İnsanın kanını donduran görüntülere tanık olduk dün. Ülkenin en eski ve en köklü siyasi partilerinden Ulusal Birlik Partisi’nin genel başkanının dün meclis kürsüsündeki tavrı inanılmaz derecede kötüydü. Diyalogları dinledikçe, bu adamlar benim vekilim mi? diye sorgulamaktan kendimi alamadım. Ses tonunun yükselmesi, külhan bey havasındaki bağırışlar ve hatta başbakanın üzerine yürünmesi kabul edilir bir tutum olamaz. 17 sene milletvekilliği, bakanlık, parti başkanlığı yapmış, hatta kadın bir meclis başkanının olduğu Cumhuriyet meclisimizde bu tür yakışıksız konuşmalar kabul edilir değil. Bir ülkenin başbakanına “terbiyesiz” diyeceksiniz. “Saygısız” diye bağıracaksınız. “utanmaz” şeklinde ifadeler olacak ve hatta “gel, erkek misin? sen” şeklinde kavga etmek üzere meyil alacaksınız. Hayret etmemek mümkün mü? O görüntüleri defalarca seyrettim dün. Sebep ne olursa olsun, bu temsiliyet, temsili demokrasi olamaz. Demokratik ülkelerde, milletin egemenlik hakkını doğrudan değil de, seçtiği temsilciler aracılığıyla kullandığı bir demokrasi uygulamasıdır Temsili Demokrasi. Burası garip bir ülke. KKTC’de temsili demokrasi kavramı böyleyse ben KKTC’de olmaktan utanıyorum. Çünkü bu temsiliyeti ben çocuklarıma açıklayamam. Eğer vekil Başbakan’a terbiyesiz diyorsa, o vekilin terbiyesizlik yaptığını tüm çıplaklığı ile söyleme hakkını bulurum kendimde. *** Seçim geride kaldı. UBP’de Eroğlu ile birlikte bir dönem kapandı. Özgürgün’e kol kanat geren bir dönem kapanmış oldu aslında. Sanırım dünkü gerginliğin ana nedeni bu idi. Hiç kuşkusuz Hüseyin Özgürgün bir kez daha UBP’yi çökertmeyi başaran isimlerden birisi olmayı başardı. Zaten bakanlık dönemlerinde de Dışişleri Bakanı olmasına karşın Ankara’nın ötesine gittiğini görmedik. Başarısızlıkları, UBP’nin başına geçtiği her dönemde partini çöküşünü getirdi. Bir kez daha bunu canlı canlı tanık oluyoruz. Futbolda kullanılan bir tabir vardır, “en iyi savunma saldırıdır” diye, dün mecliste, üstelik seviyesiz bir üslup ile Hüseyin Özgürgün’de de bunu gördük. Çok merak ediyorum UBP Genel Başkanı özür dileyecek mi? Başbakan’dan özür dilemeyeceğinin bilinci ile benim gibi bu görüntüleri izleyen halktan, hatta çocuklardan özür dileyecek mi? Ortaya çıkan dünkü tablo ile “ben bu işi beceremedim, bir parti başkanı olarak kucaklayıcı olmalıydım, bana verilen bu vekillik şansını diyalog ile çözmeliydim” dedi mi acaba? İlk kez bir vekil için bu kadar sert bir üslup kullandığımı far ediyorum. Bu üslupta meclis başkanının kadın olmasının da büyük etkisi var. Hani kahvehane kültürü gibi bir kültürün olduğunu vurguladığımız mecliste dün yaşananlar bizim temsili demokrasiyi hak etmediğimiz gösteren türdendi. Üstelik kadın bir meclis başkanı varken, meclis başkanına bile el kol hareketleri ile bağırma ve sokak ağzında bile kullanılmayan, hakaret içeren sözcüklerin peşi sıra sıralanması bir vatandaş olarak beni utandırdı. Böylesi bir meclise saygı duymalı mıyız? Üzgünüm. Bugün kalmadı…