ANKARA - Tuğrul Çam / Onur Usta BM'nin düzenlediği konferansa BM Güvenlik Konseyi'nin beş daimi üyesi, Arap Birliği, Avrupa Birliği, İslam İşbirliği Teşkilatı, Cezayir, Brezilya, Kanada, Danimarka, Mısır, Almanya, Hindistan, Endonezya, Irak, İtalya, Japonya, Ürdün, Kuveyt, Lübnan, Fas, Norveç, Umman, Katar, Suudi Arabistan, Güney Afrika, İspanya, İsveç, İsviçre, Birleşik Arap Emirlikleri ve Türkiye gibi ülkeler katılacak. BM ilk olarak 30'a yakın ülkeyi konferansa davet etmişti ancak daha sonra bu sayı 40'a kadar yükseldi. Montrö’de davetli ülke ve uluslararası kuruluşların katılımıyla çarşamba sabahı başlayacak konferansa 23 Ocak'ta bir günlük ara verilecek. Aranın ardından 24 Ocak'ta Cenevre'de BM ve Arap Birliği Suriye Özel Temsilcisi El-Ahdar El-İbrahimi başkanlığında Suriyeli tarafların müzakereler için masaya oturması bekleniyor. Korferans, Suriye’de yaklaşık üç yıldır süren, 150 bin kadar kişinin hayatına mal olan, 9,5 milyon kişinin de yerlerinden olmasına neden olan iç savaşın sona erdirilmesini sağlayacak siyasi çözümün bulunmasını amaçlıyor. Bunun için Suriye’de bir geçiş hükümetinin kurulmasına yönelik sürecin başlatılması hedefleniyor. Cenevre-2’ye nasıl gelindi? Mart 2011'de muhalefet hareketinin başladığı Suriye'de sorunun siyasi çözümü için Mart 2012’de o zamanki BM ve Arap Birliği Suriye Özel Temsilcisi Kofi Annan, altı maddelik bir plan sundu. Ancak plan doğrultusunda ilan edilen ateşkes birkaç hafta içinde bozuldu ve çatışmalar devam etti. Bunun ardından 30 Haziran 2012 tarihinde BM Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesi ile Türkiye, Katar, Kuveyt ve Irak dışişleri bakanlarının katılımıyla ilk Cenevre Konferansı düzenlendi. Konferans sonunda yayımlanan “Cenevre Bildirisi”nde çatışmaların sona erdirilmesi ve "tam icra yetkilerine sahip bir geçiş hükümetinin" kurulması yönünde karar alındı. Geçiş hükümetinin "her iki tarafın da rızasıyla" kurulması öngörüldü ancak bu yapıda Beşşar Esed’in bulunup bulunmayacağı belirsiz kaldı. Çin ve Rusya, Esed’in devreden çıkarılmasına karşı çıktı. ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ve Rus mevkidaşı Sergey Lavrov, Mayıs 2013’te akan kanın durması amacıyla tarafları masaya getirmek için anlaştı. Bu amaçla bir konferans düzenlenmesi fikri ortaya çıktı ancak yeni Cenevre süreci olacak bu süreç birkaç kez ertelendi. Şam’da 21 Ağustos 2013’te düzenlenen ve yüzlerce kişinin ölümüne yol açan kimyasal silah saldırısı sonrasında Suriye’nin kimyasal silahlarının 2014 ortasına kadar imhası için BM Güvenlik Konseyi karar aldı. Aynı zamanda Cenevre Bildirisi'nin uygulanması amacıyla bir uluslararası konferansın en kısa zamanda toplanması ve Suriye’de tarafların ciddi ve yapıcı şekilde istikrar ve uzlaşı sağlaması için çağrı yapıldı. BM ve Arap Birliği Özel Temsilcisi İbrahimi de geçen ay Cenevre-2 Konferansı’nın 22 Ocak’ta yapılacağını duyurdu. Esed bırakmıyor Suriye yönetimi, Cenevre-2 Konferansı’na katılacağını kasım ayında ilan etti ancak Cenevre’ye gidecek heyetin konferansa “iktidarı birine devretmek” için gitmediğini bildirdi. Konferansa günler kala açıklama yapan Esed de "iktidarı bırakmayacağını" yineledi. Rejimin Cenevre-2'de öncelikli taleplerinden birinin Suriye'de “terörün” sona erdirilmesi, bunun için “terörist” olarak nitelendirdiği muhaliflere verilen desteğin kesilmesi olacağı biliniyor. Yönetim ayrıca Suriye’nin geleceğinde "Esed’in rolünün olmayacağına" dair Batılı ülkelerce yapılan açıklamaları eleştiriyor. Suriye delegasyonunun başında Cenevre görüşmelerine katılacak olan Dışişleri Bakanı Velid Muallim, Batı dünyasının ve muhaliflerin istediği şekilde Esed’in görevi bırakması gibi bir durumun söz konusu olmadığını söylemişti. Esed yönetiminin bunların dışında Cenevre-2 görüşmelerinde genel olarak Suriye’nin içişlerine karışılmaması argümanını dile getirmesi ve varılacak bir anlaşmanın Suriye’de halkın oyuna sunulmasını talep etmesi bekleniyor. Ancak Suriye’deki şartlar göz önünde bulundurulduğunda böyle bir halkoylamasının nasıl yapılacağı konusu soru işaretlerine neden oluyor. Muhalefet, Esed’in bırakmasında ısrarlı Suriye muhalefeti ise kendilerini destekleyen ülkelerin baskılarının ardından hafta sonunda İstanbul’da yaptıkları oylamada Cenevre-2 Konferansı’na katılma kararı aldı. Suriyeli muhalifler, ülkenin geleceğinde Beşşar Esed veya yakın çevresinin bulunmamasında ısrarlı ve yönetimin yargılanmasını talep ediyor. Uluslararası camiada Suriye halkının meşru temsilcisi olarak görülen Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu'nun (SMDK) Başkanı Ahmed el-Carba, İstanbul’daki oylamadan sonra, Cenevre’de “muhalif güçlerin taleplerini yerine getirme ve Suriyelilere karşı suç işleyenlerden hesap sorma” sözü verdi. SMDK, bunun dışında, Suriye’de kapalı olan insanı yardım koridorlarının açılmasını, özellikle Doğu Guta ve Hums bölgelerine acil insani yardımların ulaştırılmasını, başkent Şam ve çevresindeki yerleşim birimlerindeki ablukanın kaldırılması ve rejim güçlerinin bombalama eylemlerinin sonlandırılmasını istiyor. ABD’den Cenevre-2 öncesi rejime uyarı ABD yönetimi, 30 Haziran 2012'de açıklanan Cenevre Bildirisi'ni tam olarak hayata geçirmeye dönük bir süreci devreye sokmayı hedefliyor. Obama yönetimi, Cenevre-2'yi Suriye'de tam yetkili bir geçiş hükümetinin kurulmasına yönelik bir sürecin başlangıcı, ilk adımı olarak görüyor. ABD, Cenevre öncesi "insani yardımların hedefine ulaştırılması, ateşkes ve esirlerin takası" olmak üzere üç güven artırıcı tedbir üzerinde ilerleme sağlamak istiyor. ABD Dışişleri Bakanı Kerry, Cenevre-2 görüşmeleri öncesinde Esed yönetimini uyardı ve Esed’in konferansın amaçları dışında hareket etmesi durumunda daha fazla silahlı muhalefet ve artan uluslararası baskıyla karşı karşıya kalacağını belirtti. Kerry, Suriye yönetiminin işbirliğine yanaşmaması durumunda ABD’nin baskıyı artırmak ve "hesapları değiştirmek" konusunda "seçeneksiz olmadığını" da vurguladı. İngiltere ve Fransa da içinde Esed'in olmayacağı bir çözümü başından beri savunuyor. Batılı ülkeler, muhalefetin konferansa katılımı konusunda da uzun süredir ısrar ediyordu. Suriye muhalefetinden bir yetkili, bu ısrarı "ABD ve İngiltere bize Cenevre'ye gitmemiz gerektiğini söylüyor. Eğer Cenevre’ye gitmezsek, şimdiki gibi bizi desteklemeye devam etmeyeceklerini ve uluslararası toplum nezdinde saygınlık kaybedeceğimizi açıkça ifade ediyorlar" diye yorumladı. Rusya başından beri rejimin destekçisi Krizin başından beri rejimi destekleyen Rusya ise Cenevre-2’ye günler kala konferansta izlenecek yolu görüşmek üzere Suriye Dışişleri Bakanı Muallim ile İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif’i Moskova’da ağırladı. Rus Dışişleri Bakanı Lavrov, Cenevre Bildirisi'ne bağlı olduklarını, gizli bir gündemleri olmadığını, Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması gerektiğini söyledi. Suriye krizinin siyasi yollardan çözülmesini isteyen Rusya’nın Dışişleri Bakanı Lavrov, John Kerry ve BM’nin Suriye Özel Temsilcisi İbrahimi ile geçen hafta Paris’te yaptığı toplantı sonrasında Suriye'de savaşan yabancı ülke militanlarının varlığını kınayarak, bu grupların insani yardımları engellediğini ve sorunun çözümünü çıkmaza soktuğunu kaydetmişti. Lavrov, ayrıca Suriye yönetimi ile yaptıkları görüşmeler sonucunda Şam rejiminin bazı bölgelere insani yardımların ulaşması konusunu gözden geçireceğini belirtmişti. İran konferansa davet edildi Rusya, bölgede Suriye konusunda aynı çizgide olduğu İran’ı da Cenevre-2 Konferansı için Montrö’de görmek için çaba sarf etti. Bu çabalar ABD’nin girişimleriyle konferansın başlangıcından iki gün öncesine kadar önlense de BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun, İran'ı konferansa davet ettiklerini açıkladı. ABD Dışişleri Bakanı Kerry, İran'ın resmi katılımcı olmasa da Cenevre-2'de kenardan yapıcı bir rol oynayabileceğini söyleyerek, Washington'ın bu konudaki tavrında bir yumuşama işareti vermişti. Ancak ABD, İran'ın Cenevre Bildirisi'ni kabul etmediği müddetçe Cenevre-2'ye katılımına kesinlikle karşı duruyor. Bunu önkoşul olarak sunan Amerika, İran'ı Esed rejimine yardım etmek, Hizbullah'a desteğini sürdürmek, Cenevre-1'in gereklerini ve ruhunu yerine getirmemekle suçluyor. İran Dışişleri Bakanı Zarif ise geçen haftaki Rusya ziyaretinde, ülkesinin Suriye'de politik çözümü desteklediğini hatırlatarak, Cenevre-2 için katılımcı ülkelere uygulanmayan herhangi bir ön koşulu kabul etmeyeceklerini söylemişti. Zarif, Suriye'nin geleceğini Suriye halkının belirlemesi gerektiğinin altını çizmişti. İran'ın şimdi BM'nin davetine yanıt vermesi bekleniyor. ABD yönetimi, İran'ın Cenevre Bildirisi'ni kabul etmemesi durumunda davetin iptal edilmesini istiyor. "İran varsa biz yokuz" İran'ın son anda konferansa davet edilmesine Suriyeli muhalifler tepki gösterdi. SMDK, Cenevre-2 Konferansı'na katılım kararını askıya aldığını açıkladı. SMDK, BM Genel Sekreteri Ban'ın İran'a Cenevre-2 Konferansı'na katılması için yaptığı davetle ilgili, "Ban Ki-mun İran'a yaptığı daveti geri çekmedikçe ya da İran, konferansa katılım şartlarını yerine getirmedikçe konferansa katılım kararı askıya alındı" açıklamasını yaptı. Arap ülkeleri muhalefetin konferansa katılmasını destekliyor Suriye muhalefetinin destekçileri Suudi Arabistan ve Katar, Cenevre-2 Konferansı'nın hedefinin, içinde Esed rejiminin rolü olmayacak gerçek bir siyasi dönüşümü gerçekleştirmek ve Suriye halkının sıkıntılarını sona erdirmek olduğunu belirtiyor. Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri, Suriye halkının geleceğini belirleme ve rejimin zulmüne karşı kendisini savunma hakkını desteklemek için muhalefetin konferansa katılma kararından memnuniyet duyduklarını açıkladı. Cenevre-2’den beklenti Cenevre-2 Konferansı, Mart 2011'de Suriye’de muhalefet hareketinin ve ardından silahlı mücadelenin başlamasından sonra yönetimle muhalifler arasındaki ilk yüz yüze temas olması bakımından önem taşıyor. Konferans, ABD tarafından Suriye halkının ve devrimin amaçlarına ulaşması için fırsat olarak değerlendirilmişti. Ancak konferansta çözüme yönelik "somut adımlar atılması" ve iki tarafın da mutabık kalacağı "ciddi bir ilerleme" elde edilmesi şu an için oldukça zor görülüyor. Bunun en baştaki nedenlerinden biri muhaliflerin Cenevre Bildirisi'nde belirtilen geçiş sürecinde ve Suriye’nin geleceğinde “içinde Esed olmayan bir yapı” istemesi, Esed’in ise iktidarı bırakmamakta direnmesi. Bu kısır döngü içinde "kapsamlı bir uzlaşıdan" söz etmenin ihtimal dahilinde olmadığı yorumu yapılıyor. Taraflar arasında son günlerde gündeme gelen ilk olarak “belli bölgelerde ateşkes ve esir değişimi” gibi konuların konuşulabileceği belirtiliyor. Ancak hangi konuda olursa olsun taraflar arasındaki olası bir siyasi mutabakatın, savaşan grupların “Suriye yönetimiyle pazarlık olamayacağı ve görüşülmemesi gerektiği” şeklindeki açıklamaları göz önüne alındığında, sahada uygulanma şansının oldukça düşük olduğu kanaati dile getiriliyor.Muhabir: Onur Usta, Tuğrul Çam