”
Vücudumuza giren yabancı mikroorganizmaların veya kanserleşmiş hücrelerin dış yüzeyinde bulunan ve antijen olarak adlandırılan yapılara karşı immün sistem saldırır. Bu saldırı sırasında uzun süreli bir “hafıza” oluşturulur ve gelecekte verilecek saldırı cevabının daha hızlı ve etkin olması sağlanır. Kanser tedavi aşıları immün sistemin antijenleri tanıma ve yok etme kabiliyetini arttırarak etki eder. Bazıları bireysel olarak hastaya özgü yapılırken, bazıları kanserli hücrelerde ortak olarak bulunan bazı moleküllere karşı geliştirilmişlerdir.”
KİMLER BU AŞILARDAN YARARLANABİLİR?
Aşıların daha çok akciğer kanserlerinde, ileri evre veya lokal ileri evrede olan hastalarda, tıbbi tedaviler bittikten sonra uygulandığını söyleyen Dr. Sezgin, “Aşılar, akciğer kanserleri dışında hangi kanserlerde kullanılıyor? Kimler bu aşılardan yararlanabilir, mesela meme kanseri hastalarında bu aşılar etkili olur mu?” şeklindeki soruyu şöyle yanıtladı:
“Özellikle racotumomab aşısı ile yapılan çalışmalarda meme, kalınbağırsak, yumurtalık ve pankreas kanserinde bazı hastalarda aşının hedefi olan GM3 gangliozid proteini bulunmaktadır. İleri evre ve tıbbi tedavi ile hastalığı kontrol altında olan, değerlendirmede uygun bulunan hastalarda idame tedavisi olarak kullanıyoruz. Aşının etkili olduğu kanser grubunda meme kanseri bulunmamaktadır. Fakat kanser hücrelerini içeren patoloji örneğinde GM3 gangliozidi bulunduğu saptanırsa meme kanseri hastaları da aşıdan fayda görebilir ve biz bu hastalarda aşıyı kullanıyoruz.”
Aşı tedavilerinin her hasta için uygun olmadığını, güncel ve etkinliği kanıtlanmış kanser tedavileriyle karşılaştırıldığında tedaviye katkılarının değerlendirilmediğini, dolayısıyla standart tedavilerin yerini almalarının da söz konusu olmadığını ifade eden Prof. Demir’in aynı soruya yanıtı ise, “Akciğer kanserleri dışında baş-boyun, mesane, beyin, meme, pankreas, rahim ağzı ve böbrek ve prostat kanserlerinde kullanımlarıyla ilgili yürüyen çalışmalar vardır” şeklinde.
HASTANIN YAŞAM SÜRESİNİ NE KADAR UZATIYOR?
Aşıların tedavi başarısına ve hastanın sağkalım süresine yönelik uluslararası makalelerde çıkan yayınların sorulması üzerine Prof. Demir, “Çoğu kanser tedavi aşısı klinik çalışmalar kapsamında gönüllüler üzerinde denenme aşamasındadır. İleri evre kanserlerde etkinlikleri ile ilgili çalışmalar sürdürülmektedir. Küçük hücreli dışı akciğer kanserinde, kanser hücrelerinin büyüme ve gelişmesinde rol alan bir büyüme faktörü olan EGF’ye karşı geliştirilen bir aşı bulunmaktadır. Her ne kadar bu aşıyla yapılan faz I ve faz II çalışmalar, aşının güvenilirliği ve etkinliği yönünde umut verici sonuçlar vermiş olsa da faz III, randomize çift kör çalışmada platin bazlı kemoterapi sonrasında idame tedavi olarak kullanıldığında sağkalım süresini istatistiksel olarak anlamlı şekilde arttırmadığı gösterilmiştir. Hasta sayısı az ve kanıt düzeyi düşük bazı pilot çalışmalarda aşıların hastalık nüksünü geciktirdiği ve yaşam kalitesini arttırdığı yönündeki bulguların kanıt düzeyi yüksek, bilimsel olarak güvenilir çalışmalarla doğrulanması gerekmektedir” değerlendirmesinde bulunurken, Dr. Sezgin’in yanıtı da “Bu konuda az sayıda çalışma var. Her iki akciğer kanseri aşısı da ciddi bir yan etki olmadan hastaların 2-3 ay daha fazla yaşamalarını sağlamaktadır” şeklinde oldu.
YÜKSEK MALİYETİ HER HASTANIN KARŞILAMASI İMKANSIZ
Aşının 5 dozluk fiyatı 14 bin Doları buluyor. Birçok hasta için yüksek olan bu tutarı SGK ödemiyor. Aşıların özel sağlık sigortaları tarafından ödenip ödenmemesi ile ilgili Prof. Sezgin, “Bu konuda özel sigorta poliçelerinin kapsamına göre epikriz ve reçeteyle hastalara resmi belge düzenlenerek bazılarının ücretsiz alabilmeleri sağlanmaktadır” bilgisini aktardı.
İsmini vermek istemeyen bir özel sağlık sigortası yetkilisi, sonradan ödeme kapsamında belirli kriterler ve etkinliğinin kanıtlandığı hastalıklarda poliçe şartlarına göre durum değerlendirmesi yapılabildiğini söylerken bir başka sigorta yetkilisi ise, “Koruyucu tedaviler ve aşılar (0-6 yaş arası hariç) poliçemizde kapsam dahilinde değil” diye konuştu.
“HAYATTA OLMAK, HER ZAMAN ‘YAŞAMAK’ ANLAMINA GELMİYOR”
Peki bu kadar yüksek maliyetli aşıların yaşam süresini sadece 2 ile 3 ay uzatması hastalar açısından ne anlam ifade ediyor? O hastalardan biri için aşıdan bu şartlarda yararlanmanın kriteri, “hayatta kalmak” ile “yaşamak” arasındaki ince ama önemli fark. Devletin veya özel sağlık sigortası şirketlerinin aşıları ödeme kapsamına alması gerektiğini, çünkü çok sayıda hastanın bu maliyeti karşılamasının mümkün olmadığını söyleyen ve 4. yani son evredeki kanser hastası O.R.’nin sözleri, bu ince farkın önemini oldukça net şekilde ortaya koyuyor:
“Hayatta olmak, her zaman ‘yaşamak’ anlamına gelmiyor maalesef. Bazen sadece hayatta olursunuz, nefes alırsınız ama hayatı dilediğiniz şekilde yaşayamazsınız. Bu nedenle o kadar param varsa ve istediğim şeyleri yapabileceksem, örneğin; sokaklarda dolaşacak, koşabilecek veya dans edebileceksem, ağız tadıyla istediğim her şeyi yiyip içebilecek, sinemaya, tiyatroya gidebilecek, sosyal hayata karışabilecek ve hatta bir bebeğe, enfeksiyon korkusu olmadan sarılabileceksem, yüksek maliyetine rağmen ömrümü 3 ay uzatacak bu aşıları kullanmak isteyebilirim. Çünkü sağlıklı bir insanın farkına bile varmadan hızlıca geçip giden 3 ay, kanserle yaşayan biri için “90 gün”den çok daha fazlası olabilir. Kanser hastası için doya doya yaşayabileceği 3 ay önemli ve uzun bir zaman dilimi olabilir. Ancak yaşam kalitemi yükseltmeyip sadece 3 ay daha bu dünyada kalmamı, hastalık yüküne katlanmamı ama ‘yaşamamamı’ sağlayacaksa bu yüksek tutarın bir Cumhuriyet çocuğunun okul masraflarına katkı yapmasını tercih ederim.”