Medyamız, teknoloji ve nostalji

Oshan SABIRLI

1980’li yıllardı. Eve geldiğimde anne ve babamın video aldığı sürprizi ile karşılaşmıştım. O dönem VHS videokaset çılgınlığı yaşanıyordu ve biz de sürekli filmler kiralıyorduk. Hatta tüm komşular, arkadaşlar video seyretmek için bize geldiğini hatırlıyorum. Garip bir psikolojiydi. Bu anının daha öncesine gittiğimde, evimizde siyah beyaz televizyonun olduğunu da hatırlıyorum. Hatta atıl durumda olan, bir de televizyon önüne konulduğunu bildiğim yeşil bir de cam vardı bizim evimizde. Televizyonu siyah beyaz değil de yeşilli görmek adına uydurulmuş bir aparattı anlaşılan. Ben TRT ile BRTK’nın ortak yayınlar yaptığı bir dönemi de hatırlıyorum ülkemde. İngilizce A Takımı’nı seyrediyorduk. BRT’nin haberleri, ülkede ne olup bittiğinin anlatımı ve Hatice Tunga’nın sembolleşen sunumu şimdi bile aklımdan çıkmaz. Nils ve Uçan Kaz, Pazar Sineması, Kara Şimşek hatta o sıkıcı Pazar konserine bile tahammül ettiğimiz zamanları yaşadık. Arap antenlerini gördük çocukluk zamanlarımızda. Anten ne kadar uzun ise, Arap yayınları o kadar güçlü alınıyordu o dönemlerde. Arap Anteni ile konuşmalarını bile anlamadığımız Arapların programlarını seyrederdik uzun saatler. Gün geldi, TRT 2 veya sanırım o zamanki ismi ile TV 2 adı altında yeni bir yayın başladı. Uzun Arap antenleri yerini kısa televizyon antenlerine bırakmıştı artık. Çok kanal dönemi başlamıştı. Artık evdekiler ile TV 1 ve TV 2 tartışmalarına girişir olmuştuk. Çok sesliliğin, çok fazla alternatif olmasının ev huzursuzlukları da şekilleniyordu. Benim neslimin yani 1970’ler ile 1980’ler arasına sıkışan bir gençliğin renkli cam ile buluşması bu şekilde oldu. Aradan yıllar geçti. 1998 yılında BRT’nin yayınlarının ötesine geçen bir televizyonumuz oldu. Kanal Tempo ile buluştuğumuzda ülkemiz yeni bir soluk bulmuştu. Ardından Kıbrıs Genç TV ile ilk kim tartışmaları başladığını hatırlıyorum. Tolgay Tarıman ilk özel televizyon Kanal Tempo’dur derekn Ertan Birinci onlar lokalin ötesine geçemedi ilk ulusal televizyon Genç TV’dir açıklamalarını yapıyordu. Bugün sayısını bile bilmediğim kadar çok televizyonumuz var. Üstelik sözde Kıbrıs’tan yayın yapan turizm, din ve burası ile alakası olmayan yayınların da uduya Kıbrıs’tan çıkış yaptığını biliyoruz. Konuşan kafaların olduğu, dış üretimin neredeyse hiç olmadığı yayıncılık yapılıyor. Zaman zaman seyrettiğim tv programlarında, program yapanların neden? Nasıl kamera önüne oturtulduğunu bile anlamıyorum. Ülke medyası hızlı bir devinim yaşıyor. Bu devinim sürecinin sağlıklı atlatılması şart. Internet radyo, televizyon ve gazeteleri şimdiden tek çatı altında görmeye başladık. Çocuklarımızın medya anıları internet, tablet ve benzer teknolojilerden oluşacak. Üstelik anlattığımız bu anılara onlar kahkahalarla gülecekler…