Medya Meddahları

Cenk DİLER

Dünyanın en büyük ülkelerinde bile, devlet başkanlarını ya da hükümetleri deviren, en zengin şirketlerin kirli işlerini ortaya koyan ve iflaslarını sağlayan, ünlüleri bir manşetle yerin dibine sokan basın kendi içinde de birçok zaaflar yaşamaktadır. Tabii ki basın-yayın alanında uğraşanların büyük çoğunluğunu bu “onur kırıcı” duruma razı olmakla suçlamak, kelimenin tam anlamıyla insafsızlıktır. Kesinlikle de böyle bir düşüncemin olmadığını baştan belirteyim. Öncelikle, konuya girmeden dünyadan birkaç örnek verelim: Lübnan’da uygulanan yöntemin, yılbaşında veya bayramlarda pahalı hediyeler göndermenin adetten olduğu yönünde. Buradaki bir araştırma şirketi yöneticisi “Bazı politikacıların rüşvet vermek için özel bütçeleri var. Çalıştığı medyanın önemine göre ve sizin medyadaki görevinizin niteliğine göre bu hediye, bir araba veya dizüstü bilgisayar olabiliyor.” diyor. Peru’da durum daha farklı. Medyaya rüşveti gizli polis teşkilatı dağıtıyor. Hatta bunların kayda geçtiği de söyleniyor. Bu bilgi, bir üniversitenin “Demokrasi nasıl yıkılır?” adlı araştırmasından alıntı. Rapordaki iddiaya göre küçük işler için 500 dolar ödenirken, bir televizyon kanalı ile yapılan kontrat ise 3 milyon dolar. Bir televizyon kanalı sahibine verilen rüşvet bu ülkedeki herhangi bir hâkime veya bir politikacıya verilen rüşvetin yüz katı. Muhalefet partilerine verdiği rüşvetlerin toplamının dört katı imiş. Amerika, Avrupa, Türkiye, Uganda’da da durum pek farklı değil. Daha fazla ayrıntı isteyen, Onur Öymen’in “Bir Propaganda Silahı Olarak Basın” adlı eserine bakabilir. Peki, KKTC’de durum nedir? Yukarıdaki örneklere benzer durumlar var mıdır? Bilenler biliyor. Büyük çaplı olmasa da var olduğu iddia ediliyor. Bu “onur kırıcı” durumu kabullenenler de yok değil. Hafızalarımızı zorlarsak, Annan Planı zamanı “Milliyetçi Gahramannar”, şimdilerde “Barış Güvercini” oluvermişler. Bir dönem sıkı bir “Taysinci” olup, silah kuşanıp dağa çıkmayı tasarlayanlar, şimdi sol cenaha kapak atıp “Kadın Başkan” savunuculuğuna soyunuvermişler. CTP ile yıldızları hiç barışmayan, UBP’nin “has adamı” olan bu tipler oturdukları yerden, akşamdan sabaha sahte anketler düzüp, şimdiden seçimin galibini ilan etmekteler. Kimileri kimilerini “ilah” ilan etmiş. “Desteklemesem de durum maalesef bu” modundalar. İstediklerini “sağ cenahın” adayı sıfatıyla yaftalayıp, aklılarınca rakip gördükleri adayların oylarını bölmekle meşguller. Arabahmet Camii(CTP Genel Merkezine yakın) ile Dikilitaş(UBP Genel Merkezine yakın) arasına çadır kuran ve kimi zaman birine, diğer zaman ötekine yakın olan bu “yiğitler” inanın ne dediklerinin farkında bile değiller. YALANCI siyasilere inanmadığınız gibi bu YALANCI tiplere de sakın inanmayınız. İyi de YALAN söyleyenle GERÇEKTEN bahsedenleri nasıl ayırt edeceksiniz? Geçmişlerine bakacaksınız tabii ki. Yani bunu size kendileri söyleyecek. Rüzgârın estiği yöne göre taraf belirleyen bu istikrarsız ve ilkesiz tipler halkla alay etmektedirler. İhtiyacımız olan şey, ahlaktır. İstikrardır. Dürüstlük ve doğruluktur. Onur ve gururdur. Bu ihtiyaçlarınızın hiçbirini bunlardan karşılayamazsınız. O zaman,böyleleri varsa eğer, hiç okumayın gitsin! Texas-Tommix okuyun daha iyi.