Kıbrıs’ın ve Kıbrıslının kaderi midir? İki Anavatan dedik, güvendik… Rumlar Yunanistan’a, biz Türkiye’ye! Biz Taksim dedik, Rumlar Enosis. Yunanlı politikacılar geldiler; Rumlara “ arkanızdayız, biz var oldukça size kimse dokunamaz” dediler! Türk politikacılar ayni şeyleri bize söylediler. “ Anavatan her zaman yanınızdadır. Biz yemeyiz, vallahi size yediririz!” Beğendiniz mi? Şu trajediye bakar mısınız? Refah, mutluluk ve bolluk içinde yaşayan Avrupa Birliğine üye bir ülke, Yunanistan; Birlik üyesi iken iflas etti, battı! Büyük hayaller ve beklentiler içine giren Yunanlıların tepkisi de büyük oldu. Kıbrıslı Rumların ne suçu vardı? Yunanistan’la birlikte onlar da battı. Bizim kaderimiz ise; Türkiye’nin kaderi ile ayni… Türkiye fakirleşirse, biz açlıktan ölürüz! Üretmeyen, geleceğini kuramayan, maaşla geçinen bir halk, maaş alamazsa biter! KKTC hükümetleri maaşları ödeyebildikleri sürece ayakta kalabilir. Devlet çalışanları, emekliler bir ay ödenemesin, seyredin siz zelzeleyi... Onun içindir ki; Maaşları gününde ödeyebilen hükümetler başarılı sayılır! Sağlık, ulaşım ( trafikte yaşanan kaos), çevre kirliliği, hormonlu, GDO’lu, zirai ilaç kalıntılı gıdalar… Ölenler, kalanlar KKTC’de hep ikinci plandadır. Kanserle mücadele üçüncü sırada; Koruyucu hekimlik çocuklara yapılan aşılardan ibaret sayılıyor! Kötü alışkanlıklar; alkolizm, kumar, fuhuş, uyuşturucu ise sorundan sayılmıyor… Alt yapı, üst yapı… Bütün yatırımlar Türkiye’nin ayırdığı bütçelerle gerçekleşmiyor mu? “ Parayı veren düdüğü çalıyor. “ Hoca Nasrettin’in fıkrasını ne çabuk unuttuk ey erenler! Adam olaydık da, kendi fabrikalarımıza; sanayi holding’e, makarna fabrikamıza, bel kolaya, süper kolaya, ayakkabı fabrikalarımıza… Kısacası ürettiklerimize sahip çıksaydık! Şimdi herkes bize, “ kapıya kilit vuran kocakarının hikayesini “ hatırlatıyor. Sanayiciler, siyasetçiler, üst düzeyden maaş çeken büyük bürokratlar… Söyleyin bakalım! Ohhh olsun mu bize… Asimile olduk, Türkiyelileştik, Kıbrıslı Türk’ü mumla arayacaksınız… Bir susun v e düşünün bakalım!