Türkiye’den Kuzey Kıbrıs’a su projesi son aşamasında, denizden çalışmalar tamamlanırken, KKTC nin başkentine, karadan suyun 29 Ekim, 2015 de ulaşmış olacağı müjdesi verildi. Bundan daha fazla mutluluk verebilecek, Kıbrıs Türk halkını sevindirecek bir gelişme olabilir mi ? Türkiye Cumhuriyetine, halkına, Cumhurbaşkanına, teknik heyetlerine ve projenin gerçekleşmesinde canla başla çalışanlara gönülden şükranlar. Milyarlara mal olan , asrın projesi, Kıbrısın tarımına, turizimine, kalkınmasına, ekonomisine ciddi boyutlarda katkı koymuş olacak. Dahası da var. Kıbrıs’ta barışı, siyasi çözümü, işbirliğini, birlikte, huzur ve güven içinde yaşamayı da kolaylaştıracak. Bakınız, azim ve kararlılıkla çalışmak ne güzel sonuçlar yaratabilir. Bu proje, ilk gündeme geldiğinde, Rum ekonomist Nikos Vasiliyu, İngiliz kolejinden sınıf arkadaşım, gelip beni buldu. Elinde bir sürü kağıt, plan, proje ve ALARKO ile yaptığı temasların bir kanıtı. T.C yetkilileri ile birlikte projede yer almak istek ve arzusunu belirtti. Türk yetkililerle de bir iki telefon konuşması da yaptığını açıkladı. Bunun üzerine, kendisini televizyonda canlı yayına aldım.... Projenin maliyetini karşılayacak bir de konsorsiyum olacakmışşş.....anlattı durdu. Çok gitmedi. Bizim burdaki medyacılar , mal bulmuş mağrubi gibi, konuya atladı. Bu arada, Türkiye’den yetkililer de açıklama yapma gereğini duydu. Koca Türk ulusu, hükümeti ve teknik elemanları , böylesine bir projeyi yabancılara mı yaptıracaktı !! Yaptırmadı... Ve tamamıyle Türk mühendisleri, uzmanları, teknisyenleri, çalışanları ile projeyi, bütün olumsuzluklara, hava şartlarına rağmen tamamladı. Yürekten kutlarım, halkımıza, ülkemize ve bütün insanlığa hayırlara vesile olmasını dilerim. İnşallah Rum Kıbrıslılar da, ENOSİS ve Akritas hayallerinden vazgeçerler, Kıbrıs adasının yalnız kendilerinin olmadığını ve gerçek sahiplerinin kimler olduğunu idrak ederler. MANSURA ERENKÖY Anlasınlar ki, ne 1964 Ağustos ayında muhasara altına alıp imha etmeye kalkıştıkları Tillirga, ne de 1967 Kasım ayında yine muhasara altına alıp yok etmeye kalkıştıkları Köfünye (Geçitkale) ve direnişcileri, Kıbrıs’ın Yunan adası olmadığını ve olmayacağını kesin kes ortaya koydular. Bir avuç, vatanını seven üniversiteli gencimizin, yurt savunması için tahsilini yarıda bırakıp Tillirga, Mansura, Erenköy dağlarında neden savaştıklarını iyi anlasınlar. Ağustos ayı başlarında köyü sarmaya başlayan, Rum-Yunan orduları, son darbeyi vurmak üzere 8 Ağustos’da saldırıya geçtiklerinde, tankı, topu, üstün güçleri ile saldırdıklarında, seyirci kalan İsveç Danimarka BM askerleri gibi duracak değildi Türk silahlı kuvvetleri de, nitekim, durmadı da. Ve 1964 , 8 Ağustos günü öğleden sonra Kıbrıslı kardeşlerinin imdadına yetişti. Bölge halkını, mücahitlerimizi, üniversitelilerimizi katliamdan kurtardı. Dünya medyasının da o günlerde yazdığı gibi, hafif bir polis operasyonunda bulundu ve düşman ordularının mevzilerini, araç gereçlerini bombaladı. Fakat, durmayan usanmayan düşman yeniden saldırınca 9 Ağustos’ta işi bitirdi. Makarios ağladı. Ülkemi yaktılar kül ettiler dedi. Bir rivayete göre, zamanın Başbakanı rahmetli İsmet İnönü’ye, Mansuranın durumu anlatıldığında, “Napalım”, ne yapalım demiş... de, askerler “Napalım bombası” anlamış ve Dillirga’da konuşlanmış Yunan-Rum ordularının başına napalm bombaları yağdırmış... Her ne ise, Erenköy mücahitlerinin, halkının, üniversiteli gönüllülerin direnişleri Kıbrıs tarihinin seyrinde bir dönüm noktası oluşturmuştur. Oralardaki mevzilerde çarpışan, direnen, kan döken, can veren kardeşlerimiz, bacılarımız önünde saygı ve huşu ile eğilirken, harekata, bombardımana katılan Türk pilotlarını ve Şehit Cengiz Topeli de her zaman kalplerimizde yaşatmayı ihmal etmeyelim. Geçitkale’de de, Kasım 1967’de, benzeri katliama soyunan düşmana, Türkiye’nin ultimatomu yetmişti. Dillirga’da başlarına geleni hatırladılar ve soykırımından vazgeçip çekildiler. Grivas’da , askerleri de, kuyruklarını bacakları arasına alarak uzaklaştılar ve Kıbrıs’ta normal şartlara dönülmesini kabul ettiler. Bu iki olay, diğer bölgelerdeki direnişlere hiç benzememişti. Şimdi huzur içinde yaşamamıza yol açtıkları gözlerden kaçırılamaz. Selam olsun, selamlar olsun ,;; Erenköy, Geçitkale, Baf, Limasol, Larnaka, Mağusa, Lefkoşa, ve adanın her yanında, köylerde, sokaklarda, mevzilerde direnen, destan yazan Mücahitlere, Kıbrıs Türk halkına ve... Her zaman yanımızda bulunan Türk ulusuna, hükümetine, silahlı kuvvetlerine. Umarım, Yunan ve Rum halkı da artık anlamıştır. Şiddet ve savaş yolu ile bir yerlere varamazlar. Kıbrıs’a da, Ege’ye de, daimi barış, huzur ve güven gelmesi için Türklerle uzlaşmaktan ve anlaşmaktan başka çareleri yoktur.