8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde, Kıbrıs'ın kuzeyinde mülteci ve insan ticareti mağduru kadınlara dair Mülteci Hakları Derneği bir basın açıklaması hazırladı:
8 Mart Dünya Kadınlar Günü öncelikle 1910 tarihinde Sosyalist Enternasyonal'e bağlı Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı'nda "Kadınlar Günü" düzenlenmesiyle birlikte kabul edilmiş ve anılmaya başlanmıştır. Ardından Birleşmiş Milletler 1977 yılında 8 Mart’ı “Dünya Kadınlar Günü” olarak ilan etmiştir. Dolayısıyla bugün, ilk duyurulduğu yıldan bu yana giderek artan şekilde tüm dünyada kadınların eşit haklar ve imkanlar talepleriyle seslerini haykırdıkları ve ataerkil düzene karşı mücadele verdikleri uluslararası bir güne dönüşmüştür.
Mülteci Hakları Derneği olarak bizler de bugünü süregelen savaşlardan, şiddetten ve zulümden en çok etkilenen kesimler olarak kadın ve kız çocuklarının gerek mülteci gerekse de insan ticareti mağduru olarak yaşadıkları zorlukları hatırlatmak açısından önemli buluyoruz. BM Uyuşturucu ve Suç Ofisinin en son verilerine göre kadınlar ve kız çocukları küresel anlamda tespit edilen insan ticareti mağdurlarının toplamda yüzde 65’ini oluşturmaktadır. Bunun yanında yine BM verilerine göre mültecilerin yarısını kadınlar ve kız çocukları oluşturmaktadır. Dünyanın farklı bölgelerinde süregelen çatışmalar ve ciddi insan hakları ihlallerinin yanı sıra, son dönemde covid-19 salgını nedeniyle yaşanan ekonomik sıkıntılar, artan işsizlik oranları ve destek mekanizmalarına erişimde yaşanan sorunlar birçok kadın ve kız çocuğunun kırılganlıklarını arttırmış ve genel olarak sömürünün önünü açmıştır. Ülkemizde savaş ve zulüm sebebiyle kendi ülkelerinden kaçmak zorunda kalan kadın ve kız çocukları bulunmakta ve bazıları ev içi hizmetlerden gece kulüplerine, hasta bakımından temizliğe kadar birçok sektörde insani olmayan şartlarda çalışmak zorunda bırakılmaktadırlar.
Mülteci ve/veya insan ticareti mağduru olan kadınların, toplumda eşit şekilde muamele görmesi, temel insan haklarına erişimi, onurlu bir yaşam sürdürebilmeleri ve yaşadıkları topluma uyum sağlayabilmeleri gerekmektedir. Sömürü pratiklerini ve insan ticaretini engelleyecek, bunun yanında mağdurların korunmasını sağlayacak yasal ve kurumsal düzenlemelerin uygulamaya geçirilmesi elzemdir. Aynı zamanda kadınlara yönelik her türlü ayrımcılığa, şiddete ve yok sayılmaya karşı toplumsal farkındalığın artırılıp kadınların seslerinin her alanda yükseltilmesi gerektiğini vurgulamak isteriz. Sınırlarla bölünmüş dünyanın daha eşit ve adil olması için verdiği mücadele ile sınırları aşan tüm kadınların 8 Mart direnişini selamlarız.