Hukukun Üstünlüğü Hareketi Başkanı Barış Mamalı, amaçları ne olursa olsun devlet adına yetki kullananların veya bu yetki ile donatılanların, kimseye işkence ve kötü muamele yapmaya hakkı bulunmadığını kaydetti.
Mamalı yaptığı yazılı açıklamada, bu kişilerin insanların fiziki bütünlüklerine, manevi varlıklarına mutlak olarak saygı göstermekle yükümlü ve bireylere yönelik insanlık dışı veya onur kırıcı eylemlerini engelleyecek her türlü önlemi almakla görevli olduklarını, aksine davranışlarından dolayı hukuken sorumlu tutulacaklarını bilmeleri gerektiğini belirtti.
Mamalı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3. maddesinde “Hiç kimseye işkence veya insanlık dışı veya onur kırıcı bir muamele yapılamaz veya ceza uygulanamaz” denilmek suretiyle insanlık dışı muamelelerin yasaklandığını da hatırlattı.
Meclisin, 2012 yılında hazırladığı raporla polis karakollarındaki işkencenin varlığını resmi olarak tanımış olmasına rağmen bunun önüne geçecek en ufak yasal bir tedbir almadığını savunan Mamalı, “Yasakoyucu bu davranışıyla ‘evet işkence vardır, ancak ben bunu engelleyecek değilim’ anlayışına sahiptir” ifadelerini kullandı.
Birçok ülkede yasal düzenlemeler yapılarak poliste gözaltında tutulan kişilerin haklarının korunduğunu, insanların işkence görme ihtimalinin asgari seviyeye indirgendiğini belirten Mamalı, işkence, dayak ve diğer insanlık dışı muamelelerin çoğunlukla polisin yaptığı sorgulamalar esnasında ortaya çıktığı görüşünü dile getirdi. Mamalı şöyle devam etti:
“Bizdeki fiili ve yasal yetersizlikler nedeniyle işkenceye prim veren bir statüko bulunmaktadır. Bu statükoyu yaratan ve halen varlığını devam ettiren etkenler şunlardır: Tutuklanan kişilere haklarının bildirilmemesi, zorunlu avukatlık müessesesinin olmaması, zanlı ile avukat münasebetinin kurulmasına polisler tarafından engel çıkartılması, sorgu ve ifadelerin avukat yokluğunda yapılması,
delilden sanığa değil de sanıktan delile ulaşmaya çalışılan bir soruşturma sisteminin olması, sorgu odalarında kamera bulunmaması, Adli Tıp müessesesinin olmaması, tutukluların rutin doktor kontrollerinin yapılmaması, şiddete yatkın polislerin varlığı, işkence iddialarına kayıtsız kalınması, soruşturma tekniklerindeki donanımın yetersizliği, polis örgütünün sivil denetimden yoksun olması ve anti-demokratik militarist bir yapıya sahip olması, işkence iddialarını soruşturacak tarafsız, bağımsız ve yetkin kişilerin olmaması, mahkemelerin sanık haklarının tesis edilmesi konusunda etken olamaması.”
Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne göre KKTC’de “Zorunlu Avukatlık” müessesesinin gerekli olmasına rağmen bununla ilgili hiçbir yasal çalışma yapılmadığını iddia eden Mamalı, “ülkede insan hak ve özgürlüklerini baş tacı yapmak için var gücümüzle kavga etmeliyiz” ifadelerini kullandı.