Fransa’da Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Avrupa Parlamentosu seçimlerinde rakibi Marine Le Pen'in partisi Ulusal Birlik’in kazandığı büyük zaferin ardından erken seçim kararı aldı.
Sandık çıkış anketlerine göre Ulusal Birlik oyların yaklaşık yüzde 32’sini aldı. Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un liberal kanattaki partisi Rönesans ise yüzde 15’te kaldı. Bu da Ulusal Birlik’in Rönesans'a göre iki kat daha fazla sandalye ile temsil edileceği anlamına geliyor.
Parlamentonun feshedildiğini duyuran Macron, seçimin ilk turunun 30 Haziran’da ikinci turunun ise 7 Temmuz’da yapılacağını söyledi. Ülkenin başkenti Paris 26 Temmuz’da Olimpiyat Oyunları’na ev sahipliği yapacak.
Macron bu sürpriz ve dramatik kararı, Fransa'daki Avrupa Parlamentosu seçimlerinde oy verme işleminin sona ermesi ve sandık çıkış anketlerinin açıklanmasından bir saat sonra Élysée Sarayı'ndan yaptığı televizyon konuşmasıyla duyurdu.
Ulusal Birlik’in 28 yaşındaki lideri Jordan Bardella da bu karardan çok kısa bir süre önce cumhurbaşkanına açıkça erken seçim çağrısında bulunmuştu.
Macron: Aşırı sağa boyun eğmeyeceğiz
Macron Fransız seçmenlere, “Mesajınızı duydum ve cevapsız bırakmayacağım” diye seslendi.
Fransız lider ülkesinin huzur ve uyum içerisinde “apaçık bir çoğunluğa ihtiyaç duyduğunu” söyledi ve aşırı sağın kıtanın her yerinde ilerleyişine boyun eğmeyeceğini vurguladı.
Cumhurbaşkanı olarak ikinci döneminin ikinci yılını dolduran Macron, Fransız parlamentosunda çoğunluğa sahip değil. Avrupa oylamasının ulusal politikalara bir etkisi olmasa da, Macron’un görevine yeni bir halk oylaması olmaksızın devam etmesinin sistemi çok fazla zorlayacağını düşündüğü açık.
Yaklaşan parlamento seçimleri, Macron'un mevcut görevini de etkilemeyecek. Cumhurbaşkanlığı koltuğunda hâlâ üç yılı olan Macron kendi görevine devam edebilecek.
Daha önce Macron’a karşı iki kez Cumhurbaşkanlığı seçimini kaybeden Le Pen, partisinin “iktidara ve kitlesel göçe son vermeye hazır olduğunu” söyledi.
Erken seçim çağrısı ülke için büyük bir sürpriz olurken, Cumhurbaşkanı Macron için de büyük bir risk anlamına geliyor.
Macron erken seçim kararı almak yerine daha farklı bir tepki verebilirdi. AP seçimlerinde aşırı sağın elde ettiği büyük zaferi, daha önemli seçimlerde düzeltilecek bir Avrupa sapması olarak nitelendirerek yoluna devam edebilirdi.
Bu hafta Almanya’da başlayacak Avrupa futbol şampiyonası ve Temmuz sonunda başlayacak Paris Olimpiyatları ile insanları birkaç aylığına siyasetten uzak da tutabilirdi. Paris'teki pek çok siyasi uzman, Macron’un partisinin karşı karşıya kaldığı hezimeti bu şekilde karşılayacağını düşünüyordu.
Ancak Macron’un böylesi bir hezimetin yaşanacağını tahmin ettiğini ve de söz konusu hamlesini önceden planladığını varsayabiliriz.
Seçim sonuçları, seçim öncesi anketlerin neredeyse birebir aynısı. Dolayısıyla Macron’un seçeneklerini değerlendirmek için bolca zamanı vardı.
Gerçek şu ki, Macron sıkışmış vaziyette.
Çoğunluk olmadan herhangi bir tasarıyı Parlamento’dan geçirmek oldukça zor. Ülkenin büyük bir kısmı artık açıkça kendisine karşı olduğu için, herhangi bir yeni yasa da tartışmalı olabilir. Yaklaşan bütçe tasarısı da buna dahil.
Macron da bu nedenle “açıklık” yolunu tercih etti. Eğer Ulusal Birlik yeterli oya sahipse, onlara hükümet kurma şansı verilmesi gerektiğini söylüyor.
Fransız lider, kendi Rönesans partisinin 30 Haziran ve 7 Temmuz'daki seçimlerde bir mücadele vermesini umacağı kesin. Ya da diğer partilerin de daha iyi performans göstermesini umabilir.
Ancak Ulusal Birlik’in olası başka bir zaferini de göz önünde bulundurmalı. Belki Pazar günkü sonuç kadar büyük bir zafer olmayabilir. Ama bu Ulusal Birlik’in parlamentodaki en büyük parti olması için yeterli olabilir.
Bu noktada Fransa’nın Marine Le Pen ya da Jordan Bardella gibi bir başbakanı olabilir.