Hatay 2. Ağır Ceza Mahkemesinin, ‘FETÖ/PDY’ üyesi olduğu öne sürülen bir şüpheli hakkında hazırlanan iddianameyi "örgütün kurucuları, amacı, stratejisi ve eylemlerinin neler olduğuna dair bir bilgi bulunmaması" gerekçesiyle iade etmesi hukukçuların tepkisini çekti.
Mahkemenin 20 Eylül 2016 tarihli, oy birliğiyle aldığı kararda, iddianamede "örgütün kurucuları, amacı, stratejisi ve eylemlerinin neler olduğuna dair bir bilgi bulunmaması" gerekçe gösterildi.
Örgütün, Türkiye'de ve ülke dışında Türk vatandaşları ya da Türkiye Cumhuriyeti kurum ve kuruluşlarına karşı gerçekleştirdiği eylem ve faaliyetlerinin bulunup bulunmadığı, varsa bu eylem ve faaliyetlerin nelerden ibaret olduğunu soran mahkeme, iade kararını, örgütün kuruluş amacı hakkında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi ve Türkiye Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu kararı olup olmadığı hususlarının ayrıntılı bir şekilde araştırılarak, gerektiğinde İçişleri Bakanlığı ve ilgili kurumlardan belge ve dökümanların temin edilmemesine dayandırdı.
İddianameye göre şüphelinin ‘ByLock’ kaydının bulunduğunu vurgulayan mahkeme heyeti, ancak ‘ByLock’ programı ile ilgili araştırma yapılmaması, şüphelinin bu programı hangi tarihte kullanmaya başladığı, kimlerle ne şekilde görüştüğü ve görüşme içeriklerinin tespit edilmemesini de iade gerekçesi saydı.
Sanıktan ele geçen dijital cihazlarla ilgili incelemenin yapılması için yazılan müzekkere cevabının beklenmediğini ifade eden mahkeme heyetinin kararında, "suçun sübutuna etki edebileceği kesin sayılan bir kanıt toplanmadan iddianame düzenlendiği düşünülerek CMK'nın 174. maddesi gereğince iddianamenin iadesine karar verilmiştir." ifadeleri yer aldı.
“Son derece cidddiyetsiz”
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Adem Sözüer, mahkemenin kararını değerlendirerek, Türkiye'deki bir mahkemenin, terör örgütü soruşturma veya kovuşturmasında, örgütün amacı ya da kuruluşu hakkında BM Güvenlik Konseyi Kararını istemesinin son derece ciddiyetsiz bir tutum olduğunu söyledi.
Sözüer, "Güvenlik Konseyi, Irak, Suriye ve Gazze'de insanlık suçlarına karşı uluslararası hukuka ilişkin hiçbir önlem alamayacak bir konumda. Belli ülkelerin vetoları nedeniyle alması gereken kararları dahi alamıyor. BM Güvenlik Konseyi, Türkiye'deki bir soruşturma organı değildir. Türkiye'deki bir mahkemenin, bir terör örgütü soruşturma veya kovuşturmasında, örgütün amacı ya da kuruluşu hakkında BM Güvenlik Konseyi Kararını istemesi son derece ciddiyetsiz bir tutumdur." dedi. Bir örgütü terör örgütü olarak niteleyip soruşturmanın savcının yetkisinde olduğunu vurgulayan Sözüer, şöyle devam etti:
"Savcılığın iddianamesindeki nitelemesinin doğru olup olmadığına sadece mahkeme karar verebilir. Terör örgütü nitelemesi, Bakanlar Kurulunun yetkisinde olan bir husus değil. Soruşturma ve kovuşturma aşamasında tüm yetki savcı ve hakimdedir. BM Güvenlik Konseyi, Bakanlar Kurulu kararı istemek, en hafif tabirle konuyu sulandırmaktır."
"Buna ilk kez şahit oluyorum"
Hukukçular Derneği Başkanı Mehmet Sarı da darbecilerle mücadelenin sulandırılmasına yönelik çabalar bulunduğunu, mahkemenin bu kararının da bunu destekler nitelikte olduğunu ifade etti.
Mahkemenin, örgütün kuruluşu ve amacı hakkında BM Güvenlik Konseyi kararını sormasına tepki gösteren Sarı, Türk yargısının terör tanımı için uluslararası bir desteğe, bir kurumun değerlendirmesine ihtiyacı bulunmadığını vurguladı. Kararın hukuki olmanın ötesinde belli bir amaca yönelik alındığını savunan Sarı, mahkemenin süreci ülke dışına taşıma gayreti güttüğünü dile getirerek, şu değerlendirmeyi yaptı:
"FETÖ'nün terör örgütü olduğunda, kalkışmanın birbiriyle irtibatlı bir yapı tarafından, uluslararası bağlantılar da kullanılarak gerçekleştirildiğine hiçbir şüphe yok. Yargıtay kararları gayet açık. Amaç ve hedef birliği örgüt üyeliği bakamından yeterli. 'A figürü elinde silah tutuyor, B figürünün elinde silah yok, dolayısıyla bu örgüt üyesi değil' diye bir tanımlama art niyetli bir yaklaşım. Bir Türk mahkemesi, örgütün BM'den sorulmasını savcılıktan talep ediyor. Türkiye'de yürütülen soruşturmaya ilişkin uluslararası mekanizmanın devreye girmesi isteniyor. Buna ilk kez şahit oluyorum. Kararı verenlerin iyi niyetli olduklarını düşünmek çok zor. Gündemi Türkiye dışına taşıma gayreti var."