İlk olarak Kolombiya’da geçen ocak ayında tespit edilen Mu varyantı, sekiz ay geçmeden Türkiye’ye ulaştı. Uzmanlara göre varyant Türkiye’de pekala yaygınlaşabilir.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) 1 Eylül’de Mu’yu izlemeye aldığını bildirmişti. Türkiye’deki ilk vakalar 7 Eylül’de resmi kayıtlara geçmişti.
Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) Mu’yu yakından izlemeye aldığını belirten TTB Pandemi Çalışma Grubu üyesi Prof. Dr. Esin Davutoğlu Şenol, ‘Mu’nun aşılanma oranı düşük, bulaş oranı yüksek, pandemi kontrolü kötü ülkelerde yayıldığını’ vurguladı.
Şimdiye dek yaklaşık 40 ülkede Mu’nun saptandığını hatırlatan Şenol şöyle devam etti: “Dünya Sağlık Örgütü, Mu varyantını halen ‘ilgi çekici’ kategoride değerlendiriyor. Varyantlar yayılıp halk sağlığını tehdit eder düzeye geldiğinde ‘endişe verici’ kategorisine çekiyor. Önceki Alfa (Britanya), Gama ( Brezilya), Beta (Güney Afrika) varyantları etrafa çok uyum sağlayamadı ve lokal kaldı. Ancak az aşılı, insanların kalabalık ve iç içe yaşadığı Hindistan’dan dünyaya yayılan Delta zaten hayatımızda. Çok daha fazla bulaşıyor ve yayılıyor. Çevreye uyumunu çok artırdı, kalıcı oldu.”
‘Pandemiyle mücadele stratejimizi gözden geçirmeliyiz’
Şenol, yavaş yayılsa da Mu’nun uluslararası dolaşımının ve alınan yetersiz önlemlerin bunu değiştirebileceğine dikkat çekti: “Bunun için önlemler alınması gerekiyor. Pandemiyle mücadele stratejimizi gözden geçirmemiz gerekiyor. Kapanma, halk sağlığını koruma yöntemi değil. Maalesef salgının başından beri filyasyon iyi yapılmıyor. Evde pozitif bir kişi çıkıyor, yanındaki aç kişiye test yapılmıyor. Vakaların temaslıları saptanıp izole edilmiyor. Açıklanan yaklaşık 500 bin aktif vaka sayısının (etrafındakilerle birlikte) üç dört misli hastamız var. Bunları ölçecek test kapasitemiz yok. Bulaşmanın olduğu kalabalık alanlarda sık sık test yapılmalı. Testleri yapma yetkisi olan 497 laboratuvarın ancak yarısı kamuda. Ekipler yoğunluktan laboratuvarlardan çıkamıyor. Asıl önemlisi de varyant izlemi yok. Mu varyantı, Delta’nın Hindistan’dan yayılması gibi bir coğrafyada yaygın hale gelip oradan bütün dünyaya ve tabii ki Türkiye’ye dağılabilir.”
Prof. Erbaydar: Türkiye uyarılıyor
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Tuğrul Erbaydar da ‘Türkiye’de varyant takibinin iyi yapılmadığı’ görüşünde.
Virüslere yapılan genetik testlerle varsa mutasyonlar ve yeni varyantların saptanabileceğini belirten Prof. Dr. Erbaydar şöyle devam etti: “Genetik dizilim, sekans analizi tam yapılmıyor. Ama mesela PCR ya da bazı dolaylı testlerle, virüsteki belli noktalara bakılabiliyor. Örneğin, ‘Delta ya da Alfa’ya benzer’ denerek yaklaşık bir değerlendirme yapılabiliyor. Ama bu yöntemler tam sayfa mektubu okumak yerine, aradan bir kelimeye bakarak mektuba dair fikir edinmek gibi; yanıltabilir, varyant atlanabilir. Türkiye’deki yeni bir varyant mı anlaşılamayabilir. Virüsün sekans analizinin belirli bir rutinde yapılması gerekiyor. Örneğin her 10 hastadan 1’inde sekans analizi yapılmalı. Bu konuda laboratuvar kapasitenin oluşturulması gerekiyordu, ancak hala mümkün değil.”
Erbaydar’a göre yoğun uluslararası dolaşımın olduğu, ülkeye girişlerde etkili önlemlerin alınmadığı, varyantları tanımaya yönelik testlerin yetersiz olduğu bugünkü şartlarda, yayılma yeteneği zaten çok yüksek Mu varyantının Türkiye’de görülmesi ve vakaların açıklanan sayının çok üzerinde seyretmesi kaçınılmaz: “Teorik olarak, Mu’nun Türkiye’de olmamasına imkan yok. Ama önümüzdeki dönem ne kadar baskın hale geleceğini görebilmek için Türkiye’deki toplam olgular içinde oranının bilinmesi lazım. Bu aşıların etkisini takip açısından da önemli. Maalesef Türkiye uluslararası veri tabanlarına standart dışı veri yolladığı için uyarılıyor.”
Vaka sayısıyla bağlantılı
Erbaydar, şu uyarılarda bulundu: “Covid-19’la enfekte hasta sayısının yüksek, aşılanma oranlarının düşük olması, salgının ciddiye alınmaması gibi faktörler virüsün yayılması ve mutasyonlarla yeni varyantların ortaya çıkmasına zemin hazırlıyor. Virüsler ne kadar yaygınsa, yeni varyantların gelişmesi o kadar kolay. Sürekli ve rastlantısal olarak meydana gelen çok sayıda mutasyon arasında bazen virüsün yayılma ve hayatta kalma olanağını artıran bir mutasyon oluyor. İşte endişe veren varyantlar bu şekilde ortaya çıkıyor. Vaka sayısı ne kadar az olursa, bu tür mutasyonlar da o derece az olur. Eksik aşılanma da teorik olarak aşıya dirençli varyantların ortaya çıkışını kolaylaştırabilir. Düşük düzeydeki bağışıklık durumu, vücutta bağışıklık duvarını aşan virüslerin daha çok ortaya çıkmasına ve böylece aşıya karşı direnç özelliğini geliştiren virüslerin yayılmasına yol açabilir.”
Mu ile ilgili çalışmalar sürüyor. Önümüzdeki günlerde ‘baskın varyant’ olup olmayacağı henüz bilinmiyor.
Halen ülkemizdeki vakaların yüzde 90’ını oluşturan Delta varyantı da ilk kez Nisan 2020’de Hindistan’da yakalanmış, oradan dünya ve Türkiye’ye yayılmıştı.