3 bin yıllık geçmişe sahip kurşun dökme geleneği ile büyüye ve nazara uğramaktan ileri geldiği düşünülen ruhsal çöküntülerin ve hastalıkların tedavi edildiğine inanılıyor. Ankara Üniversitesi Adli Bilimler Enstitüsü Adli Toksikoloji Ana Bilim Dalı’ndan Öğretim Üyesi Doç. Dr. Zeliha Kayaaltı ve ekibi, işte bu kurşun dökme geleneğinin insan sağlığı üzerindeki etkisini 1 ile 50 yıl arasında kurşun döken kadınlar üzerinde inceledi. Araştırmada, kanda en yüksek 6 olması gerektiği kabul edilen “antimon” bu kişilerde 13.9 ile 15 arasında ölçüldü. Kurşun dökme işlemi sırasında açığa çıkan buharın insan sağlığını tehdit ettiğini söyleyen Doç. Dr. Kayaaltı, “Kurşun döken kişilerde yalnızca kurşun zehirlenmesinin değil, antimon zehirlenmesinin de göz önünde bulundurulması gerekiyor” dedi. Antimon; kimyasal alaşımlarda, cephane yapımında, aküde, cam ve seramik renklendirmede kullanılıyor. Kurşun dökme işlemi sırasında da kurşunun kolayca şekil almasını sağlıyor. Kurşun dökme işleminin kapalı alanlarda yapılıyor olmasının büyük risk taşıdığına dikat çeken Kayaaltı, işlem sırasında açığa çıkan buharın, tüm hane halkının sağlığını olumsuz etkilediğine dikkat çekti.
DÜNYADA GELENEK
Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Emine Gürsoy Naskali de kurşun dökme geleneğinin Şamanizm’e dayandığını ve ortaya çıkışından bu yana insan psikolojisini düzeltmek amacıyla gerçekleştirildiğini söyledi. Naskali, “Kurşun, geleceği okumak amacıyla olabildiği gibi kişideki hastalığın ne olduğunu anlama ve bu hastalığı iyileştirme maksadıyla da dökülebiliyor” dedi. Bu geleneğin izlerine tüm dünyada rastlanabildiğini kaydeden Naskali, “Kurşun dökme Finlandiya’da bir yılbaşı geleneğidir. Finliler, kurşunun aldığı şekillere bakarak yeni yılın nasıl geçeceğini anlamaya fft16_mf7048885.jpeg