Kıbrıs konusundaki çözüm müzakerelerinin süratli bir görüşme süreci içerisinde devam ettiği bu günlerde en çetrefilli konulardan birisi toprak konusudur. İki liderin de bu konuyu görüşmeye başlaması ile birlikte her iki tarafta de farklı sesler çıkmaya başlamıştır. Enteresan olan bu çıkan seslerin hep çözümün olmamasına yönelik spekülatif haberler olmasıdır. Olmayan Haritalar, gerçeği yansıtmayan al ver söylemleri. Öylesi bir noktaya geldik ki Akıncı veya sözcüsü her gün mikrofon karşısına geçip bu olmayan iddiaları yalanlamak zorunda olmaları gerekliliğine doğru siyasal ortamı sürüklemektedir. Hâlbuki ortada birtakım gerçekler vardır. Yıllardır çözüm arayışları için yapılan görüşmelerde sağlanan mutabakatlar hep masada olmuştur. Görüşmeler sonrası ortaya çıkan veya çıkartılan metinler kabul veya ret edilse bile sonuç değişmemektedir. Bunlardan konumuz ile ilgili olan mutabakat 1977 ve 1979 yıllarında taraflarca kabul edilmiş iki kesimlilik ve toprak yüzdelikleridir. Kabul edilen bu iki kesimlilikte toprak konusunda bu gün için %6’lık bir kısmın iadesi sözkonusudur. Zaten ortaya atılan tüm harita ve göçmenlik senaryolarının üretilmesidir. Cumhurbaşkanı Akıncı’nın topluma verdiği mesaj görüşmelerde bu iade edilecek toprağın henüz görüşülmediği, Mal konusunda AİHM’in son zamanlarda ürettiği Demopullos kararının da geçerli olduğu üç kıstas ile konunun görüşülmeye başladığıdır. Bunlar iade, takas ve tazminattır. Bütün bunların ışığında yeniden özellikle iade olacak yerleşim yerlerinde göçmenlik geçmişte yaşanan göçmenlik olarak olmayacağı biçiminde sağlanacağıdır. Zaten bu konuda bundan önce sonuçlanmayan Annan planında da taraflarca kabul edilen maddeler arasındadır. Bütün bu gerçekler ışığında biz bir de kendi içimizdeki toprak yapısına bir bakmalıyız. Yukarıdaki kıstaslar çerçevesinde şöyle bir değerlendirme bu güne kadar gündeme gelmemiştir. KKTC topraklarından yaklaşık %6 iade edilmesi söz konusu olduğuna göre ve de olası bir çözüm halinde adada kalacak askeri birliklerin iki tarafın kabul edeceği asgari seviyeye (Anan planında veya Kıbrıs Cumhuriyeti kuruluşunda olduğu gibi) veya tamamen askersizleştirme söz konusu olacağına göre. Bizlerin bir net bilgiye ihtiyacı vardır. %36’lık KKTC sınırları içerisinde askeri birliklerin gerek ikamet gerek yerleşim olarak kullandığı toprak ne kadardır? Urda sorguladığım veya sorgulayacağım bu kadar toprağı askeri birliklerin neden ve niçin kullandıkları değildir. Tam tersi olası bir çözümde sivil halkımızın kullanımına geçecek toprakların saptanmasıdır. Muhtemelen bu iade edilecek yerleşim yerlerinde yaşayan halkımızın ilk yerleşeceği yer olarak öngörülecek yerler olacaktır. Tabi ki yer değiştirecek bu yerlere yerleşecek nüfusun oralara yerleşimi için yer değiştirecek ailelerin onayı gerekecektir. Daha iyi anlaşılması için ben Güzelyurt’ta ikamet etmekteyim. Varsayalım ki Güzelyurt iade edilecek bir yer olacak. Bana eğer iade edilmeyecek örneğin Alayköy’de bir yerleşim öngörülürse kabul edemem ancak Girne, Lefkoşa gibi yerleşim yerlerinde bir öngörü olursa muhtemelen kabul edeceğim. Bu güne kadar bu konuda toplumda bu konu hiç tartışılmamıştır. Ortaya harita dağıtarak ve de göçmenlik olacak gibi söylemler pompalayan çözüm karşıtı kişiler Hükümet kademelerinde bulundukları saygınlıklarının arkasına saklanarak yukarıda bahsettiğim konuyu hiç halkımızın bilgisine getirmemektedirler. Sonuç olarak ısrarla en çetrefilli konu olarak gösterilen toprak konusu çok çok çetrefilli değildir. Eğer görüşme masasındaki kıstaslar içerisinde çözülecekse çözülebilecektir. Bütün mesele halkımızdan birtakım gerçekleri gizleyerek 1974 sonrası kapanın elinde kalmasının dışında bir fayda sağlamayacak GLOBAL mal değişiminin gündemde kalmasına yönelik algı operasyonudur.