Evren Yiğit, genç bir yazar.İlk okuduğum hikayesi yıllar önce Ayşe Arman’ın Hürriyet’teki “Ayşe’nin Gözlüğü” köşesinde yer almıştı.O zaman ikisi de Dubai’deydi sanırım…”Kulak Kaşıntısı” diğer kısa öyküleri ile birlikte benim önce biraz da adından dolayı erkek sandığım Evren Yiğit’ in ilk yayınladığı “Aşk Yüzünden “ adlı kısa hikayeler kitabında yer aldı. Ben de bu hoş öyküyü o zamanlar görev yaptığım televizyonda birkaç kere seslendirdim.. Öykü başta İclal Aydın olmak üzere çeşitli değişik imzalarla sosyal paylaşım sitelerinde de defalarca yer buldu, paylaşıldı. Geçtiğimiz yıllarda daha çok çocuk kitaplarına eğilen yazarın “Siyah Nehir “ adlı bir kısa öykü kitabı daha var…Ama uzun zamandır çocuklar için yazıyordu Yiğit… Geçenlerde sosyal paylaşım sitelerinde “bu kez büyükler için yazdım “dediği “Bir Varmış Bir Yokmuş” adlı yeni kitabının baskıya girdiğini okudum…Merakla bekliyorum bu kitabı da…Bu haftanın öyküsü Evren Yiğit’in ilk kitabından “Kulak Kaşıntısı”: “Kulağımın içi kaşınıyor... Felaket.. Önce azar azar başlıyor kaşıntı,geceleri.. Sonra artıyor.. Kaşımak da bir zor ki kulağın içini.. Bir türlü geçmiyor. “Ne yapsam acaba?” diyorum... Günler geçtikçe daha da artıyor. Doktora gitmeye karar veriyorum. Arkadaşlarıma soruyorum “ tanıdığınız iyi bir kulak burun boğazcı var mı?” diye. “N’oldu ki?” diye soruyor arkadaşlarım. “Kaşınıyor kulağım” diyorum... “Uyuyamıyorum geceleri, kulak kaşınmasından!” Bir doktorun adını söylüyor bir tanesi.. “Çok iyi doktordur” diyor.. “Kimsenin çözemediğini çözer, iyileştiremediğini iyileştirir.” Gidiyorum doktora. Gözlüklü, şirin bir amca. Elinde bir büyüteç, kulağıma bakıyor. Şaşırıyorum önce. “İçinde kaşıntı var” diyorum. “Öyle büyüteçle ne anlayacaksınız ki?” “Yok” diyor, “Ben çoktan anladım ne olduğunu da, şimdi daha iyi görmek için bakıyorum.” “Nedir?” diyorum doktora. “Eski sözler kaçmış kulağınıza” diyor. “Nasıl yani?” diyorum. “Kimin sözleri?” “Bakacağız” diyor... Sonra bir alet çantasından kocaman, ucu ince, cımbıza benzer bir alet çıkarıyor. “Yan durun, kıpırdamayın” diyor bana. Biraz irkiliyorum. “Eski sözler” diyorum, Ha?” Cımbızın ucu kulağıma giriyor, canımı acıtıyor nedense. “Bir kadın sesi bu” diyor. Sanki bir uğultu duyuyorum. Cımbızı çıkarıyor kulağımdan. “Yalan kaçmış kulağınıza!” diyor doktor.... Yalana bakıyorum. Küçük bir şey gibi gözüküyor. “Vay be! Günlerdir kulağımı kaşındıran buymuş? Hangi yalan peki?” diyorum.. “Durun bekleyin” diyor doktor. “Dikkatli olmamız lazım. Tekrar kulağınıza kaçabilir. Önce şu deney tüpünün içine koyalım. Sonra serbest bırakırız.” Yalanı tüpün içine koyuyor. Kapağını da kapatıyor tüpün. Serbest kalıyor yalan. “Seni seviyorum” diye cılız bir ses geliyor tüpün içinden. “Yalanmış ha?” diyorum. Kulağım bile anlamış, kalbim hala anlamıyor…