14 Kasım Dünya Diyabet Günü nedeniyle mesaj yayınlayan Dernek Başkanı Arca, Kuzey Kıbrıs’ta diyabetli sayısının dünya ortalamasının üç katı olduğuna işaret etti.
Bu yıl koronavirüs salgını nedeniyle her yıl yapılan etkinliklerden farklı etkinlikler yapmak durumunda kaldıklarını belirten Arca, Uluslararası Diyabet Federasyonu tarafından 2019 yılında 20-79 yaş aralığında hesaplanan dünyadaki toplam diyabetli sayısının 420 milyon, 20 yaş altı diyabetlilerin sayısınınsa 1,1 milyon, bu yıl bu rakamın 463 milyon olarak hesaplandığını anlattı.
Arca, diyabetli sayısı kadar da prediyabetli (gizli şeker) bulunduğunu ve bu şekilde giderse diyabetli sayısının 2030 yılında 578 milyon, 2045 yılına kadar 700 milyon olacağının tahmin edildiğini kaydetti.
Arca şöyle devam etti:
“Ülkemizde de diyabet yaygınlığı oldukça yüksektir (%32) ve hızla yükselmeye devam etmektedir.
2016 yılında KKTC’de Türkiye Diyabet Vakfı ve Türk Diyabet Cemiyeti tarafından düzenlenen ve KKTC Sağlık Bakanı, Meclis Başkanı ve Cumhurbaşkanı’nın da katıldığı 53. Ulusal Diyabet Kongresinde belirttiği gibi Kuzey Kıbrıs’ta diyabetli sayısı dünya ortalamasının üç katı yüksekliktedir. Ama ne yazık ki bugüne kadar diyabetin önlenmesine yönelik en ufak bir tedbir alınmamıştır.
Rakamlar diyabetin ülkemizde ne denli büyük bir problem olduğunu gösterirken; devletin, sağlık kurumlarının, çeşitli dernek ve kuruluşların diyabetle ilgili yaptıkları çalışmalar, diyabetin önlenmesinde yeterli olmamaktadır. Bu durum bizleri tedirgin etmektedir.
Maalesef insanlarımızın büyük çoğunluğu diyabeti; yaşlanınca herkesin başına gelebilecek ve yükselen kan şekerini hap içerek düşürülebilecekleri bir hastalık olarak görmektedir
Diyabet kader değildir. Herkesin başına gelecek diye bir durum yoktur. Özellikle fazla kilosu ve aile geçmişinde diyabet bulunan yetişkinleri etkileyen Tip 2 diyabet önlenebilir ya da oluşması yıllarca geciktirilebilir.
Koruyucu sağlık sistemi sadece diyabet le ilgili değil, birçok hastalığın önlenmesinde ve kontrolünde etkin olabilecek bir sistemdir. Diyabet çalışmalarımızı, sadece diyabetin tedavisine odaklamak yerine önlemeye de çevirebilirsek birçok vakayı diyabet olmadan tespit edebilmemiz mümkün olacaktır.”
“ÇOĞU KİŞİ DİYABETİN NASIL ÖNLENECEĞİNİ BİLMİYOR”
Diyabetiklerin çoğunun diyabetin veya komplikasyonlarının nasıl önlenebileceğini bilmediğini kaydeden Arca, bilenlerin de bunu yaşamlarına uygulayamadığını, tansiyon, kan yağları yüksekliği, fazla kilo ve obezite, giderek damarlarda hasarlar ve buna bağlı olarak birçok komplikasyonlar ortaya çıktığını ve bu nedenle komplikasyonların kaçınılmaz olduğunu belirtti.
Diyabetli kişilerin eğitilmesinin mevcut sağlık sistemi içinde mümkün olmadığını kaydeden Arca, buna yönelik eğitim verilmesinin ne Sağlık Bakanlığının ne de Eğitim Bakanlığının sorumluluğunda olduğunu, birkaç hemşire ile diyabet tanısı alanlara verilen eğitimin sürekli olamadığını ve takip edilemediğinden asla yeterli olmadığını ifade etti.
“DERNEK ADETA SOKAĞA ATILDI”
Dernek Başkanı Arca, kronik bir hastalık olarak kabul edilen diyabetle ilgili; diyabetlinin, yakınlarının ve toplumun bilinçlendirilmesinde sadece Diyabet Derneği’nin görev üstlendiğini ve bu amaçla çalışan Diyabet Derneği’ne başta devletin ve Sağlık Bakanlığının sahip çıkması, maddi ve manevi teşvik edilmesi gerekirken, korona virüs salgını gerekçesi ile Diyabet Merkezi’nde çalışma yapmasının engellenip, “adeta sokağa atıldığını” belirtti.
Diyabet tanısı almış tüm çocuk, genç ve yetişkinlerin başta sağlık ekibine, kaliteli diyabet medikal malzemelerine erişimi ve sürekli diyabet eğitimi almaları sağlanması gerektiğini kaydeden Arca, “Hastane çalışanlarımız Doktor, hemşire, diyetisyen ve psikologlarımız ellerinden geldiği kadar bu hizmeti vermeye çalışıyorlar ama sayıları yetersizdir var olan şartlarda her diyabetliye sürekli hizmet verebilmek gibi bir şansları bulunmamaktadır” dedi.
Arca mesajında şunlara yer verdi:
“Diyabetin birçok hastalığın temel ve tetikleyici sebebi olduğu dikkate alınmalıdır. Diyabetin önlenmesinde her şartta kişilerin eğitiminin önemli olduğu bir durumda, Diyabet Merkezi’nin güçlendirilmesi ve hatta her bölgede açılıp geliştirilmesi düşünülmeliyken, dağıtılmasına yönelik adımların atılmasına anlam vermek çok zor.
Diğer tıbbi disiplinleri de ilgilendiren diyabete bağlı yüksek morbidite (hastalıklar) ve mortalite (hastalıklara bağlı ölüm oranları) nedeniyle toplum sağlığı yönünden diyabet büyük bir tehlike oluşturmaktadır.
“COVID-19 DÖNEMİNDE EN RİSKLİ GRUP DİYABETLİLER”
Yaşadığımız bu Covid-19’un pandemi döneminde en riskli grup yaş sınırı gözetilmeksizin diyabetlilerdir. Yaş sınırı diyabetik olmayan kişiler için uygun olabilir ama diyabetlilerin kan şeker düzeyleri yüksek seyrediyorsa risk her zaman vardır.
Diyabetlileri eve kapatma koronavirüs salgınından koruyamaz. Tam aksine uzun süreli eve kapanma bir taraftan stres yaratarak öte taraftan hareketsizlikle bu kişilerin bağışıklık sistemini kırarak onları Covid-19 pandemisine çok daha hassas duruma sokar.
Diyabet çok pahalı bir hastalıktır. Diyabeti önlemek, diyabete bağlı komplikasyonların hızını düşürmek, toplum için var olan diyabet riskini azaltmak, diyabet olmayan kişilerin hastalanma hızını aşağılara çekmek, maalesef sadece ilaçlı tedavi ile mümkün değildir.
Bu nedenle yıllardır Diyabet Derneğinin öne çıkarmaya çalıştığı Koruyucu Sağlık Sisteminin Sağlık Bakanlığı tarafından geliştirip devlet politikası haline getirilmesi sağlanmalıdır…Önümüzdeki 14 Kasımlarda daha güzel gelişmeleri konuşmak dileklerimizle.”