Modern Şehirlerde Hayatlar

Adem KAVAZ

Yoğun bir iş temposunda çalıştığım iş tatil yapmayı artık kendime bir huy edindim. Biraz yaşadığım yerlerden uzaklaşmak, yeni yerler görmek, yeni kültürler tanımak farklı geliyor. Ekonomik kriz yaşadığımız için de ucuz ülkeleri tercih ediyorum. Aslında turları tercih etmiyorum. Sebebi ise fotoğraf çekmeye vaktimin olmaması.  Bir dostumla karar veriyor ve bir rota belirliyoruz ve yola çıkıyoruz. Son seyahat ettiğim ülkedeki gözlemlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Atina modern bir şehir ve adım attığınız tarihi koklayabiliyorsunuz. Tarihi Sintagma Meydanı, Parlemento Binası, sokak sanatçıları ve daha birçok güzellik size “Merhaba” diyor. İnsanlar sıcak kanlı ve yardımsever. Çünkü en küçük bir kazada size yardımcı olabiliyorlar. Ayrıca metrolarda hayat çok farklı ve de bir o kadar da acı. Modern bir şehirde farklı hayatlarla sadece metroda değil sokaklarda rastlayabiliyorsunuz.

Örneğin metroda seyahat ederken başımdan geçen bazı olaylar yaşadım. Bu anılardan tümü de ilk gün yaşanmış gibi aklımda taze. Kaldığım otel ile metro arası 5 dakika. Sabah kahvaltısından sonra arkadaşımla yola koyulduk. Yolda giderken gözüme ilk gözüme çarpan insanların birbirlerine “Merhaba, nasılsınız?” demesi.  Hem de bunları tanımadıkları insanlara söylüyorlardı. Ayrıca evlerin bulunduğu ara sokaklardan geçerken yaşlı teyzelerin evlerinin önünü temizlemeleri, ellerindeki süpürgelere yaslanıp sohbet etmeleri ve yoldan geçenlere gülümseyerek “Merhaba, Günaydın” demeleri bile beni farklı bir duyguya kaptırmıştı.

Metro istasyona vardıktan sonra gözüme öyle bir an takıldı ki halen anılarımı süslüyor. Yaşlı ve engelli bir teyze basamakları çıkmaya çalışıyordu. Hemen ardından  10-11 yaşlarında bir  çocuk da aynı basamaklara koşarak çıkıyordu.  O anda, “Eyvah. Şimdi yaşlı teyze basamaklardan aşağıya yuvarlanacak.  ” dedim içimden.  Nefesimi tuttum ve gözlerimi kapattım. Arkadaşım  bana “Ne oldu, neden gözlerini kapattın ve elini kalbine koyup dua etmeye başladın?” diye sordu. Benim halen gözlerim kapalıydı. Hiçbirşey söyleyemedim, sadece nefes alış-verişimi duyabiliyordum. Arkadaşım panik olmuştu. Çok şükür korka korka göz kirpiklerimi araladım ve yaşlı teyzeyi gördüğüm yere baktım. Orada yoktu. Yine eyvah diyerek gözlerimi teker teker aşağıya indirdim. Bir de ne göreyim. 10-11 yaşlarındaki çocuk yaşlı ve engelli teyzenin koluna girmiş, onunla sohbet ediyor ve ona yardım ediyor. O anda yüreğime su serpildi ve şu kelimeler geçti aklımdan. “İnsanlık demek ki daha ölmedi. Küçücük bir çocuk neleri başardı.”

Yaşadığım bu olaydan bir ders çıkardım. Her kim olursa olsun, kaç yaşında olursa olsun insanlar birbirine yardım etmeli, yaşlıları sevindirmeli. Ne demiş Minik Serçe.

“Bu dünya ne sana ne de bana kalmaz

Dünya ne sana ne de bana kalmaz

Sultan Süleyman’a kalmadı

Böyle hiçbir kitap yazmaz”

Keyifli hafta sonları..