Küresel ısınma ile birlikte seller, kuraklıklar, sıcak hava dalgaları ve zamansız çok ağır yağışlar meydana geliyor

Küresel ısınma ile birlikte seller, kuraklıklar, sıcak hava dalgaları ve zamansız çok ağır yağışlar meydana geliyor

   Lefke Avrupa Üniversitesi, Bankacılık ve Finans Bölüm Başkanı Doç. Dr. Derviş Kırıkkaleli ile Zeeshan Khan (Tsinghua Üniversitesi, Çin, Times Higher Education), Shahid Ali (Swat Üniversitesi, Pakistan), Muhammad Umar (Qingdao Üniversitesi Çin), Zhilun Jiao (Nankai Üniversitesi Çin)  birlikte hazırladıkları tüketim bazlı karbon emisyonunu belirleyen faktörlerin belirlenmesini amaçlayan çalışma, alanın en iyi dergilerinden olan Elsevier yayın evinin Science of the Total Environment dergisinde yayınlandı.

 

Kırıkkaleli: Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ile karbondioksit ve sera gazı emisyonları azaltılarak küresel ısınma ile mücadele edilmesi amaçlandı

 

  “Bilindiği gibi çevresel bozulma günümüzde çağdaş dünyanın karşılaştığı en önemli sorunlarından biridir ve birçok bilim insanını bu alanda araştırma yapmaya teşvik etmiştir. NASA’nın yaptığı araştırmalar göstermiştir ki, Atmosferdeki karbondioksit oranı 1880 yılından bugüne yüzde 42 artarak en yüksek seviyeye ulaştı. Bunun yanında, sera gazı emisyonlarının artmasında dolayı 1880 ile bugün arasında 1.4 derece dünya yüzeyinin daha fazla ısındığı görülmektedir” diyen Kırıkkaleli, bu çalışmaların ısınmanın insanlığı ciddi şekilde etkilediğini ve daha fazla etkileyeceğini belirtti.     

   Kırıkkaleli, NASA’nın belirttiği gibi, dünyada karbon emisyonunun %75 sera gazı emisyonlarından oluştuğunu ve bunun küresel ısınma ile birlikte sellere, kuraklıklara, sıcak hava dalgalarının artması ve zamansız çok ağır yağışlara neden olduğunu belirterek,  dünyada hergeçen gün artan karbon emisyonu seviyesini engellemek için birçok protokol veya anlaşma imzalandığına dikkat çekti. Kırıkkaleli, “Bunların en öne çıkanları arasında Kyoto Protokolü ve Paris Anlaşması bulunmaktadır. 1997 Aralık ayında Kyoto’da gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (Kyoto Protokolü) imzalanarak karbondioksit ve sera gazı emisyonlarının azaltılarak küresel ısınma ve iklim değişikliği ile mücadele edilmesi amaçlanmıştır. Kyoto Protokolü'nün 2020 yılında sonlanacak olmasından dolayı, COP21 olarak da bilinen 2015 yılında Fransa’nın Paris kentinde gerçekleştirilen Konferansı’nda, 2020’den sonra geçerli olacak Paris Anlaşması kabul edilmiştir. Bu anlaşmada ise  küresel sıcaklıklardaki artışı 1,5 °C'nin altında tutmanın önemi üzerinde anlaşılmıştır. Bundan dolayı birçok tedbir alınması gerektiğinin altı çizilmiştir. Dünyada gerek Paris antlaşması olsun gerek Kyoto protokolu olsun karbon emisyonunun artmasını ve böylelikle küresel sıcaklıkların artmasını engelleyememiştir. Bu sebepten dolayı, çevreciler, araştırmacılar ve politika yapıcıların karbon emisyonlarını etkileyen ana faktörleri belirleme yönünde teşvik etmiş ve bu alanda son yıllarda birçok çalışma yapılmasına sebep olmuştur”dedi.

 

Kırıkkaleli: Uzun vadede gerek ithalat gerek ise kişi başı gelirlerin artması tüketim bazlı karbon emisyonunun artmasına sebep oluyor

   Kırıkkaleli ve araştırmacı meslektaşları ile yaptığı çalışmalarında “G7 ülkeler dediğimiz, Amerika Birleşmiş Devletleri, Japonya, Almanya, Birleşik Krallık, Fransa, İtalya ve Kanada’yı kapsayan ülkelere odaklanarak, ticaretin, yenilenebilir enerji tüketiminin ve çevresel innovasyonun tüketim bazlı karbon emisyonuna etkisini ölçmüşlerdir” diyerek, yapılan çalışmada, birçok yeni nesil bilimsel teknik kullanıldığını ve tüketim bazlı karbon emisyonun ana belirleyicilerinin  belirlenmiş olduğunu belirtti.

      Kırıkkaleli çalışmanın sonucu göstermiştir ki, “Uzun vadede gerek ithalat gerek ise kişi başı gelirlerin artması tüketim bazlı karbon emisyonunun artmasına sebep olmaktadır. Aksine, ihracat, çevresel innovasyon ve yenilenebilir enerji tüketimin artması G7 ülkelerinde tüketim bazlı karbon emisyonun azalmasına neden olmuştur.  Bu çalışma sonucunda öneriler arasında karbon emisyonunu artırıcı ithal ürünlere ayrıca vergiler uygulanması ve bu vergilerden gelen gelirlerin çevresel bozulmayı azaltıcı yönlü alınan kararlar için kullanılması, bunun yanında gerek yenilenenilir enerji üretiminin artırılmasına yönelik  teşviklerin artırılması ve böylelikle yenilenebilir enerji tüketiminin artırılması, çevresel innovasyonun artırılmasınının altı çizilmiştir”dedi.